Jean Tigana'nın günleri!

A -
A +

Beşiktaş Teknik Direktörü Tigana, "Biz az dinlendik... Biz de Fenerbahçe gibi pazar günü oynasaydık, maçı alırdık" dedi. Günler torbaya girmedi ki, Mr. Tigana... Siz bu hafta cumartesi, Fenerbahçe cuma akşamı oynayacak. Bakalım ne olacak. Siz, Sakarya'da ikinci yarının toplam bir on yedi dakikasında beş metrekarede makara yapan Ricardinho, Delgado, Kleberson, Serdar, zaman zaman da onlara katılan Bobo'ya, "Uyanın hey, maç daha bitmedi ve sadece 1-0 öndeyiz" diye uyarıda bulundunuz mu? Hangi gün mü? Fenerbahçe'den bir gün önce oynadığınız gün... >> Yıldırım Demirören'in sırrını açıklıyorum! Efendim; Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören, iki hafta önce, ünlü bir restoranda hem kendi maçlarının, hem de Fenerbahçe maçının hakemini açıkladığı gibi, kendi maçlarının pazara alındığı da duyurmuş. Yetmiş mi? Hayır! Aynı başkan, Fenerbahçeli Edu'ya Kayseri'de kırmızı kart gösterileceğini de açıklamış. Yuh! Bunları yazanlardan biri İbrahim Seten, diğeri de Gürcan Bilgiç... Şimdi bunlar da gerçekler: Olayın geçtiği hafta, Demirören, çarşamba günü öğle saatlerine doğru Federasyon'a gider... Sebebi ziyareti, Fenerbahçe'yle aynı günde maçlarını oynamak için yaptıkları başvurunun sonucunu öğrenmek veya kötü niyetle istedikleri güne alınması konusunda ricacı, baskıcı olmak... Neyse... O sırada, MHK Başkanı Çulçu Federasyon'a telefon eder... Sebebi, Beşiktaş maçının tarihinin değişip değişmediğini, yani maç takviminde yenilik olup olmadığını öğrenmek... Öyle ya, hakem tayin edecek, tebligat yapacak... O arada maçların pazar günü oynanacağını öğrenir ve maçların hakemlerini de oradakilere açıklar... Demirören, bu duyduklarını ünlü restoranda, kendi işi, kendi eseri gibi duyurur... Hava atacak ya... Tıpkı kupayı hastane hastane, ev ev dolaştırdığı gibi... Haaa Edu'nun kırmızı kartı mı? Bu gidişle erkekler bir gün doğurabilirler ama koca Fenerbahçe takımında kırmızı kartın Edu'ya endekslendiğini bilmek, söylemek bundan da daha büyük buluş olur. Yahu, Fenerbahçe takımından biri eksiltilmek istense bu Edu mu olur, Tuncay, Aurelio falan dururken... Sizi gidi... Neler diyecektim ama vallahi sıfat bulamadım... >> Savaş Ay'ın dünya sonu röportajı! Yahu hakikaten günümüz spor medyasının başında bulunan genç müdürler, genç yöneticiler, eskilerin muhteşem gazeteciliğinden haberdar değiller. Tamam yaşları tutmuyor olabilir. Ama en azından gazete koleksiyonlarından o dönemlerin harika işlerini bulabilirler. Ama öyle yapmıyorlar. Ne yapıyorlar? Savaş Ay, Ardahan'dan bir çocuk getirip Fenerbahçe Başkanı'na teslim etmiş. Eeee ne olmuş? Nerelerden harika çocuklar bu kulüplere getirilip, umut bağlanıyor. Var mı çıkan? Henüz yok! Onu da bırakın, getirilen futbolcu, bir iki hafta sonra çıkar A takımında oynar, o zaman bu röportaj muhteşem damgasını yer... Yoksa bu haliyle... Ne bileyim, Savaş'a fazla gelmiş olmalı... >> Gerets aç mı? Galatasaray Teknik Direktörü Erik Gerets, Gençlerbirliği maçından önce yaptığı açıklamada, önümüzdeki sezon takımda aç futbolculara ihtiyaç olacağını söylemiş... Yani şöhrete ulaşmamış, şampiyonluk yaşamamış, para ve şöhret için her şeyini vereceklere.... Yani günümüz Galatasaray takımında hemen hemen herkes tok anlamına geliyor... Eeee, peki, geçen sezon şampiyon olan