Galatasaray Teknik Direktörü Feldkamp'ın, yani Kalli'nin, ülkedeki en deneyimli hoca olduğu tartışma götürmez... Ama bu deneyim içinde saklı kalmış bir eskicilik de yatıyormuş meğerse... Hakan Şükür'le, Lincoln'ün çarptırıldıkları ceza, tam anlamıyla futbolun taş devrine aittir. Peki, ne olmalıydı? Bir miktar para cezası... Bu kadar basit... Çünkü her iki futbolcunun da işledikleri disiplin suçunun cezası, paraya çevrilir hafiflikteydi. Şimdi önemli olan şu; Maç kaybedilseydi, yönetim Kalli'ye ceza verebilecek miydi? Ya Kezman'a ne olacak? Hazır bu haftaki köşeye cezayla girdik ya, o zaman Kezman'ın, Ankaragücü maçı sonrası stadı taksiyle terk edişine de gelelim... Hafta içinde gazetelerde, Fenerbahçe Yönetimi'nin, futbolculara maç sonrası ferdi eve gidişi yasakladığı haberleri yer almıştı. Hâl böyle olunca, Kezman'ın duşunu alıp, takım henüz soyunma odasına gelmeden tüyüşü ne ceza görecek, göreceğiz bakalım... Ama siz bu satırları okuduğunuzda, Kezman, Moskova'da oynamış bile olabilir... Ve maçlar TRT radyolarında! Sanıyorum bu konuyu bir tek ben ele aldım. Başka meslektaşlar da yazıp, gündeme getirmişlerse, özür dilerim. Mesele şu idi ; Futbol Federasyonu, Türkiye Süper Ligi maçlarının radyodan naklen yayını için ihale açmış, ihaleyi de Lig Radyo kazanmıştı. Ama ne var ki, bu kuruluş, Türkiye'nin tamamına değil, sadece dörtte birine maçları ulaştırma imkanına sahipti. Bu yüzden de, aralarında görme özürlü bir vatandaşın da olduğu birçok okur ve izleyicimden derde deva olabilecek bir uyarıda bulunmam istenmişti. Ben de geçenlerde yazdım. Ve şimdi öğrendiğime göre, Lig Radyo, TRT ile anlaşmış. Artık maçlar ülkenin en ücra köşelerinde bile dinlenebilecek. Ben, şimdilerde mumla aranan gazetecilik görevimi yaptım... Lig Radyo'nun başındaki Mehmet kardeşimi de kutluyorum... Celal Kolot sahiden gitti mi? Derbiden birkaç saat önce, Galatasaray, Hakan Şükür ve Lincoln'ün cezaları ile sallanırken, Beşiktaş'ta Başkan Yıldırım Demirören, son demeçleri yüzünden Celal Kolot'un istifasını istemişti. Kolot da derhal istifasını sundu... Haberler böyle idi... Eh Attila Gökçe kardeşim hala yazıyor ama, Kolot artık Beşiktaş yöneticisi değil... Hep söylüyoruz, yazıyoruz; bizler hancıyız, yolcu olanlar sizlersiniz diye... Şimdi de NTV'yi kutluyorum! Geçtiğimiz hafta Habertürk ekranlarında, Efes'in, Rusya'yı uzun yıllar sonra Avrupa Şampiyonu yapan Amerikalı hocası David Blatt'la yapılmış bir röportajı vardı. Dört dörtlük idi. Bu defa da NTV'de, Galatasaray'ın NBA'den transfer ettiği Dee Brown'un röportajını izledim. Murat Murathanoğlu da, bayan kardeşimize yardımcı oldu. İşte spor gazeteciliği, televizyonculuğu bu... Üçüncü gerçek ve gerekli icraatı bakalım, hangi branşta, kim yapacak? Geçmiş olsun Özhan Başkan! Galatasaray'ın fair play ödüllü başkanı Sevgili Özhan Başkan, ciddi bir ameliyat geçirdi. Geçmiş olsun... Aldığı Galatasaray'la uğraşmak çok ama zordu. Başkana acil şifalar diliyorum... İtiraf! Beşiktaş Teknik Direktörü Ertuğrul Sağlam da, Menajer Sinan Engin de derbiden sonra, "Çök kötü oynadık. Herkesten özür dileriz... Bu takımın bu halinden tabii ki bizler sorumluyuz..." şeklinde yaptıkları, neredeyse ortak açıklamada, birer çağdaş futbol adamı olarak benden tam not aldılar... Neyse ki, yerliler, maçın az uzatıldığından falan söz etmiyorlar... Eeee bazen yabancıyı değil, yerliyi de örnek alacaksın... Duydunuz mu? Sultanlar, Kraliçeler, Periler, Aslanlar ve Dev Adamlar! Herhalde başka bir ülkede, bizim spor medyası gibi, "Doğmamış çocuğa don biçmek" anlamında, takımlara, sporculara, hemencecik, başarı simgesi olan unvanlar vermek gibi alışkanlık