Geçtiğimiz pazar günü Sabah Gazetesi'nin spor sayfalarından birinde, Almanya, İtalya, İngiltere ve İspanya'daki vergileri gözler önüne seren bir haber vardı. Yani futbolcuların kazandıkları transfer ücretlerinden kesilen vergilerin oranlarıyla ilgili bir haber... Bazı ülkelerde oran yüzde 50'nin üzerinde... Oran, yüzde 50'nin altında olanlarda da yüzde 40'ların üzerinde... Bizde durum ne mi? Bizde de yüzde 40 idi. Ama ülkenin lokomotif kulüpleri Ankara'ya yaptıkları toplu baskında oranı yüzde 15'e indirdiler. Yani benim memurum, benim işçim yine keriz durumuna düşürüldü... Düşünebiliyor musunuz; memur veya işçi 1500 lira olan aylık kazancının yarısını vergiye verecek ama yılda 3,5 milyon euro kazanan futbolcu sadece 500 bin euro civarında ödeyecek. O da sözleşmesi delikanlı gibi yapılmışsa... Bordrodan kaçma var mı? Nerdeeee? Sonra demokratik, sosyal, laik hukuk devleti! Sizce? Beşiktaş'ta Denizli yedili koz mu? Bakıyorum, okuyorum, Beşiktaş'ın transfer girişimlerinde Mustafa Denizli'nin ne ismine, ne de ruhuna rastlıyorum. O halde? Acaba doğru mu görüyorum? Hatta bazı gazetelerde Denizli'nin artık ortaya çıkıp, işe bir müdahale etmesi gerektiği bile yazılıyor. Özetle, iki kupa Beşiktaş'a fazla gelmiş gibi sanki... Uyuşukluk yok mu sizce? Gökhan Zan da acaba uyuşulmuşken mi gitti? Josico reklama devam edecek mi? Doğrusu bir büyük merakım da şu Josico ile ilgili... Yok canım kalıp kalmayacağıyla ilgili değil. Mesele şu; Josico, Aziz Bey ve biraderlerinin kulübe sattıkları villalarda oturuyordu veya hâlâ oturuyor. Villaların reklamını da yaparcasına, o bölgedeki bir markette fotoğraf verip, "Buralar çok iyi, hiç sıkıntı çekmiyoruz" mesajı vermişti. Hiç böyle kadirşinas futbolcu gönderilir mi yahu? Konfederasyon Kupası da mı ders olmayacak? Bu ne mi demek... Şu demek; ABD, tarihte rastlanmamış bir biçimde çeyrek finale çıktı. Yani hedefiniz varsa, bu hedefe uygun duruş sergileyebiliyorsanız, futbolda her şeyi başarabilirsiniz. Buradan çıkarak; Sivasspor, tarihinde belki de ilk ve son defa Şampiyonlar Ligi ön elemesine katılacak, elinde ne varsa satıp savdı... Hem de en değerlisi başka olmak üzere... Melih Gökçek muhterem, bir ara şampiyonluktan falan söz etmişti, o da başta Özer olmak üzere satıp duruyor. Bursaspor bu sezon UEFA falan gibi laflar etti, ama bakıyorum elde ne kadar işe yarar varsa tezgaha koymuş. Demek ki, biz Üç Büyükler dışında masalız. HaberTurk'e bravo, hurriyet.com'a ayıp! Önce HaberTurk'ü, basketbol final serisinin son akşamına o kadar çok sayfa ayırdığı için kutlamak istiyorum. Sonra da hurriyet.com'da, rahmetli Kazım Kanat'a "Öl" diye yazıp TSYD'den kovulan adamın sözüm ona Turgay Demirel'le yaptığı röportaj vardı. Bizim çocuklar dediler ki, "Abi koca Hürriyet'te bu nasıl oluyor..." Ne kocası çocuklar, o eskidendi? SkyTurk ve Spormax'ın işine bakın! Basketbol final serisinin son maçından önce tıklım tıklım salonda yayıncı kuruluş röportaj için mikrofonu birine uzatıyor. Yok yok ne eski ünlü bir basketbolcu, ne de bir spor yazarı, bir yorumcu bu kişi... Şarkıcı Alişan... Vallahi pes! Magazin mi? Tam da sırası idi yani... Bir dinleyin bakalım Ali Bey ne buyuruyorlar. Magazinsel mi konuşuyor, yoksa maç sonu terörü hazırlayıcı mı? Galatasaray öğreniyor ama Lincoln hâlâ aynı! Önce Meira gitti. 6.5 milyon euroya... Şimdi Servet 8.5 milyona gidecek diyorlar. Ben bu satırları yazdığım sırada Servet hâlâ İstanbul'daydı. Gitti diyelim... Yahu günümüz sisteminin en hayati bölgesi olan tandemin iki oyuncusu birden satılır mı? Satılır da, bana en az gidenler kadarını yeniler olarak gösterirsen... Ve bonservis bedeli ödenmeden milli takımın stoperi Gökhan Zan kapıldı. Bu, yönetici marifetidir. Gökhan iyi mi oynar, kötü mü, onu bilemem ama tandemin tamamının kaybı da ancak ekonomik ve sistemin bir transferle ancak böyle kapanır. Haa bir de Lincoln var. Hâlâ gelmemiş. Siz Brezilya'dan Florya'ya gelmeyi kolay mı sandınız ki? Salonlar nasıl kurtulur? Fenerbahçe-Efes final serisinin altıncı maçının sonunda çıkan olaylar hala tazeliği koruyor. Turgay Demirel muhterem, kupayı sunmayışına, şimdi burada fazla yer tutmasın diye yazmayacağım çok kıyak bir özür bile açıkladı. Neyse geçelim. Ama salonlardaki bu kötü gidişatı Demirel'in durduramayacağı da açık... O halde iş, Necip Kapanlı'nın bir zamanlar sık sık yaptığı gibi salonu boşalttıracak hakemlere kalıyor. Haydi arkadaşlar, bu tarihi görev sizindir!..