Özdemir'in köstebeği Fenerbahçe ikinci başkanı Nihat Özdemir'in geçtiğimiz hafta Hürriyet'te bir demeci çıktı. Diyor ki Özdemir, "Köstebek mi? Fenerbahçe'nin her yerinde var..." Bu yalansa, ben gazetenin yalancısıyım. Ama doğruysa, çok kötü... Şimdi sayın Özdemir'in, madem ki, her yerimizde var diyor, çıkıp köstebekleri isim isim açıklaması gerekir. Aksi taktirde adamı müfteri ilan ederler. Aynı Özdemir, bir televizyonda da, "Kongreye gideriz. Yüreği olan varsa gelir, hesap sorar. Verilmeyecek hesabımız yok" dedi. Yani açık açık diyor ki, "Gitmeye hiç niyetli değiliz". Olabilir. Fenerbahçe koltukları dünyanın en cazibeli, en çekici koltuklarıdır. Ama o denli de dikenli ve kaygandır. Malatya ve Gençler..! Her ikisine de bayıldım. Futbol oynuyorlar. İyi kapanıp, kazandıkları toplarla dikine çabuk çıkabiliyorlar. Ziya'ya da, Ersun'a da bravo! Böyle giderse, iki takım da üç büyüklerin alışkın oldukları peş peşe sıralanmayı bozarlar. Demek ki marifet parada değilmiş.. Aklı olmayanın, çağdaş düşünüp araştırmayanın çuvalla parası olsa ne yazar ki... Bir şarkı vardır, hatırlar mısınız? "Parayla saadet olmaz..." Almaguer'i kim alırdı? İnşallah ismini de doğru yazmışımdır. Galatasaray'ın Meksikalısı ilk sınavını Kocaelispor karşısında verdi. Baktım da, Terim hoca yeni bir Popescu sunmanın arayışı içinde.. Adamın top alışı ve verişi Popescu'yu andırıyor. Gözü hep radar gibi sahayı tarıyor. Kaç para bu adam? Herhalde sudan ucuzdur. Yaşı mı 33... Ama sisteme uygun.. Tıpkı, dünyanın en zengin kulübü Manchester United'in 200 milyon dolara oyuncu alabilecekken, üç kuruşa 36 yaşındaki Fransız Lorant Blanc'ı transfer edişi gibi.. Sonra diyorlar ki, sen Terim hocaya yağdanlık mısın? Ben sadece doğruyu, çağdaş davrananı kutluyorum. Şayet bu yağdanlık olmaksa, sabaha kadar öyleyim... Sen ne biçim menecersin Sinan? Beşiktaş meneceri Sinan, Göztepe maçından sonra Allah'tan mikrofonlara, yoksa inkar edebilirdi, "İlhan'ı çok arıyoruz. İlhan bizde büyük işler yapıyordu" diye bir görüş bildirdi. Bu, aslında Beşiktaş'ı, takımını, bölmek, parçalamak adına yapılmış bir açıklamaydı. Şimdi, diğer oyuncuların durumunu bir düşünün... Hepsi ter akıtmış, bir şeyler yapmaya çalışmış ve üstelik de iki gol atmışlar. Ama menecer, daha doğrusu kulübün yavaş yavaş sahibi olduğunu sanmaya başlayan kişi, "Yok hepiniz hikayesiniz. İlhan en büyük" diyor. Beşiktaş yönetiminin dikkatine sunarım. Bu, bombanın pimini çekip, Lucescu ve yönetimin kucağına bırakmak demektir. Bu da Ekşioğlu'dan! Fenerbahçe'nin bir diğer yöneticisi İlhan Ekşioğlu da yine Hürriyet'e, "Biz Türk sporcusunun dünya çapında başarısı için çalışıyoruz" demişler. Bu görüşünü, Şükrü Saraçoğlu Stadı'nın, aday gösterilmemesi üzerine vermiş. Aman ha! Türkiye şampiyonu olmuş, Galatasaray'ın 15 yıllık hegemonyasına son vermiş, ezeli rakibi bir sezonda dört defa yenmiş bayan basketbol takımını Şampiyonlar Ligi'nden çeken zihniyetin böyle bir demeç vermeye hakkı olur mu, olmaz mı? Önce aynaya bakacaksınız... Sen de mi, Turgay Demirel? Basketbol Federasyonu Başkanı Turgay Demirel, yanına Aydın Örs, Doğan Hakyemez, İbrahim Kutluay'ı da alıp düzenlediği basın toplantısında, Amerika'daki icraatla ilgili spor basınını yerden yere vurdu. Ben bunu bir yerden hatırlıyorum. Şenol Güneş de ekibiyle aynı şeyi yapmıştı galiba... Demek ki, hastalık spor medyasının taaa içinde... Nasıl olmasın ki, Amerika'ya koca Hürriyet, bir kadın köşe yazarı gönderdi. Acaba neden? Gidenlerden biriyle ilişkisi var da, özlem çekilmesin diye mi? İşte böyle başa, Demirel de, Güneş de tıraşı koyuverdiler. Sonra bizim TSYD yönetimi çıkıp, sözüm ona büyük işler yaptığını falan yazıyor... Vermesenize akreditasyon... En azından gerçek spor yazarı ile bu hatun kişileri ayırın... Ben de, İrlanda ile 1-1 berabere kaldığımız maçta ek tribünde oturdum. Ama Duygu Asena gerçek basın tribünündeydi... Hani dernek? Vah vah vah! Neden Samet? Trabzonspor geçen sezon, yanılmıyorsam 42 puanla kümede zor kalmıştı. Bu sene Samet göreve geldi. Sezon