F.Bahçe Teknik Direktörü Lorant'ın Ortaga'sız bir çuval gol atmış takımı, Kocaelispor maçına orası burası ile oynamadan çıkarıp çıkarmayacağı oyun başlayana kadarki en büyük merak konusuydu. Ve F.Bahçe bir önceki haftanın başlangıç 11 ile İsmet Paşa zeminine dizilince "Lorant maça iyi başladı" yorumlarını cebine indiriyordu. Ama ne var ki, rakip bu defa her gidişe gelişe, her türlü pas alış verişine reverans yapan Bursaspor değil, iyi karşılayan, karşıladıklarını da iyi tezgâhlayarak F.Bahçe üzerine taşıyan bir Kocaaelispor idi. Bu nedenle de bir önceki haftanın golcü takımı, değil benzeri bir flaş patlatma yapmayı, pozisyon bile zor üretir hale geldi. Özellikle Volkan ve Hüseyin, sağ taraftan Emrah'ı da oyuna çıkartabildikleri her hücum düşüncesinde F.Bahçe'yi sallayabiliyorlardı. Oyun böyle hassas dengeler üzerine kurulu iken Nuri'nin fiyakası, Kocaelispor kalesine gol olup düşüverdi. İkinci yarıyı Lorant, yapacağını yaparak başlattı. Türkiye ile 7 saatlik, 4 günlük fark yaşamış, bir 20 saatten fazla da uçak yolculuğu yapmış bitkin Ortega'yı henüz kopmamış maçın içine atıverdi. Hal böyle olunca, ilk yarıda Serhat'ın depar zenginliği tehlikesini hissederek oynayan ve oyuna bu yüzden çok çıkamayan Kocaelispor'un savunması, hele hele Emrah, F.Bahçe'nin üzerine çöküverdiler. Hele hele Emrah dedik... Çünkü o kulvar çok uzun bir süre otobana dönerken, Lorant'ın Mustafa Doğan önlemi yine çok gecikmiş bir teknik direktörlük eseriydi. Ceyhun'un oyundan alınıp yine yorgun Tuncay'ın Steviç'in yanına çekilişi de F.Bahçe'ye 2-1'den sonrasını dikkate almazsak kendi kalesi önünde risklerle boğuşmak yorgunluğu getirdi. Ama ne var ki, Kocaeli cezaalanı içinde meydana gelen kaza penaltısı ve de Lazarov, Nuri ve Volkan gibi oyuncuların tek başlarına takımı kurtarma yanlışına yakalanıp maçı garip biçimde forse etmeleri F.Bahçe'yi İstanbul'a 3 puan sevinci, ama yarının sıkıntıları ile çıkardı.