Real Madrid aptal, Lorant çok akıllı! R.Madrid'le Barcelona'nın müthiş maçını sanırım herkes izlemiştir. R.Madrid sadece Raul'le, Barcelona da Kluivert'le tek santrfor oynadı... Deportivo, Arsenal'i yenerken sadece Tristan'la oynadı... Ama Lorant üç de yetmez, Yedi Kocalı Hürmüz misali dörde çıkardı forvetleri... Yani R.Madrid, Barcelona, Deportivo gibi takımlar enayi de, F.Bahçe'nin hocası mı akıllı? Haaa Mustafa Denizli de aynı kafadaydı... Biz 1998 Dünya Kupası'na da Belçika oyunlarına bu sebepten gidemedik. Bütün dünya rakip savunmaları nasıl enine, boyuna geniş alana yayarım diye uğraşa dursun, F.Bahçe de kalabalıklaştırmak için o kadar çaba harcıyor... Tabii ki Hıncal Uluç da öyle... O da tek santrforla oynattığı için Lucescu'ya yükleniyor. Ne memleket be! Deha fışkırıyor deha... Batistuta diyor da, ya bizimkiler? Arjantinli Batistuta İtalyan basınına yediği haltı açık yüreklilikle açıklıyor. Capello da öyle... Ama bizim yayın hakkı bulunan kanalımız, hâlâ spor programında acaba öyle mi oldu, böyle mi oldu diye tartışıyor. Ayıp be! Kimden yanasınız? Görüntüler hâlâ ekranda, hem de defalarca... Vallahi pes! Altıncı kol olunsa ancak bu kadar olur... Sistemde düşünce devrimi! Bakın sizlere bazı oyuncu isimleri sıralayacağım... İlker, Erol, Saffet Akbaş, Halil İbrahim, Tuncay, Bülent, Boliç, Tayfun, Kemalettin... Bunların hepsi işe yaramaz diye F.Bahçe'den gönderilmedi mi? Evet... Ama bu çocukların oynadığı takım Şampiyonlar Ligi'nde M.United, Juventus ve Rapid'in bulunduğu gruptan 7 puan çıkarmadı mı? Evet... Peki bu kadar kötü oyuncularla ve de kovulan Lazaroni ile nasıl oldu bu iş? Tabii ki sistem sayesinde... Bu çarpıcı örneği verdim, çünkü G.Saray'ı örnek verdiğim zaman F.Bahçeliler kızıyor. Alın size kendi içinizden örnek... Şayet F.Bahçe üç-beş isimli oyuncu alır, işi bitiririm sevdasından kopamazsa, dünya takımı olamaz. Sanırım yukarıdaki örnek bunun için yeterlidir. Önce çağdaş sistem, sonra bu sistemin hocası ve futbolcuları... Dediğim gibi Kemalettin'li takımı hatırlayın yeter... Hani onu sevemediniz ya... Bu iş sevmekle değil, akılla olur... Düşüncede devrim yapılamazsa, ne stad işe yarar, ne de tesis... Bir futbolcunuzun değerinde bile olmayan yürekli bir takım çıkar 55 bin kişiyi mateme boğar... Artık bu konudaki son yazımdır bu... Tehir doğru muydu? Federasyon, Trabzonspor - G.Saray maçını erteleyince, F.Bahçe ve Beşiktaş ayağa kalktı. Trabzonspor da kendisine sorulmadan bu erteleme kararı alındı diye öfkelendi. Önce erteleme doğru mu? Bence doğru... G.Saray, Trabzon'dan korktuğu için değil, Barcelona maçından önce sakat veririm diye erteleme istedi. Haaa Trabzon'a sorulmalıydı. Doğru... Yönetim toplanıp kararı kağıda dökmeliydi, bu da doğru... Şimdi sorarım, karara itiraz edenlerden biri aynı konumda olsaydı, erteleme ister miydi, istemez miydi? Objektif olunmazsa, bir yere varılamaz. Biz mi AB'ye gireceğiz? Bizi almazlar beyler... Bakın iddiama açık ve net bir örnek... R.Madrid - Barcelona maçından önce, trafik kazasında hayatını kaybetmiş bir olimpiyat komitesi üyesi için saygı duruşu yapılıyor... 