Aykut'un dersi! Aykut Kocaman, bildiğim, tanıdığım kadarıyla bu ülkenin en kaliteli, en insan sporcusudur. Şayet bu Aykut, bir maç sonrası böyle bir demeç veriyorsa, bu, çok düşünülmesi gereken bir durumdur. Dokuz kişi kalındığı sırada futbolcularına "Adamların olmadığı yerde adam gibi oynayın" biçiminde bir teknik adam talimat veriyorsa ve bu da Aykut ise, beş dakika değil beş saat düşünmek gerekir. Bugün Aykut Kocaman, sadece bir golcü değil, bir teknik adam değil, tekrar ediyorum, bu ülkedeki büyük bir çoğunluğa adamlık dersi verecek bir kişiliktir. Daha önce de verdiği böyle bir adamlık dersinden dolayı F.Bahçe'den koparılmıştı. İşte modern Türkiye! Ne ülke değil mi? Ters pankartlar! F.Bahçe taraftarı, başkan Yıldırım'ın olayda adı geçen ANAP lideri Mesut Yılmaz'ı koruduğu için ki, bana göre de çok yerinde bir çıkış yapmıştı, pankartları ters astı. Aslında taraftara şunu sormak gerekir: "Fatih Akyel'in transferinde G.Saray'ı iknâ eden kimdi?" Sapla samanı karıştırırsan, en güvendiğin dağlara bile kar yağar dostlar! Güneş patlayınca!.. Milli Takımlar teknik patronu Şenol Güneş müthiş bir demeç verdi: "Bugün yanımızda olmayanlar, Haziran'da da yanımıza gelmesinler..." İşte yürek! Keşke bütün teknik adamlarımda bu cesaret olsa... Öyle ya, dün bu hocadan bir şey olmaz deyip, vizeyi alınca bravo demek var mı? İşte sağlıklı fikir üretemezsen, adamı böyle yaparlar... Helâl olsun hocam! Cemal Aydın'ı kucaklamak istiyorum! A.Gücü Başkanı Cemal Aydın, son maçtan sonra öyle bir demeç verdi ki, tüylerim ürperdi. Aydın diyor ki: "Bundan böyle şeref tribününde oturmamaya karar verdik. Gidip, taraftarlarımız arasında oturacağız. Çünkü şeref tribünü, ismindeki özelliği kaybetmiştir. Tabanca, bıçak gibi spor alanlarında görülmemesi gereken ne kadar silah varsa orada bulunuyor..." Cemal bey dostum, belki de Türkiye'de yılların kanayan yarasına kesin çözümlü bir neşter vurdunuz. Umarım ki, bu devletin sorumluları bu çıkışınızı ince ayar hesaplarını bir kenara bırakıp dikkate alacaktır. O zaman Türkiye'de çok şeylerin değişeceğine kalıbımı basarım. Bu operasyon yapılırsa bence AB'ye ilk adımı da atmış oluruz... Bu kadar da önemlidir... Ne haber Herr Lorant? Dört veya beş forvetle bile oynama çılgınlığına düşen, bu yüzden spor medyasının eleştiri hedefi olan Alman hoca, nihayet doğruyu bularak sadece iki forvetli kalıba döndü. Sonuç dört gollü bir galibiyet oldu. En azından lunapark kargaşası, kalabalığı gitti, yerine otoban rahatlığı geldi. F.Bahçe takımı koşu yapabilecek, dripling yapabilecek, pas verebilecek alanlar bulabildi. Ve de en çarpıcı olanı, koşan takım yakıştırması aldı. Aslında beş forvetle de koşmaya çalışıyordu ama, oyuncular birbirine çarptıkları için koşamaz görünüyorlardı. Bu değişikliği Lorant mı yaptı, yoksa birileri mi yaptırdı? Vallahi merak ediyorum... Aziz Yılmaz'ın ikinci faulü! Fenerbahçe Birleşik Vakfı lideri dostum Aziz Yılmaz, Malatya maçından sonra kaptan Ogün için hiç de yakışık almayan yorumar yaptı. Başkan Yıldırım da çok rahatsız oldu. Ama önceki gün bir gazete de okudum, ikinci faulü, ikinci sarıdan kırmızı kartı gerektirecek boyutta. Diyor ki Yılmaz: "Başkanı dört senedir destekledik. Ama iki sene sonra adayımız Mehmet Ali Aydınlar'dır..." Olabilir. Aydınlar, F.Bahçe'de göreve lâyık bir zattır. Ancak, bildiğim kadarıyla Aziz Yılmaz dostum, başkan Yıldırım'ı sadece bundan bir ay önce destekledi. Bak: Dört yıllık kongre notları! Ahmet Dursun davası! Ahmet Dursun bariz ve kolayca görülen bir faulle indiriliyor. Karar mı? Cezaalanının hemen bir metre dışından direkt vuruş ve rakibe sarı kart... Ama hakem tam tersini çalıyor ve itiraz