başı hazırlıkları sürecinde dörtlü savunma ile oynadı. Hatta ligde de bir iki maçı galiba.. Omar'ı alınca, 3-5-2'ye geçmiş... Yahu Samet, Avrupa kupasında yoksun, ne olur şu sistemi oynatsan da, bu sezon 50 puan toplasan... Yani daha kötüsü olur mu? Olmaz... Ama Trabzonspor 20 yıllık açığı kapatabilir. Mesela deduk! Fenerbahçeli nasıl olunur? Ne komik bir soru değil mi? Ama bugünlerde bir kere daha sorulması gerekiyor galiba... Ya da başka bir şekilde soralım soruyu; "Fenerbahçeli nasıl olunmuştur?" Şöyle; 1907'den beri özellikle de futbol takımının sahada kazandığı başarılar, ağırlık olarak da yabancılara karşı, bu ülkede, ya da ülke dışında kimilerine göre 20, kimilerine göre 25 milyon kişiyi Fenerbahçeli yapmıştır. Yani, 95 yıldan bu yana, kimse, benim cilalı stadım var, idman sahalarım var diye Fenerbahçeli olmamıştır. Zaten Fenerbahçeli olunurken, Fenerbahçe futbol takımları ya Taksim harabelerinde, ya Şeref Stadı viranelerinde, ya Dolmabahçe-Mithatpaşa tarlasında, ya da farelerin cirit attığı tahta tribünleri olan stadda maç oynamıştır. Zeki Rızalar, Büyük ve Küçük Fikretler, Cihatlar, Lefterler, Canlar seyredile seyredile Fenerbahçeli olunmuştur. Ben bu ülkede, locada viski içiliyor, faks da çekiliyor diye Fenerbahçeli olan bir Allah'ın kulunu tanımıyorum. Siz tanıyor musunuz? Şayet böyle biri varsa, onun Fenerbahçeliliğini hemen test edin! Bunu da yazın şerefli basın! Fenerbahçe'nin Musevi futbolcusu Haim Revivo, dini bayramları sebebiyle evine kapanmak ve oruç tutmak zorunda olduğunu bildirerek, idmanlara iki gün çıkmama izni almış. İyi... Herkesin dinine saygılı olmalıyız. Olmalıyız da, bunu bizim Müslüman futbolculardan biri bırakın yapmayı, talep etse, yer yerinden oynar, "Falanca yerde irticacılar var" naraları atılır, çok şerefli basın da habere, manşetlerden yer verir. İddiamın kanıtı, daha bir kaç gün önce yapılan Galatasaray Divan Kurulu'dur. Okul kökenli bir spor camiasından bile bu ses yükseldiğine göre... Yahu, yoksa biz Müslüman bir ülke değil miyiz be? Sevgili Arif, kulakların çınlasın! Aman Fatih hoca dikkat! Galatasaray, yeni bir Avrupa macerasına kontak açıyor. Hedef giderek büyüdü... Şampiyonlar Ligi'nde kupa kaldırmak oldu. Ama bu maç çok zor. Şayet Hasan Şaş, De Felipe, Arif ve Christian aynı onbirde yer alırlarsa, Galatasaray'ın savunması ile arka bloğu arasında büyük boşluklar doğar ve bu maç gider. Bu nedenle, tek forvet zorunlu gibi görünüyor. Hatta belki de De Felipe ve Hasan'dan biri... Bakacağız. Terim hoca da bunları düşünüyor sanırım... İş Oğuz'a kalıyormuş! Dün sabah, daha evden çıkar çıkmaz, çevre esnafının malum ilgisi ile karşı karşıya kaldım, Fenerbahçe ne olacak, sorusu yağmur gibi inerken, ardından da "Hayırlı olsun" çektiler. Hayrola dedim. "Abi haberin yok mu? Lorant gitmiş, iş Oğuz'a kaldı..." Gece geyik muhabbetlerini dinlemediğim için, "Haberim yok" dedim... Sonra başladım yürümeye, aynı zamanda da düşünmeye... Galiba Aziz Yıldırım, başta Şansal Büyüka olmak üzere kendini düne kadar karaya oturtan bütün teknelerden iniyor... Öyle ya en büyük Oğuz düşmanı Şansal ve Aziz Yılmaz'dır... Geç kaldı. Ama yine de zararın neresinden dönülse kârdır. Hele hele bir de, şu yönetim kurulu toplantıları sonrasında saçmalayan ağızları da bir tıkasa... Daha Fenerbahçe Kulubü'nün adresini dün öğrenenler, tutup, öyle veya böyle, onlar daha mahallede misket oynarken hizmet etmişlere dil uzatıyorlar da... Beşiktaş'ı yine yakacaklar! Göztepe maçı sonrası yazılara baktım, yorumları dinledim ve Beşiktaş'ın bir kere daha ülkenin ünlü otoriteleri tarafından ateşe doğru sürüklenmek istendiğini gördüm. Aslında bu, bilinmeden yapılıyor. Yani bizgisizlikten... Diyorlar ki babalar; "Takımda, hem Tümer, hem Sergen, hem Nouma, hem Pancu, hem de Ahmet Dursun oynasın..." Yani hepsi aynı onbirde... Birileri çıkıp bunlara, savunmayı kim yapacak diye sormalı... Arkadaki savunmadan bahsetmiyorum, ilerden de vazgeçtim, orta alanda kim yapacak? Saydıkları isimler arasında bir kendileri, bir de Sinan eksik...