Kemal Abi'nin haftalığı

A -
A +

Mondragon hep G.Saray'daydı! Ben bir an dahi Mondragon'un Beşiktaş'a gideceğine inanmadım. Bunu da her yerde, her fırsatta söyledim. Hele hele Fatih Terim "Mutlaka alacağız, almalıyız" dedikten sonra, hiç kuşkum olmadı. Haa, "Beşiktaş'ın Metz Kulübü'ne yaptığı çıkarma da mı seni huylandırmadı?" diyeceksiniz. Hiç mi hiç... Çünkü G.Saray'ın öyle Fransa lobisi var ki okuldan kaynaklanan, değil Beşiktaş, Türkiye Cumhuriyeti de dahil hiç bir cumhuriyet aşamaz... İşte bu gerçek bir kere daha ortaya çıktı. Bana göre vak'ayı adiye... Neuchatel'i kim elemiş? Hangi televizyondaydı unuttum... G.Saray'ın Neuchatel'i masa başında eleyişini görüntüler eşliğinde bir kere daha sahneye çıkardı. Mükemmel bir iş... Ancak, ne Mustafa Denizli'nin maçın spikerine dayandırdığı gerekçe, ne Sami dostumun anlattıkları G.Saray'ı kurtardı. Ben de oradaydım. Bütün gelişmeleri bire bir yaşadım. G.Saray'ı o gün, UEFA Tahkim Kurulu'nun elinden maçın Fransız hakemi Joel Quinou kurtardı. Hakem, "Ben maçın durdurulması, tatil edilmesi gibi bir oluşum görmedim. Oynattım ve bitirdim" demeseydi, o muhteşem, hiç bir biçimde hücum futboluna dayanmayan, aslında tam anlamıyla kontratak düzenine dayalı 5-0'lık maç güme gitmişti. Şimdi Mondragon işiyle bunu bir bağlayın bakalım... Ne göreceksiniz? Helâl olsun Sergen'e! Yeniden "çocukluktan Beşiktaşlı" haline gelen Sergen Yalçın, "www.forzabesiktas.com" adlı internet sitesinde taraftarlarına söz vermiş, orada o ünlü paslarıyla paslaşacaklarmış. Beklemişler, beklemişler Sergen gelmemiş... Yahu çocuklar, arkadaşlar, siz sahiden geleceğini mi zannediyordunuz? O saatlerde at yarışı var mıydı? O saatlerde şöyle Levent cihetlerinde dolarla oynanan okey partisi var mıydı? Ya da sizin randevu satiniz, gece kulübü kapılarının açıldığı saatler miydi? Aman dikkat edin! Sergen'e öyle bir saatte randevu vereceksiniz ki... Ama öyle bir saat var mı? Ben bilmem... Ona soracaksınız... Ortega müthiş transfer! F.Bahçe, Yıldırım ailesinin yoğun girişimleri sayesinde dünya futbolunun yıldızlarından Arjantinli Ariel Ortega ile işi bitirmiş. Daha doğrusu, hem River Plate, hem de Parma'dan bonservisini almış, kendisi de eşi de Türkiye'ye gelmeye razı olmuş... Haber bu! İmza atılmadan inanma demeyin, Yıldırımlar'ı iyi tanırım... Ortega müthiş bir yetenek... Bir futbolcuda aranan çabukluk, sürat, vuruş tekniği fazlasıyla var... Özel seyirci çeker... Ammaaa, F.Bahçe takım olamazsa, Ortega alkışlanmaya devam eder, takım da başarıdan uzaklaşmaya... Lorant - Ortega ikilisinden çok keyifli bir tablo çıkması biraz zor... Hele hele Almeyda da gelirse... Bu nedenle F.Bahçe, geçen sezon düştüğü hataya düşmeden Lorant'ı yollayıp, alan savunmalı oyun yanlısı veya o kültürün hocasını göreve getirecekti. İnşallah yanılırız... Çünkü bu defa yatırım çok büyük... Zararı da o kadar olur... Maradona ve Daum! Japonya, kokain kullandığı için Maradona'ya Dünya Kupası'nı izlemeyi yasak etti. Yani vize vermedi... Biz ne yaptık? Daum'a, hem de ikinci defa, 'Gel Beşiktaş'ın başına geç' dedik... Tamam, Daum hüküm giymedi diyorlar ama, o ödediği 50 bin Euro neyin nesiydi?.. Eee, Japonya 2. Dünya Savaşı'nda atom bombaları yemiş bir ülke olarak dimdik ayakta, savaş görmemiş biz neredeyiz? Tayfun olayını kaşıyalım mı? Aslında kaşımamak daha doğru olur ama, Şenol Güneş'i sürekli savunmuş bir kişi olarak, yanlışı olduğu zaman da ortaya koymak görevimiz olmalıdır. Aksi halde ilkeli