Panathinaikos maçları F.Bahçe'nin bu Yunan takımı ile çok ilgi çekici maçları olmuştur tarihte... 1950'li yılların başlarında F.Bahçe, Panathinaikos'u kendi sahasında ve kendi seyircisi önünde 3-0 yenmişti. Feridun, Burhan ve Niyazi'nin golleri bu galibiyeti getirmişti. Daha sonra da 1970'li yılların başında Cemilli F.Bahçe, ünlü Puşkas'ın teknik direktörlüğünü yaptığı ekibi İnönü'de 3-0 mağlup etmişti. O maçtan sonra Puşkas'la yaptığım röportajda ünlü hoca bana "Biz iki takımla oynadık. Biri F:Bahçe, diğeri ise Cemil'di" demişti. Gerçekten o gece Cemil'in karşısında üç bek değişmişti. Atina'daki rövanşta ise Cemil sakat olduğundan oynayamayacak durumda idi. Ama Yunan kulübünün Başkanı, "Ne olur oynatın. Biz maçın biletlerini Cemil yüzünden tükettik. Oynamazsa stadı başımıza yıkarlar" diye adeta yalvarırcasına ricada bulunmuştu. Cemil çıktı 10 dakika oynadı. Bu defaki özel oyun değil, resmi müsabaka... Umarız ki, 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası organizasyonu için fiyakalı bir yatırım olur. Lucescu kazdığı kuyuya düştü Ben de Lucescu'yu kurnaz sanırdım. Gerçi saha içi uygulamalarında öyle de, saha dışına çıktığında şarj sıkıntısı çekiyor. Diyor ki, İlhan Mansız için "Sakat adam milli takımda oynar mı?" Sonra da şu soruya muhatap oluyor, "Peki sen neden oynattın?" Hani Uygurlar'ın bir oyunu var bugünlerde sahnelenen: "Kodum mu oturturum..." Amma da denk geldi değil mi, sayın Lucescu? Üstelik Şenol hoca da İlhan'ı oynatmadı. Hıncal beyin santrforları! Ne komik değil mi? Hıncal dostum diyor ki; "Ey Şenol hoca, Hakan yok, İlhan sakat, Ümit formsuz, Serhat kendi takımında eleştiriliyor, Arif yedekte... Neden başka takımlarda onca santrfordan birini veya ikisini oynatmıyorsun? Yarın kötü sonuç alırsak ben şimdiden uyarmış tek kişi olayım..." Çok şükür kötü sonuç falan olmadı. Onları zaten bilmezsin de, bu başka santrfor işi de yeni icadın oldu. Eee, Milli Takım'da kendi takımlarında oynamayan o kadar çok oyuncu var ki... Onlara neden alternatif üretmedin? Mesela Okan'a, Emre'ye, Alpay'a... Ama hesap başka... Gol atamayacağız, dolayısıyla kazanamayacağız ya... İşte o zaman santrfor feryadı başlayacaktı... Geriye marş marş beyim! Abdullah'ın büyük ayıbı! F.Bahçeli Abdullah, Milli Takım'ın Ankara'daki törenlerine katılmayan tek futbolcuymuş. Hakan bile tedavisini yarıda kesip İsviçre'den gelmiş... Tamam, Abdullah takımında oynamıyor, morali bozuk... Milli Takım'da da orada olmasına rağmen hiç oynamadı. Ama ne olursa olsun, öyle bir kariyere sahip futbolcu çıkar arkadaşları arasında yerini alırdı. Bunu Abdullah'ın bir kere daha düşünmesi gerekir. Aykut'un 3-5-2'si! Geçen haftaki köşemde Aykut Kocaman'ın bir dergide yayınlanan röportajında "3-5-2 demokratik değildir" görüşünü yazmıştım. Sen misin yazan? Telefon, e-mail yağmuruna tutuldum. Okur, röportajın yayınlandığı derginin adını sordu. NTV'deki Okay Karacan'dan hemen öğrendim, yazıyorum: "Sport Express..." Ayrıca bizim müdür Sadık Söztutan dergiyi bulup, röportajı gazeteye aktarmayı düşünüyor. Bilgi vereyim dedim... Cezanın ötesi! Şükrü Saraçoğlu Stadı küfür yüzünden bir maç seyircisiz kalacak. O maç da bu hafta... Hazin! Seyircisiz maç, ne stadın bir kesiminden ki, bir orada olacağız, ne de televizyondan izlenir. Şimdi bu cezanın bütün kulüplere örnek olması gerekir. Disiplin Kurulu da, biraz daha UEFA normlarında ve dozunda hareket ederse, küfür kaybeder. Ama hafif cezalar, küfürlü atmosferin korunmasına çanak tutar. Acınmayacak. Acırsanız, acınacak hale düşersiniz. F.Bahçe'yi cezalandıran statü, bundan böyle hiç taviz vermeden, dozundan kaybetmeden, bütün takımların başında Demokles'in kılıcı gibi sallanmalıdır. Sabaha kadar Hakan Şükür! Yazmaya devam edeceğim. Hakan Ünsal ve Ümit Davala yarı yolda gittiler. Hem de tam Şampiyonlar Ligi'nde hedefe doğru yönelmişken... Tık yok... Hakan Şükür lig bittiğinde gitti ve G.Saray'a 8.5 milyon dolar para kazandırdı. Anlayamadığım, Hakan'ın şu anda bonservisi de elinde... Okurlarım, izleyicilerim hep bunu soruyorlar. Hakan neden