İbrahim'e yakışmadı İbrahim Kutluay hiç kuşkusuz ülke basketbolunun olduğu kadar, Avrupa'nın da en önemli oyuncularından biridir. İbrahim'in babası da benim kırk yıllık dostum, arkadaşımdır. İbrahim'in bugünlere gelmesinde de bana göre en büyük pay baba Burhan'ındır. Ama aynı İbrahim "Baliç kadar G.Saray'da oynayacak bir profesyonel değilim." demeci ile, her şeyden önce uluslararası bir isim olma özelliğine gölge düşürdü. Doğrudur; İbrahim hasta bir F.Bahçeli'dir. Hem de en hastasından. Ama İbrahim gibi bir büyük stara, maganda kesimin çok yanlış yorumlayacağı böyle bir demeç vermek yakışmadı. Ba, ba, ba, ba, ba... Efendim; Ortega, Milliyet'te Pazartesi günü çıkan habere göre, F.Bahçe'deki arkadaşlarına tam not vermiş. Bak sen! Oysa, ben şöyle bir haber beklerdim, rahmetli Namık Sevik ağabeyin servisinden: "F.Bahçeli futbolcular Ortega'ya tam not verdi..." Böyle komik bir şey olabilir mi? Bir oyuncu, 25 kişiyi lütfen beğeniyorlar... O kim ki... F.Bahçe takımında bugün Abdullah, Rüştü, Ümit ve oynamamasına rağmen Serhat, dünya üçüncüsü futbolcular... Revivo ve diğerleri de lig şampiyonluğu yaşamış kişiler... Şunu herkes iyi bilsin ki, biz o çocukları kimseye yedirtmeyiz. Siz de daha çok yazın! Sonra işler terse döndü mü tıssss!!! Tüyler ürpertici fotoğraf (1) İstanbul'a ilk geldiği günün gecesinde, aradaki büyük saat farkına rağmen, dinlenmeden Laila'ya düşen F.Bahçe'nin 20 milyon dolarlık yıldızı Ortega, Almanya dönüşü de soluğu aynı mekanda aldı. Hatta o da yetmedi, bir bar daha ziyaret edip sabahlık oldu. Aynı Ortega son bar turunda bir de sarışın hatunla beraber kameralık oldu. Bar çıkışında da hafif bir itiş kakışta barışı sağlamak için çaba gösterdi. Şimdi bu fotoğrafı önüne koyup sabah - akşam düşüneceksin. Durun daha bitmedi. Yanlış görmediysem, ilk barda Ortega'nın yanında menecer Celalettin Bilgiç ve gözüm beni yanıltmadıysa Show TV Spor Müdür Yardımcısı Ferhan Tezcan oturuyordu. Şimdi fotoğrafı bir kez daha önüne koyup ve sabah - akşam düşüneceksin... Kim mi? Sevgili Ali Yıldırım tabii ki... Çünkü, Ortega'ya gece kulübü siftahını, yukarıda değindiğim zaman diliminde elinden tutup Ali Yıldırım yaptırmıştı. Ya yarın Yusuf'lar, Serhat'lar, Ali Güneş'ler, Hakan Bayraktar'lar aynı mekanlarda, biçimsiz saatlerde kameralık olurlarsa... Ve de sahada dökülürlerse... Cevap... Tıssss! Neyse ki, F.Bahçe Ortega'yı 18,5 milyon dolara sigorta ettirmiş. Yani diğerleri kaybolsa da farketmez... Yazının buraya kadar olan kısmını Pazartesi günü yazmıştım. Aynı akşam televizyonlara göz gezdirirken, dudaklarım uçukladı. Kendimden kuşku duymaya başladım. Acaba ben de medyum mu olmuştum? Çünkü ekranda Yusuf ile Serhat ve onları gece kulübünde bastırıp, evlerine postalayan idari menecer Kemal Dinçer vardı. Ben bunu nasıl bildim? Aslında bunu bilmeyecek ne var? Bu manzaraları daha çook görürüz. Rap rap askere! Hırvatistan kanunlarına göre 30 yaşından sonra askerliğin ertelenmesi mümkün olmuyormuş. Bu yüzden de Rapaiç askere gidecekmiş... Böylece de 6 ay takımdan uzak kalacakmış... Bu Lorant çok şanslı... Allah nereden yardım etti. Yönetim de öyle... Satmak için çok uğraştı, talibi çıkmadı... Nereden nereye... Tüyler ürperten fotoğraf (2) İkinci fotoğrafı da Beşiktaş verdi. Nouma, yönetim kurulunda masaya oturmuş, yanında Beşitaş'ın