ne yönetim be!.. G.Saray'ın ara yönetimi diye adlandırabileceğimiz genç ve deneyimsiz isimlerinden kurulu topluluğu ilk adımda ciddi eleştiriler almış, ama sonraki süreçte yavaş yavaş iyi işler yapmaya yönelmişti. Ne var ki, bayram öncesi neredeyse 24 saat içine sıkışan Lucescu - Fatih Terim trafiğinde Cansun başkanlı bu yönetim, G.Saray tarihinin her notuyla sınıfta kalmış bir topluluğu olarak karşımıza çıktı. Lucescu'nun yönetimi dolaylı yoldan olsa da ciddi ve ağır biçimde eleştirmesi sonucunda koşa koşa Fatih Terim'in evine üşüşen yöneticiler, Terim hocadan red cevabı alınca, Rumen hocanın biletini kesmekten vaz geçtiler. Yönetim demek ki, neredeyse çeyrek asırlık ömrünün bu büyük bölümünü G.Saray'a vermiş Fatih Terim'i tanımamış bir kere, tercüme hatasından bahsediyorlar. Saint - Joseph'de öğrenim görmüş biri olarak Lucescu'nun bozuk şiveli ama çok zengin kelime hazneli Fransızcası bu lisanı çok iyi bilen Turgay kardeşim tarafından dört dörtlük tercüme edilmiştir. Fransızca bilenler yönetimin bu yalanını yutmamıştır. Bu bir, ikincisi Terim hocadan şiddetli bir vole yiyen yönetim, zaten bir hayli alacaklı durumda bulunan ve de ucuz Lucescu'ya yeniden sarılma gibi G.Saray'ın ne tarihine ne lise felsefesine ne de bütün bunların oluşturduğu ayrıcalığa sadakat gösterebilmiştir. erteleme komedisi G.Saray, Kocaeli maçı bana göre şu anda Türkiye'nin 1 numaralı hakemi Metin Tokat tarafından kötü saha ve hava koşulları dikkate alınarak, statü gereği bir gün sonraya ertelendi. Vay anam vay... Hemen anlı-şanlı televizyonlarımız, bu çok basit erteleme olayını başlı başına irdelenmesi gereken bir konu haline getiriverdiler. Bu zihniyete gülmemek mümkün değildir. Hele hele bizim Ali Sami Alkış, Star'da erteleme ile ilgili öyle komik görüşler ortaya koydu ki, hayatında futbol oynamadığı belli de hele hele böyle bir sahada yürümediği de açıkça ortadaydı. Yazık oluyor, bir maçın ertelenmesi bu ülkede televizyonların ve de uçmayı seven spor sayfaları tartışma konusu ediliyorsa, galiba futbolu bu ülkenin birinci gündemi olmaktan kaldırıp, basketbolu güreşi, atletizmi, boksu ön plâna çıkarmak lazım. Yahu ayıptır!.. Koca FIFA hakemi maçı başlatsa, saha çizgileri 5 dakika sonra kaybolacaktı. Sonra da bir faul hareketini içerde mi, dışarda mı diye güçlükle çözme durumuna düşecekti ve bizim topa ayağını sürmemiş, meşhur otoritelerimiz tarafından da idam sehbasına oturtulacaktı. Hadi gidin ya, Allah aşkına... andersson'u anlamak Andersson'un bir an önce gönderilip, yerine yeni bir santrfor alınması konusunda adeta yangın çıkartanlar bu futbolcunun ilerlemiş yaşına ve kiloca bir hayli ağır olmasına rağmen F.Bahçe'nin bu kadrosuna ne kadar gerekli olduğunu sanıyorum anlamışlardır. Bence, çok eleştirdiğim Mustafa Denizli Andersson'u sürekli oynatmakla az olan doğrularından birini sahneye koymaktadır. Yerden duvar görevi yaptığında ya da top sakladığında Andersson'un çevresine koşu yapan fenerli futbolcuların sayısı kaçtır. Buna dikkatle bakarsak Andersson'un hava toplarının dışında takıma katkıda bulunmak için yanlızlıkla başbaşa kaldığını görürüz. İşte mesele esasında budur. denizli istemedi F.Bahçe yönetim kurulu, Bursaspor maçından önce teknik direktör Mustafa Denizli ile bir hayli uzun süren toplantı yaptı. Orada Denizli'ye sordular, "Transfer istiyor musun?". Tabii biraz da medyanın etkisinde kalarak... Denizli de cevap olarak "hayır" dedi. Zaten "evet" demeye hakkı yoktu ki... Ben yönetimin yerinde olsam, bu soruyu medyadaki bazı uçuk zihniyetlilerin dolmuşuna binip, hiç sormazdım. Çünkü, bu kulüp Denizli'ye geçen sezon 12, bu