alınmıyor? Bu soru sadece G.Saray çerçevesinde değil, başka büyük kulüplerin de etrafında dolaştırılıyor. Ben de diyorum ki, acaba, Avrupa kupalarında 28, Milli Takım'da 37 gol atan, bizim ligde de ortalaması 20'nin üzerinde olan Hakan Şükür, bu Hakan Şükür değil mi? Yani Christian, Washington, Nouma gibi yabancı malların böyle bir değeri var mı? Galiba ben hesap bilmiyorum be! Lokman Kılıç'ın faksı! Zonguldak Karadeniz Ereğli'den Lokman Kılıç isimli bir okurum, bir sayfalık bir faks çekmiş. Bir türlü cevap verme fırsatı bulamadım. Faksta Şenol Güneş'e verdiğim desteğin boş çıkmadığını belirtip beni kutluyor, hatta teşekkür ediyor. Bu arada da Kâzım Kanat, Ahmet Çakar, Hıncal Uluç ve Erman Toroğlu'na da yüklenip, bu dostlara artık kimsenin inancı kalmadığını vurguluyor. Tabii ki, reyting ve tiraj uğruna hareket edenlerin sağlam bir inanmış kitlesi tesis etmeleri mümkün değildir. Sabun, yalancı bir kalıba sahiptir. Çünkü bir gün eriyip yok olmaya mahkumdur. Sayın Kılıç, geciktiğim için özür dilerim... Duygu Asena'nın müthiş bilgisi Geçtiğimiz haftalarda TV - 8 'deki Pazar akşamları Ersan'ın sunduğu spor programının inişe doğru süratlendiğini yazmıştım. Duygu Asena'nın ne işi var demiştim. Sen misin diyen... Bir de baktım, Bedri Baykam da konuk olmuş... Yarın, İsmail Dümbüllü de mezardan çıkıp gelirse hiç şaşırmam... Demek ki, rötuş da yapsan, surat yine aynı surattır. Değişmiyor. Haa, unutuyordum... Biri "Motivasyon kayboluyor, ya da eksik kalıyor" diyecek oldu, gecen akşam.... Hemen duygu Asena atladı: "O zaman bir motivasyoncu alsınlar..." Hayır efendim, bulursak karpuzcu veya hurdacı veya marangoz alacağız... Eee, motivasyoncu isteyene bu bile az... Bu ziyaret, bence önemli adımdır! G.Saray yönetiminden Alp Yalman ve Özkan Olcay, F.Bahçe Stadı'nı gezerek, Ali Sami Yen için ölçü almaya çalıştılar. Bu, bu düşüncenin ötesinde çok büyük anlam taşıyan bir ziyarettir... Tabii bence... Bu ziyaret, iki tarafça da kullanılmalı, değerlendirilmelidir. Stadı kopyalamanın yanı sıra, dostluğu birbirlerine kopyalamalıdırlar. Ümit'e ceza haa! G.Saraylı Ümit Davala'ya, İzmir'deki vukuatı için 3 yıl hapis isteniyormuş. Böyle adalete çüş derim ben... Biraz ayıp oldu ama, bu ülkenin adalet anlayışına benim hiç aklım ermiyor. Bankaların içini boşaltanlar, birkaç günlük "Hastane veya hapishane keyfi"nden sonra ellerini kollarını sallayarak dolaşıyorlar. Ona buna silah çeken, onu bunu vurduranlar da her gece magazin programlarının vazgeçilmez simaları oluyorlar. Onlara ceza falan yok, Ümit Davala'ya 3 yıl hapis... Peki, onca yalan haber üreten, düzmece haber yapıp rant elde eden, insanların yatak odalarına kadar saldıran günümüz medya sahtekarlarına ne cezası uygun görülüyor savcı beyler? Hiiiç... Böyle adalet olur mu? Zaten yakında bizim meslekle ilgili çok detaylı bir yazı yazacağım. Sedat Hayran'ın aynası yok mu? Bizim meslek bitti. Bitirenler bari insanları aldatmaktan vazgeçsinler. Sedat Hayran diye yeri bir otoritemiz (!) var. Uzan'ın partisinin de milletvekili adayı... Memleketin haline bakın! Neyse, bugünlere de şükür edelim. Daha kötüleri hemen şuracıkta... Bu Hayran efendi, Uzan'ın bin kanalından biri olan bir tanesinde diyor ki; "Medya yalan yazdı. İlyas Tüfekçi'ye, F.Bahçe alt takımı hocalığı teklif edildi. Medya, aynı zamanda F:Bahçe'nin Avrupa kupalarından elenmesi yolunda işbirlikçilik yaptı." Karşısındakiler dinliyor, bir tek İlyas "Yalan" diyor. Ama ötekiler dinliyor. Mecburlar. Çünkü Sedat bey Uzan'ın partisinden milletvekili adayı... Şimdi ben de sormaz mıyım ben bu Sedat beye, "Siz aynalara dargın mısınız? Siz önce kendi gazetenizdeki yalan haberlere müdahale edin. Ayrıca F.Bahçe ismi etrafında komplo teorileri üretip, toplumu galeyana getirmeyin. Bu size bir şey kazandırmaz. Kişi, kurum ve kuruluşları medya grubunuza tiraj ve reyting malzemesi yapmayın. Bu büyük ayıptır ve günahtır. Zaten patronunuzun yeteri kadar şöhreti (!) var... Haaa, şunu da hatırlatayım, F.Bahçe'nin Cumartesi günü Genel Kurul'u değil, Yüksek Divan Kurulu olağan toplantısı var..."