Fransızca dili, diğer yanında genel sekreteri... Flaşlar patlıyor... Nouma, bıraktığımız gibi... Fransızca dile sarılıp öpüyor... "Babam" diyor... Diğer yanındaki genel sekreter de sıraya girip, sarmaş dolaş oluyor... Nouma, karşısındaki medya ordusuna yarı Türkçe yarı Fransızca sözüm ona espri yağdırıyor. Şimdi bunda ne var değil mi? Of, of,of, ne yok ki... Bir kere Beşiktaş Yönetimi'nin, tribüne teslim oluşunun belgesidir bu... Yani yarın tribün isterse, Beşiktaş'ın yönetimini de, takımını da, hocasını da ters yüz edebilir. Ben bu tablodan bunu çıkardım. Sizi bilemem ama, fotoğrafa bakıp bakıp düşünün... Ve Beşiktaş taraftarının Nouma özürlü kalabalığı da hâlâ "Nouma bizi diskoya götür" diye bağırıyor... Ve bendeniz de, Lucescu'dan dörtlü alan savunmasına dayanan çağdaş sistemi oturtacak diye umut besliyorum... Siz gene de fotoğrafa bakıp bakıp düşünün... Tüyler ürperten fotoğraf (3) Yok yok bu defaki fotoğraf öyle ilk ilki aynı cinsten değil... Bu da tüyler ürperten ama, başka anlamda... Siz hiç, Fatih Terim'li G.Saray döneminde, herhangi G.Saraylı futbolcuyu bırakın yalnız başına, bir yöneticiyle falan gece kulübünde gördünüz mü? Sergen bir kere tüyeyim dedi, başına neler geldi biliyorsunuz... G.Saray'daki son maçı oluverdi. Fatih hoca göreve geldiği ilk günlerde bir yönetici vardı. Sık sık Florya'ya düşen... Sonra bir bakıverdik ki, yönetici buhar olmuş, kaybolmuş... Hadi bakalım ilk iki fotoğrafın benzerlerini G.Saray'da çekin de göreyim... Ya da siz G.Saraylı futbolcu kardeşlerim, aklınızdan hiç böyle bir objektife veya kameraya malzeme olmak geçiyor mu? Hiç sanmam... Zaten olmadınız ki... Sonra da benim ülkemde, futbolun büyük aşama kaydettiği iddia ediliyor. Doğrudur aşama gösterdiği ama, sadece bir yerde... Vallahi bu millet şaşırmış! Zaman zaman bizim sütunda sporun dışına da taşıyoruz ya... Bu defa da konu CHP... Kamuoyu araştırmalarına göre CHP ikinci parti durumundaymış. Hay Aziz Nesin, sağ olsaydın, "Sen çok yaşa e mi derdim?" Ama arkandan, sen çok akıllı adammışsın diyorum. Hani demiştin ya, bu milletin yüzde 60'ı aptaldır diye... Büyük tenzilat yapmışsın meğerse... Dün, barajı aşamayan parti nasıl da ikinci parti oluyor? Ülkeye büyük bir hizmeti mi dokunmuştur, bizim bilmediğimiz... Neye benziyor biliyor musunuz? Ecevit de, bu ülkede 217 koltuğa tırmandırıldı. Sonra tam tamına 7 koltuğa düşürüldü. Sonra 75'e ve de 128'e çıkarıldı. Sonra ne mi oldu? İşte Türkiye 2002! Şimdi CHP, sıfırdan sıçrıyormuş... Eeee akılsız başın derdini ayaklar çeker derler ya... Sadece ayaklar mı çekiyor? Tepeden tırnağa yanıyoruz.... Ben ve benim gibi akıllılar da arada gidiyor. Acaba milletin oyu yerine bir başka modele mi yanaşsak? Terim ne demiş ey gafiller! Dün bir gazetede okudum. Terim hoca, başkandan ileri uç için istediği oyuncuyu şöyle tarif etmiş: "Uzun, eski Hakan Şükür gibi, iki ayağını kullanan, presle rakibi ileride 15 saniye tutan, genç bir santrfor..." Yani Terim hoca, Hakan Şükür'ün milli takımda neden oynatıldığını da böylece taş kafalılara anlatmaya çalışmış bir yerde... Öyle ya, milli takım da ilk Brezilya maçının 65.dakikasından itibaren dörtlü oynadığına göre... Yani sistemin aradığı santrfor, formsuz olmasına rağmen Hakan idi... Şimdi Terim hoca futboldan çok anlayanlara (!) yeni bir adres daha vermiş oldu...