eden Ahmet'e sarı kart çekiyor. Sonra da aynı Ahmet ikinci sarı kartlık hareketi yapıyor ama, hakem ilk yanlışında duman olmuştur, bu defa ikinci hatayı yapıyor ve sadece faulü veriyor. Rize'nin ne günahı var ki? Ahmet Dursun'un da ne günahı var ki? Gel çık işin içinden! Sergen ve istikrarlı oyuncu! Torba Faik'in ATV'deki Bizim Stadyumu'nda Altan Tanrıkulu kardeşim "Sergen gitti, G.Saray durdu. Büyük kayıp oldu" dedi. Sonra da Rıdvan'ın bir yorumundan yol alıp, "Artık dünyada arızalı ve arada bir parlayan çok kaliteli futbolcu yerine, istikrarlı, uzun süre hizmet verenler tercih ediliyor" dedi. Altan'ı, bizim Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi'ndeki derslerimde sık sık gündeme getirip, günümüzde aranan model genç spor yazarı olarak tanımlıyorum. Tekniğe pek fazla girmemesi gerektiğini de vurguluyorum. Ama yukarıdaki çelişkili görüşleri sıklaşırsa, ben de öğrencilerime mahcup olacağım. Dikkat Altan kardeş! Albayrak'a minibüs kâhyası diyenler! Hatırlarsınız, Abdürrahim Albayrak, Cansun'un listesinden yönetime girince, Star Gazetesi'nde "Minibüs kâhyası yönetime girdi" gibi bir haber yer almıştı. Pazar akşamı baktım da, aynı kafalar Albayrak'a gönüllerinde koyacak yer bulamadılar. Vay be! Sadece Ahmet Çakar ipliği pazara çıkarmaya çalıştı, hemen araya girdiler... Vallahi pes! Özer Saraçoğlu ne dedi? G.Saray'ın yeni yöneticisi Saraçoğlu, Lucescu'ya "İki sene üst üste şampiyon olamamış bir hoca takımın başında duramaz" demiş. Ben gazeteden okudum. Doğru mu, yalan mı bilmem... Ama doğruysa, Canaydın yönetimi ilk falsoyu yapmıştır. Acaba Saraçoğlu, sahibinin sesi mi? Sahip kim mi? Bak: Sabah Gazetesi ve NTV! Oldu mu şimdi Ulusoy ve Beşiktaş? Futbol Fedeasyonu, Beşiktaş'ın, Türkiye Deplasmanlı Birinci Ligi'ne ait olmayan, yani formaya yıldız takma uygulamasının içine girmeyen şampiyonluğunu kabul etmemesine rağmen, formaya iki yıldız takılmasına izin vermiş. Hayret ettim... Ulusoy gibi, statülere ve yasaya dayanarak kralına karşı koyan bir başkan nasıl böyle bir teslimiyetçilik içine girer? Bir şey varsa vardır, yoksa yoktur... Biraz Süleyman Demirel gibi oldu ama, tam da oturdu. Peki Beşiktaş'a ne demeli? Sen sezona yıldızsız başla, yani statüye uymayan şampiyonluklarını saymadıkları için protesto gösterisi yap, sonra federasyon istemeden ikinci yıldıza onay versin ve yarın iki yıldızı birden göğsüne tak! Beşiktaş'ın etiğine yakıştı mı? Benim bildiğim Beşiktaş, sezona tek yıldızlı formayla başlar ve şampiyon olup ikinci yıldızı hak ederek aslanlar gibi takardı. Demek ki; bizim bildiğimiz Beşiktaş, Arap Sadriler'in, Baba Hakkılar'ın, Süleyman Sebalar'ın devrinde kalmış. Rahmetli Cenk Koray dostumun çabaları ne yazık ki, şık bir uygulamayı yanlış yöne sevketmiştir. Avrupa'daTürkiye'yi temsil etmek başka şey, Türkiye Deplasmanlı Birinci Ligi'nde her şampiyonluk için beş yıldız takmak başka şeydir. Keşke o günlerde Cenk'in yazısını okusaydım da, bu yanlışından döndürseydim... Erman hoca Pazar akşamı formsuzdu! Erman Toroğlu dostum Pazar akşamı kendi deyimiyle çok önemli hakemlik hataları yaptı. G.Saray'a verilen penaltıya itiraz etti. Yapma be hoca! Kontrolsüz bir müdahale sonucunda topun nereye gitmesini beklemek olur mu? Sen de, staddaki kötü konumun sebebiyle tereddüt geçirmişsin. Bundan daha baba penaltı olur mu? Karşılıklı gelelim, ben sana çok örnek veririm... İlhan Mansız'ın düşürülüşünü de penaltı olarak yorumlamadın. Yapma be hoca! Verilmesi en kolay penaltılardan biriydi bu... Johnson'a sarı kart yok, Capone'a var dedin. İkisi de aynı eylem... Taban kalkık olarak geliyor ikisi de... Haaa Serkan'ın golü goldü, orada haklısın bak!