sezon da 5 futbolcu transfer etmiştir. Bence, fuftbolcu transfer etme kapılma yerine Bursa maçındaki saha dizilişi formülü üzerinde durmak hem daha ucuz hem de başarı üretecek bir biçimdir. İşte beşiktaş Beşiktaş-A.Gücü maçını öyle veya böyle Ankara'da yendiği maçın üç gün sonrasında bu sütunlarda "Dörtlü savunmaya döndüler! Ronaldo'nun yanına partner olarak Ahmet Yıldırım'ı da seçerlerse ve de top rakibe geçtiğinde alan savunmasının önüne çabuk dönerlerse, Beşiktaş bu farkı kapatır, şampiyonluğun da en güçlü adayı olur" diye yazmıştık. O maçtan sonra Beşiktaş skor olarak düşe kalka yürürken, biz yine görüşümüzün arkasında ısrarla durmuştuk. İşte, bizim beklediğimiz çağdaş sistemli Beşiktaş karşınızdadır. Amma, bu haftaki G.Antep maçında, Ahmet Yıldırım sarı kart cezalısıdır. İşte Daum, bu eksikliği kiminle ve nasıl kapatacaktır, bu çok önemlidir. Artık Beşiktaş üçlü göbek savunmasına dönemez. Demek ki, Nihat'tan gelecek olan paranın tandem alternatifine mutlaka ve mutlaka bir bölümünün ayrılması şarttır. Bir de kaleci Fevzi'ye yeniden varolma şansı doğmuştur. Beşiktaş'ın bana göre, şampiyonluğa giden yolda en hayati virajı G.Antep maçıdır. havanda su dövenler F.Bahçe, Mustafa Denizli'nin yönetimine geçtiğinden bu yana üç G.Saray maçlarıyla birlikte ilk defa Bursaspor'a karşı 4'lü alan savunmasıyla oynadı. Bu Denizli adına önemli bir gelişmeydi ve F.Bahçe, liberosunu da ön tarafa çıkarmış olduğundan Bursaspor gibi aynı sistemle oynayan dinamik bir takıma karşı orta alanda oyunu kontrolunda tutabildi. Fakat ne yazık ki, ertesi gün gazeteleri okuduğumda koca koca kelleleriyle sözüm ona maç tenkidi yapanların sadece ve sadece iki - üç ismi F.Bahçe'nin bu özelliğini yakalayıp yazabilmişlerdi. Hele hele koca Hürriyet gazetesinde, üç kritikle gündeme getirilen F.Bahçe'de tek bir Allah'ın kulu bu takımın teknik gelişmesine bir satırla bile değinmemişti. Yazık! Demek ki, halk içinde de söylenildiği gibi hele hele sporda medya dibe vurma çizgisine yaklaşmıştır. şu hıncal uluç üstad NTV'de Pazartesi akşamı Galatasaray olayını irdelerken Fatih Altaylı'yı zemzem şişesinin içine sokup çıkardı, Mehmet Cansun'la Fatih Terim'i de Bizanslı ilan etti. Şimdi ben üstada şu soruyu soruyorum: "Bizans oyununun başöğretmeni Mehmet Cansun ve de öğrencisi Fatih Terim ise, çok delikanlı ilan ettiği Fatih Altaylı neden Fatih Terim'in evine gitti? Şayet orada Terim 'evet' deseydi Mehmet Cansun'la beraber Fatih Altaylı'yı da göbek atarken görecektik. Ama iş olmayınca Altaylı delikanlı, öbürküler kaka oldular. Üstad dönüp Altaylı'ya sorsun, 'uçarak neden Fatih Terim'in evine sen de gittin' diye"... Esas Bizans oyunlarını galiba üstad çeviriyor. Bu arada Andersson meselesine değinirken bütün medyayı eleştiriyor. Belli ki kendileri hem okuma, hem de görüp dinleme özürlü. Bir genelleme yapacağına Andersson'a ta başından beri 'F.Bahçe'ye en gerekli adam' diye savunanları ayırıp konuşsun. Ama ona göre sadece o yazıyor, o okuyor, o söylüyor ve o dinliyor... bravo ersun hoca Ersun hoca, benden sık sık övgü alan geleceği çok parlak bir Türk teknik direktörüdür. Ancak bu sezon başında bir hayal gemisine binip, bunu da neden yaptı anlayamadım. Takımıyla batma noktasına gelmişti. Bu sütunlarda yazdığım gibi, televizyon ekranlarında da bunu gündeme getirmiş, hocayı geçen seneki yoluna kanalize etmeye çalışmıştım. Adamda her türlü maharet var, frene bastı, vitesi geriye aldı ve geçen sezonki yoluna sapıp, zirvede şampiyonluğa oynayanların burun dibine sokuluverdi. Haydi hocam yürü... Bu ülkenin yeni bir Fatih Terim'e ihtiyacı vardır. Onun yolunda yürü.