Devrim gecesi uyuyan ülke! Vay be, koca Türkiye nasıl da uyudu... Yok canım herkes ayaktaydı da, kimselerin aklına bu ülkenin futboldaki devrimin kutlanması gelmedi. Benim aklıma geldi... Ben, gözlerimin önünden film şeridi gibi o devrimin evrelerini çabucak geçiriverdim. Sonra devrimin ödüllendirildiği geceyi anımsayıverdim. Zaten hiç unutmamıştım ama tiraj ve reyting peşindeki benim gazetelerimin, benim televizyonlarımın kafalarında kavak yelleri estiğinden boşluğa düşüverdiler. Nasıl unutulurdu? Bir asra yakın bir süre futbolda ezilmişlerin ülkesinden bir Avrupa Şampiyonu çıkmıştı. İşte biz ne yazık ki buyuz... Biz, İbrahim Tatlıses'in nikahsız kadınlarının ve onların çocuklarının doğum günlerini hiç unutmayız. Biz, Seren Serengil'in mâlûm trafiğini hiç atlamayız. Biz, hangi milletvekilinin, hangi partiler arasında transfer rekoru kırdığını da hiç unutmayız. Biz, Allah'ın verdiğine ihanet eden Sergen'in bilmem ne kadar yıl önce attığı bir frikik golünü de ekrana yapıştırır dururuz. Biz, on yılda bir kazandığımız özel milli maçların anısına şiirler dizer, gazetelerimizi, televizyonlarımızı bu olayların magazinleriyle donatır, mezardakilerini de duasız hiç bırakmayız. Ama biz, G.Saray'ın UEFA Kupası'nı unutuveririz. Sanki futbol tarihimizin benzeri başarılarla doluymuş gibi... Hiç bir zaman iyilerin alışkanlığını edinemedik. Yazık! Çinliler hatırlıyor da!.. Milli Takım, Hong Kong'a varır varmaz, Çinli medyanın ilgi alanı içine düşmüş. Güzel... Ama aynı Çinliler'in çok ilgi çekici bir görüşü de var. Bizimkiler sormuşlar; "Hong Kong Lig Karması ile bizim milli takımın oynayacağı maçta stad dolar mı" diye... Çinli gazetecilerin cevabı şöyle olmuş: "Sanmıyoruz. Ama G.Saray takımının maçı olsaydı stadda tek bir yer bulunamazdı..." Buyrun! Biz, medya olarak G.Saray'ı dünyaya tanıtan büyük zaferin kutlamasını unutuyoruz, Çinli medya ne diyor... Kafa meselesi... Helâl olsun, Star Gazetesi! Biz de dünya futbolunu biliyoruz, tanıyoruz zannediyorduk kendimizi... Ya da bu işin gerçek meraklıları da öyle zannediyorlardı kendilerini... Ama asıl bilenin Star Gazetesi olduğunu gördük... Baksanıza, Dünya Kupası'na katılacak takımları tanıtırken, Arjantin'in halen Manchester United takımında oynayan yıldızı Veron'u, "En önemli golcüsü" olarak sunuyor... Yani Batistuta, Lopez, Ortega ve Crespo falan gibi bilgilerimiz yanlışmış... Eh olur ya, insanlık hali... Siz siz olun, gene de başka bir yerlere bakın, doğruyu öğrenmek adına... Mondragon savaşı gerçek mi? Hemen şunu vurgulayayım, kendi ağızlardan duymama rağmen, Beşiktaş'ın Mondragon'la bu kadar ciddi ilgilendiğini sanmıyorum. Akıl, mantık var... Bir kaleciye bonservisi dahil, 5 milyon dolar gibi astronomik bir rakam fazla lükstür. Hele hele bir Türk kulübü için... Bunun yanı sıra, Beşiktaş'ın yeniden gündeme getirebileceği, hem de belki de dörtte bir fiyata, Asper'i var... Bence Beşiktaş, önce savunmanın göbeğine iki, orta alana üç oyuncu düşünmelidir. Yoksa, Lucescu'nun da yapacağı çok şey olmayabilir. Bizim vergiler nereye gidiyor? Pazartesi günü tam öğlen yemeği yiyorum, milli maç devre arası yapmış, baktım ekranda bir reklam... Erkekli kadınlı bir kalabalık, üzerine kırmızı-beyaz ne kadar kumaş varsa takmış, zıplayıp hopluyor. Ne o, Dünya Kupası