takım da mı açtı? Hasan Şaş'ı, Hakan Şükür'ü, Ergün Penbe'si, Necati'si, Tomas'ı, Song'u, Ayhan'ı, Heinz'ı, Saidou'su, Ümit Karan'ı, Mondragon'u başarıya, şampiyonluğa, şöhrete, paraya aç futbolcular olarak gösteren Gerets'i doğrusu çok şiddetli biçimde kutlamak isterim. Acaba tok oyuncu nasıl olur? Aç oyuncu nedir? Ben böyle anladım o "Aç oyuncu isterim" çıkışını... Ya siz? >> Önce ayna beyler! Fenerbahçeli yöneticiler, kaleci Runje'nin eylemlerinin temsilci ve hakem raporlarında olmayışına tepki gösterdi. Runje'nin suçunu yukarıda yazdım. Ama bunları görmeyenlere kızmayın... Çünkü sizin tribünlerde kanlı bıçaklı eylemlerinizi bile atladılardı değil mi? >> Adnan Polat'a adres! Galatasaray Başkan Yardımcısı Sayın Adnan Polat, Beşiktaş'la Fenerbahçe arasında oynanan kupa derbisinden sonra "Şaştım kaldım. Bizden futbol olarak çok geri olan bu takımların nasıl da bu kadar uzağında kaldık" demiş... Nasıl olacak Sayın Polat... Adres hemen yanı başınızda... Yani Erik Gerets... >> Ahmet Çakar gerçekten fos çıktı! Şu bizim Çakar Hoca, yani FIFA kokartlı eski hakem... Yani Dünya Gençler Şampiyonası finali ve Avrupa Futbol Şampiyonası'nda maç yönetmiş bir eski hakem... Ama her hafta sanki bir-iki hakemi doğramak için yeminli... Bu defa da tutmuş Bülent Yıldırım'ın Evren'e gösterdiği ilk sarı kartın yanlış olduğunu iddia etmiş... Destur! Ama pardon, Ali Tandoğan'a, uzaktan uçularak atılan taban adam öldürmedi ya... >> Yapma be Serdar! Digiturk'ün Trabzonspor maçları yorumcusu Serdar, tuttu dedi ki "Trabzonspor savunması çok hücum yediğinden, çok sakat veriyor..." Deme be Serdar! Peki, 15 senedir dünyanın en büyük savunmalarına karşı oynayan Hakan Şükür kaç defa sakatlandı? Hiç böyle bir yorum olabilir mi? >> Levent Erdoğan artık gitmeli! Geçenlerde Beşiktaş'ın bu yeni yöneticisinin bir faulünü yazmıştık. Ekranda sansür bile yemişti. Tam sarı kartlık idi... Bu seferki direkt kırmızı gerektirir de, hadi diyelim iki sarıdan kırmızıya dönüşsün. Çünkü bu defa koca Beşiktaş Kulübü'nü küçülttü, yerin dibine soktu. Hoş Başkan Demirören çıkışmış ama, yetmez... Erdoğan, derhal futbol camiamızın içinden çıkmalıdır! >> Runje'nin yüzü! Beşiktaş'ın Hırvat file bekçisi Runje, oyun içinde Sakaryasporlu Cangele'den okkalı bir tükürük ve de bir gol yedikten sonra, yüzünü değiştirip, tribünlere ikinci lig yolcuğunun hayırlı olmasını diledi. Bir de Nouma olmuş Runje... Bakalım Demirören Başkan, Bilgili gibi "yıldırım bilet" kesebilecek mi? O günlerde de Beşiktaş şampiyonluğa gidiyordu ve sonunda da olmuştu. >> Yine mi maket? Galatasaray'ın divan toplantısında başkan Canaydın, Seyrantepe Stadı'nın maketi üzerinde anlatıma başlayınca, kalabalıktan, "Yahu yine mi maket" diye tepki patlamış. Ben de bunu bir yerden hatırlıyorum... Hatta öylesine ki, hatırladığım o eski maket 20 milyon dolara falan patlamıştı. Sonra ne mi oldu? Hiiiiç! Bu ne olur? Bence yine hiiiç! Başkanın açıklamasına göre mayısta ihale, ağustosta falan temel... Aynen Temel fıkrasına döndü be! >> Roberto Carlos! Ünlü Roberto Carlos, yani Fenerbahçe'nin gündeminden hiç düşürülmeyen Brezilyalı yıldız, tutmuş 34. yaşını kutladığı geceye beşinci çocuğunu dünyaya getiren eşini değil, 21 yaşındaki sevgilisini getirmiş... Al sana sansasyon... Tam da Fenerbahçe'ye gelmek üzereyken... Eeee