gazetecilik yapamayız. Her ne kadar ilkeli olmayı Hıncal Uluç kimseye bırakmıyor ama kimin ilkeli olduğunu da herke biliyor. Neyse, Tayfun, o takımın en alternatifli kullanılacak oyuncusudur. Dörtlü savunmanın kanatlarına koyarsın, oynar... Onların önüne orta alan olarak koyarsın, oynar... Bitime az bir süre kala, oyunu kontrol etmek için düşünürsen, ondan iyisi yoktur. Şutu en fazla düşünen oyuncudur. Şenol hoca yanlış yapmıştır. Milli Takım'ı fazla hissedemeyen, bana göre pek önemli bir takım oyuncusu da olmayan Mustafa İzzet dururken, Tayfun'a da, Milli Takım'a da yazık oldu. Eyvah Cuma namazı! Milli Takım Cuma namazına gitmiş. Bunlar 18 kişi... Yani beş futbolcu kurtuldu, gidenler kara listeye... Ben fotoğrafta Ümit Davala, Emre Aşık ve İlhan Mansız'ı gördüm... Ümit'le Emre yırtar, çünkü başlarında kendileri gibi Cuma namazı kaçırmayan hocaları var. Ama ya yönetim? İlhan'a inşallah ceza filan gelmez. Öbür sabıkalılar (!) hangileri bilmiyorum... Hakan Şükür mutlaka vardır. Ama o zaten medeni bir ülkede, kurtarır... Federasyon bir şey der mi, onu bilemem... Vallahi ödüm kopuyor.. Öyle ya, kadın milletvekilleri Cuma'ya gider de, futbolcular gidemez... Varsa benzeri bu dünya coğrafyası üzerinde, ben de öğreneyim lütfen! Beşiktaş'ın hakkını istiyor Beşiktaş yönetiminin basına dar çerçeveli verdiği yemekte başkan Bilgili ile aynı masayı paylaşmıştık. Başkan, yemeğe başlamadan önce bir konuşma yaptı. Bu konuşmanın en çarpıcı bölümünü bu haftaki yazıma aktarmayı uygun gördüm. Bilgili diyor ki; "Beşiktaş'ın çok az bir vergi borcu var. F.Bahçe ve G.Saray'ın 50 milyon dolarlık vergi borçlarını karşımıza koyarsak, bizimki sıfır gibidir. Bu nedenle rakiplerimize bir af çıkarsa, biz vergimizi ödediğimiz için zararlı ve haksız çıkmış oluruz. Yani, muhtemel bir af sonucu, biz de aradaki farkı isteriz..." Yerden göğe kadar haklıdır Bilgili... Sen vergini takır takır ödeyeceksin, karşı taraf bunu yapmayacak, sonra da affa uğrayacak... Bir başka vergi meselesi! Üç büyüklerin Ankara turunda transferdeki verginin yüzde 44'ten aşağıya çekilmesi istendi. Hükümetin her kademesine uğranmış. İyi güzel de, işçinin, memurun yüzde 50 kesintisi n'olacak? 10 milyon dolara adam aldım diye caka satacaksın, sonra vergi vermeyeyim diyeceksin. Var mı böyle bir adalet? Ben de zar zor 300 milyona ulaşan emekli maaşıma, transferden alınan vergiler indirilirse, zam istiyorum ey devlet! Bravo TV-8 ve Brezilya kekliği! Amazonlar'da keklik var mıdır bilemem ama, bizim medyanın Brezilya'yı keklik gibi gördüğü açıkça ortada... Vay be, nerelerden nerelere gelmişiz. Neyse, geçen Pazar TV-8'de, bana göre son zamanların en kaliteli, en seviyeli, en sağlıklı mesajlar ve görüşler içeren açık oturum tarzındaki programını izledim. Ayhan Bermek, Deniz Gökçe, Onur Belge, Hikmet Karaman, Rasim Kara, Osman Tamburacı, Rıfkı Soysal, Turgay Renklikurt ve Ogün Altıparmak, Ersan'ın konuklarıydı. Uzun zamandan beri ilk defa oturum tarzındaki bir futbol programını başından sonuna kadar izledim. Kutluyorum. Amma bir de diyeceğim var. En sonunda konuklar da, Ersan da skor tahmininde bulundular. İşte bu olmadı... Haa, şu maçı alabiliriz, şu berabere bitebilir gibi teknik dayanakları olan görüşlere diyecek olmaz ama, Brezilya: 2 - Türkiye: 3 gibi bir falcılık, o mükemmel programı çatısı açık bıraktı. Yine de yönetmenini de, yapımcısını da, Ersan'ı da, konukları da kutluyorum.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.