reklamı... Bağırıp çağırıyorlar; Dünya Kupası TRT'de... Yahu bilmeyen mi var? Sen çıkıp da, "Biz TRT olarak Dünya Kupası'nı yayınlayacağız. Ama sakın seyretmeyin" deseniz bile reyting rekorlarını kıracaksınız. Böyle bir nimetin reklamı mı olurmuş? Haa ille de birilerini zengin etmek istiyorsanız, bari reklamın içine bu ülkenin tanıtımını oralarda yapacakların konmasını şart koşun, kulüplerini bundan yararlandırın. Bakın İş Bankası'na... Harika bir reklam... İzlerken tüylerim diken diken oluyor... Bakın Rüştü'yle Emre'nin Uzakdoğu'da Türkiye seslerini duyuşuna... Reklam bunlar... Sizinki kimin işi, çok merak ediyorum doğrusu... Serhat'ın havaları yenmedi! F.Bahçe Yönetim Kurulu'nu kutlamak gerek... Serhat'ın havalarını hiç yemedi... Zaten kulüpçülük de budur... Serhat, uçtukça uçtu, yönetim de aşağı çektikçe çekti... Böyle olmalı... Serhat, ligin finişine doğru attığı gollerle bir anda bizim medya tarafından Batistuta falan ilân edildi. Yok öyle... Bu iş kolay değil... Diyarbakırspor'a gol atmakla, 1 milyon dolara çıkılmaz... Şampiyonlar Ligi'nde aynı işleri yapacaksın ki, dövize endeksli futbolcu olabilesin... Yani kim ki, ülke ligindeki icraatlarıyla döviz istiyor, hemen kapıyı göstereceksin. Ama Avrupa'da aynı işi yapana boynumuz kıldan incedir. Mesela Hakan Şükür... G.Saray forması ve Milli Takım'da resmi dış saha maçlarında toplam 67 gole ulaşmış... Şimdi soruyorum, Serhat 600 bin dolar ederse, Hakan kaç dolar eder? Aferin TRT! Olmuyor, olmuyor, olmuyor... Bizim TRT, ne yapıp yapıp, bir yerde falso veriyor... Pazar akşamı Dünya Kupası programı yapıyorlar. Hüseyin Başaran soruyor, konuklar arasında 1954'e katılan takımın kalecilerinden Şükrü Ersoy ve Suat Mamat var... Güzel... Peki, İspanya'nın canına okuyan golleri atan Burhan Sargın nerede? Adam, Kadıköy'de sapasağlam... Nasıl mı bulursunuz? Çok kolay... Açarsın F.Bahçe Kulübü'ne telefonu, Canavar Burhan'ın ne kadar telefonu varsa, öğrenirsin... Haa çağırdın da gelmedi... O zaman başka... Ama ben kendisine sordum, beni kimse aramadı dedi. Aynı falsoyu, ünlü (!) G.Saraylı Fatih Altaylı bey de yaptılar. Hiç buralarda oynamamış Rıdvan'ı çağırmıştı da, Canavar Burhan'ı çağırmayı unutmuştu... Ama atmaya geldi mi, mangalda kül kalmıyor... Ersan'ın kucağındaki bomba! TV-8'deki Dünya Kupası belgeselindeki seslendirmeyle ilgili bir yazı yazmıştım. Ersan Çelik aradı ve "Haklısın ağabey, biz de bombayı kucağımızda bulduk. Zaman yoktu. Zorunlu olarak o sesle ekrana verdik" biçiminde yakındı. Bunu neden yazdım? Çünkü o televizyonda bu tip belgeselleri mükemmel seslendirecek çocuklar var... Pazarlayıcı firmalar akıllarını başlarına almalıdırlar. Acaba yanılmayacak mıyım? Ne biçin soru bu değil mi? Ama öyle... Geçen haftaki köşemde, Fatih Terim hocayla yaptığım telefon görüşmesinde hocanın sesini hiç beğenmediğimi yazmıştım. Buna paralel olarak da, G.Saray yönetimi acaba yine parasızlık sancıları içinde mi kıvranıyordu? Nitekim o günden bugüne kadar geçen süreç içinde atmosferin değişmediğini gözledim. Acaba diyorum, Fatih hocanın çıktığı, ulaştığı yerden G.Saray camiasında rahatsız olanlar mı var? Ama şunu bilmelidirler ki, hoca, adım adım büyük işlere bir daha imza atacak ve sizler tarihe gömülüp gideceksiniz. Aksi olursa, o zaman vay ülke futbolunun haline...