ne olmuş ki ... Yahu amma da anlayışsız insanlarız, adamın eşi loğusa yatağında, tutup da onu mu o halde doğum gününe getirseydi yani? >> İsmet Arzuman'ın niyeti! Fenerbahçeli yöneticiler ve spor medyasının amigoları İsmet Arzuman'a veryansın edip durdular. Hâlâ da ediyorlar... Şayet İsmet Arzuman kötü niyetli bir hakem olsaydı Aurelio, Appiah, Kezman ve Ümit gibi sarı kart sınırında olanlardan ikisi doğramayı aklına getiremez miydi? Hele hele takım G.Antep'e Aurelio ile Appiah'sız gitseydi... >> Levent Kızıl ne yapıyor? Birileri çıkıp Levent Kızıl'ın imdadına yetişmeli... Ona yardım elini uzatmalı... "Ne oldu ki" demeyin... Ne olmadı ki... Baksanıza Başkan Kızıl, Beşiktaş başkanına çatarak, maçlarına taraftar getirme açıklamasına karşı şöyle dedi: "Sözler tutulmak için verilir, yutulmak için değil..." Doğrudur... Nasıl olsa kendi el yazısıyla, kendi imzasıyla bir kağıdın üzerinde yer almadıktan sonra... >> Cumhurbaşkanlığı! Yüce makam için Anayasa belirleyici... Ama bizim ülkede Babayasalar daha da önemli... Bakın, bu da benim Dedeyasam: Adayı, önce sağlık testine tabi tutacaksınız... Şekeri falan var mı? Romatizmal durumu nedir? Tansiyon, kolesterol sıkıntıları var mı? Oturduğu evde komşuları ile nasıl geçinir? Bakkala borç falan takar bir huyu var mı? Ehliyetsiz araba kullanmaya eğilimli mi? Kaçak elektrik kullanma gibi kötü alışkanlıkları var mı? Faturalı cep telefonu mu kullanıyor, yoksa kartlı mu? Sigara içiyor mu, alkolle arası nasıl? Çek, senet sadakati nasıldır? Tuncay Özkan Bey ekrana çıktığında ürperir mi, yoksa rahatlar mı? Bir de havuz muayenesi gerekebilir... Eh, hayırlı uğurlu olsun... >> Ziya Hoca'nın harikası! Trabzonspor, Rize'de maçı koparıp, kupadaki her hangi bir tersliğin kapatacağı UEFA Kupası yoluna puan döşemeye çalışırken, bir de baktım ki, oyunun son bölümlerinde sahada 4-1-5 gibi bir formata bürünmüş... Yani kaleci Tolga'nın önündeki dörtlünün önünde Hüseyin tek başına, gerisi tam anlamıyla "Saldım çayıra, Mevlam kayıra..." örneği tamamen hücumcu mangası... Kimi istersen orada; Yattara, Ceyhun, Gökdeniz, Ersen Martin, Umut... Yani Trabzonspor bir voleybol takımı gibi ikiye bölünmüştü. Sonuçta ne oldu? Rizespor, hayati üç puanı cebe koydu. Yani çok forvetle, çok gol atılıp, çok maç kazanılmaz Ziya Hocam! Bu sayfayı ya ben okumadım, ya da bendeki kitap çok eski... >> Medeniyet dediğin!.. Vatan şairi Mehmet Akif, "Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar" diyor... Bugünlerde o tek dişe bile razıyız... Baksanıza; Beşiktaş Yönetimi, üzerinde forma giymiş çocuklarla Şeref Tribünü önünde Fenerbahçe Yönetimi'ni karşılıyor. Pırıl pırıl çocuklar, ellerindeki çiçekleri konuk kulübün yöneticilerine veriyorlar... Bu arada iki Fenerbahçeli yönetici çiçekleri almadan tribüne giriyorlar... Çocuklar şaşkın, kırılmış... Ne gam! Yani neme lazım, Beşiktaşlılık bulaşır falan gibisinden... Haberi kupa maçının ertesi günü Hürriyet'te okudum. Açtım spor servisine telefonu, bir kere daha teyit edeyim dedim. Haber, sonuna kadar doğru... Kim bunlar? Bilin bakalım kimler... İsimleri bende, daha doğrusu 12 Nisan tarihli Hürriyet'te yazılı... Ben biraz hava olsun diye, gelecek hafta yazacağım... Bakarsınız medeniyete hızlı bir dönüş yaparlar da...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.