100 bin kişiden çıt yok... Sinek uçsa duyulacak... Dön gel; Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadı'nda İstiklal Marşı sırasında pankart açılıyor. Hayda polis çullanıyor. Yuhlar, ıslıklar gırla... Bu iki tabloya bakın ve AB'ye girip giremeyeceğimize siz karar verin... Ben verdim bile... Haaa bütün stadlarımızda saygı duruşları sırasında küfür, kafir gırla gidiyor. Peki biz böyle mi medeniyetle yarışacağız? Hıncal şişince... Bu yazıyı Barcelona maçından 24 saat önce yazıyorum. Bizim Hıncal, tutmuş Sabah'ta köşesinin yüzde doksanını Lucescu'ya ayırmış. Diyor ki, G.Saray Luce'ye rağmen gidiyor... Vallahi bravo! Adam, ilk sezon çeyrek final oynattı. İkinci sezon hâlâ ligde lider, Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek finale kadar dayandı. Beş büyük maçta hiç yenilmedi. Hem de UEFA şampiyonu takımın 14 futbolcusu gitmiş, yerlerine değil kendi ülkelerinde, mahallelerinde bile tanınmayan yabancılarla... Sen yine de söyle... İyi oluyor... Seninle beraber maç izleyen Hıncalcılar da sanıyorum için için gülüyorlardır. Çünkü R.Madrid'e, Barcelona'ya, Deportivo'ya bakıp bakıp, onların da tek forvetle oynadıklarını görüp görüp... Hah hah hah! Aman Allahım, Fanatik'in haberine dikiz! Fanatik'te bir haber: "F.Bahçe, Brezilyalı santrfor Washington'u kesin aldı. Haberi ilk felanca tarihte vermiştik. Haber de onaylandı... Bu futbolcunun şeker hastası olduğu açıklandı ama, futboluna engel teşkil etmediği de belirtildi..." Dehşet verici... Şeker hastası olacaksın ve bu bir büyük takımı bırak, amatör takımda bile oynamana engel olmayacak... Yahu, şeker hastasının şekeri çıktığında bir dert, düştüğünde daha büyük bir dert... Beslenmesi başka bir dert... Yatma saati daha başka bir dert... Beslenmesinin saatlerle ayarlanması bir başka dert... Ben böyle bir haber alsam, başlığını şöyle atardım "Büyük skandal..." Anlaşılan o ki, F.Bahçe 35'liklere ve şeker hastalarına merak sardı. Acaba diyorum, futbol takımı yerine düşkünler yurdu mu kuruluyor? Haberin şeker hastalığı bölümüne inanmak istemiyorum. İnşallah yanlış bilgidir. Bravo Daum! Vallahi hayret! Sen, dörtlü savunmaya döneceksin, sekiz maçlık seri yakalayıp, çok gerisinde kaldığın rakiplerini yakalayacaksın, sonra da çağdaş sistemden vazgeçeceksin. Nedenmiş efendim? Eh, Yasin sa- katlandı, ikinci ön liberoyu bulamadım. Bulacaksın arkadaş! Bulacaksın ki, ben sana çağdaş hoca diyeyim. Kaç defa yazmadım mı, 3-5-2'ye dönersen, Tümer ve Baya'yı bitirirsin, randıman alamazsın diye... Öyle de oldu. Hadi sağdan kaydırmalı 3-5-2 oynatıyordun, geçiş dönemidir diye sesimizi çıkarmıyorduk. Ama Denizli maçında tam klasik 3-5-2... Devam et Daum! Bir gün bakarsın deniz bitmiş...