yoktur. Sonra da acıklı başlıklar birbirini izler... Son bir ayda olduğu gibi... Filelin Sultanları, Potanın Kraliçeleri, Potanın Perileri, Fatih'in Aslanları, 12 Dev Adam gibi... Aslında sizler film çevirseniz daha güzel olur be... Platini ne dedi, ne demedi! UEFA Başkanı Michel Platini ve icra kurulu, son toplantısını İstanbul'da yaptı. Bu vesile ile UEFA başkanı olarak Platini, 2009'da UEFA Kupası finalinin oynanacağı Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadı'nı gezdi ve çok beğendi. Son derece doğal... Ve de gerekli... O sırada da 1986 Dünya Kupası'nda, Meksika'da sonucu penaltı atışlarının belirlediği ve Fransa'nın yarı finale kaldığı maçta karşı karşıya oynadığı Zico ile de sohbet etti, penaltı attı. Son derece doğal... Aynı Platini, Fenerbahçe Kulübü'nden üzerine hep taşıdığı on numara ve ismi bulunan formayı ve bir şildi hatıra olarak kabul etti. Son derece doğal... Ama Platini, Türkiye'den hangi takımı tutuyorsunuz sorusuna, "Ben Nantes ve Juventus'ta oynadım" diye cevap verip, işin tam alaturka haline gelmesini önledi... Haa az kalsın unutuyordum... Platini, Saracoğlu'nu gezerken çok ama çok önemli bir uyarıda da bulundu... "Duvarları süsleyen bu fotoğraflarda kimlerin olduğunu altına isimlerini yazarak belirleyiniz..." Ne de olsa Platini ve UEFA Başkanı... Yabancı oyuncu meselesi! Platini, yaptığı açıklamada, bendenizin, ülkede yabancı futbolcu sayısının arttırılması adına kavgalar verildiği dönemde yazdığı gibi, FİFA'nın 5 veya 6'da sınırlı bırakmayı planladığını belirtti. Önce UEFA başkanına teşekkür ederim. Sonra da, başarısızlıklarını örtmek adına sınırsız yabancıya sarılanların, medyada bunların şakşakçılığını yapanların da akıllarını başlarına alacaklarını umut ederim. Selçuk Dereli'den Çakar'a yeni gol! Derbiden sonra, her zamanki gibi Ahmet Çakar, Selçuk Dereli'yi en ağır biçimde eleştirmiş. Neyse ki, terbiyesiz falan dememiş... O penaltıyı dünyada 100 hakemden 95'i cart diye çalar... Nedeni de, Serdar'ın kızaklaması orada bir ihlalin olduğu kuşkusunu oluşturur. Üstelik de Toraman'la Arda'nın temasına tahta perde olarak... Bu biiiir... İkincisi, kornerde yardımcı bayrağını neredeyse korner dairesinin içine sokacak gibi duruyorsa, sen olsan ne verirdin Çakar Hoca? Haaa az kalsın unutuyordum... Senin "Hakem değil" dediğin Selçuk Dereli, bir buçuk ay içinde dördüncü Avrupa maçını aldı... 13 Ekim'de Avrupa Futbol Şampiyonası eleme maçlarından birinde düdük çalacak... Hazır Platini buradayken Dereli'yi şikayet etseydin ya... Senin ballı börekli oldukların da "Ulusoy'u şikayet edeceğiz" diye bağırıp durdular ama, Platini'yi karşılarında gördüklerinde forma, plaket falan verebildiler ancak... Mesela Şekip Bey üstatları gibiler acaba neler neler anlattılar ki? Bu ne tiyatro? Olaylı Trabzonspor-Sivasspor maçının hakemi Bülent Demirlek ve yardımcıları ve hatta hata dördüncü hakemi bile, topluca UEFA'nın ümitler maçında düdük çalacaklar. Bunun tiyatro neresinde mi? Şurasında; Bizim MHK, bizim ligde maç vermiyor, ama UEFA ortayı ismen istiyor, maçın çarpıtıldığı ihalesini hakeme çıkarmak isteyen federasyon da yardımcılarını yanına koyarak yolluyor... Bu tiyatro değil de nedir? Pardon, tiyatroya ayıp mı ettim acaba? Er Tümer'i kurtarmak! Fotomaç'ta Turgay Demir geçtiğimiz hafta köşesinde harika bir yazı yazmış. Konu; Tümer'in askerliğinin iki yıl daha ertelendiği... Ve de gerçekleşmesi an meselesi olan yasa değişikliği ile yine Fenerbahçeli İbrahim Kutluay'la, Mirsad'ın da yırtacağı... Turgay, yazısında bu işlere şaşırdığını da dile getirmiş. Amma yaptın be Turgay... Bunlar ne ki? Daha babası, daha akıl almazları var.