Kemal Abi'nin haftalığı

A -
A +

Süreyya Ayhan Ata'nın sporcusu mu? Bu sorunun cevabını doğrusu çok merak ediyorum. Neden mi? F.Bahçe Spor Kulübü Yüksek Divan Kurul, bundan iki ay önce, Avrupa pistlerindeki büyük başarısını kutlama amacıyla Süreyya Ayhan'a bir plaket verme kararı almıştı. Bunu da ekim ayındaki toplantısında gerçekleştirmek istemişti. Aynı toplantıda, dünya üçüncüsü olan Milli Takım'ın futbolcuları da plaketle ödüllendirilmişti. Ama ne var ki, Süreyya Ayhan, hem de çok çirkin bir ifade içeren faksıyla toplantıya katılamayacağını bildirdi. Ve o günden bu yana da, plaketi duruyor. Ancak aynı Süreyya Ayhan, geçen hafta işin içinde 100 Cumhuriyet Altını olunca TOBB'a koşmuş... Demek ki, sporcunun zeki ve çevik olması yetmiyor. Bir de ahlâklı olması gerekiyor. Atatürk böyle demiş. Sinyor Ortega hazretleri! Ne güzel be! Yedek soyunmam diyeceksin... Sonra takıma gireceksin... D.Bakır'da yürüyeceksin... Sonra kasığım uf oldu deyip, İspanya'ya şöyle bir doktora uzayayım diyeceksin... Oradan da belki İtalya'ya geçerim gibi bir seyahat izahı yapacaksın. Ne güzel hayat be!.. Sonra da gelip, belki de Trabzon maçında oynamak istiyorum diyeceksin... Aman abi kızma deyip, belki de ilk onbire koyacaklar... Sonra da siz bu F.Bahçe takımından dayanışma, yardımlaşma isteyeceksiniz... Avucunuzu yalarsınız. Zaten, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde hangi kulübün 22 milyon dolara oyuncu transfer etme hakkı olabilir ki? Hele hele maç sonrası sorulduğunda Oğuz Çetin'in "Bu bir idari konudur. Ben cevap veremem" demesi rastlanmamış, yaşanmamış bir kulüp faciasıdır. Federasyonun büyük gafı! Futbol Federasyonu, sanıyorum ki istek üzerine Denizlispor - Ankaragücü lig müsabakasını ileri bir tarihe ertelemiş. Ama aynı kulvardaki Beşiktaş'ın Samsunspor maçı oynandı. Bu uygulama tam anlamıyla çifte standarttır. Tamam Denizlispor'un başarısı bence G.Saray'ın UEFA Kupası'nı kazanması kadar değerlidir, ama ayrıcalık tanınması yanlıştır. Beşiktaş da Perşembe akşamı oynamıştır. Sanırım özel uçakla aynı gece dönmüştür. Denizlispor'un böyle bir imkanı olmayabilir. Galiba da olmamıştır. O zaman federasyon olarak yardım elini uzatır, böyle bir çifte standarda sebebiyet vermezsin. Sinan mutlaka danışmalı! Lâf Beşiktaş'tan açılmışken, şu Bursaspor maçının pazardan cumartesiye alınışını gündeme getirelim... Gazetede okuduğuma göre, maç pazar gününe koyulmuş. Ama Sinan Engin, federasyonu arayıp, maçın cumartesiye alınmasını talep etmiş. Federasyon da kabul etmiş. Bunun üzerine Lucescu küplere binmiş ve Sinan'a çıkışmış. Sinan, maç takvimini eski haline getirmek için girişimde bulunmuş ama, açıklama yapıldığından red cevabı almış. Olmadı Sinan... Böyle işler için Lucescu'nun fikrini almadan hareket etmeyeceksin. Sonra arada eziliverirsin. Midem bulandı! Star'ın Telegol'ünü artık izlemiyordum. Ama bir dostum telefon etti ve F.Bahçe'yle ilgili büyük bir rezillik yaşandığını fısıldadı. Hemen açtım. Ve midem bulandı. F.Bahçe, ne tarihiyle, ne bu tarih içindeki yönetimlerinden geçmiş başkan ve yöneticileriyle, ne eski üye profiliyle böyle bir kepazeliğin, böyle bir rezaletin mezesi olmamalıydı, olamazdı, oldurulamazdı. Ama oldu ne yazık ki... Sebep olanları lanetlemekten başkaca yapacak şey de yok! Haa şöyle Kâzım Kanat! Kâzım Kanat dostum, Beşiktaş-D.Kiev maçından sonraki yazısına şöyle başlamış: "Önce şu borcumuzu ödeyelim... Teşekkürler Lucescu!" Bravo Kâzım! Bu da bir erdemlilik örneğidir. Ben senin yerinde olsam, Hıncal ağabeyini de arar, onu da aynı satırları yazmaya davet eder, hatta zorlardım. Bununla da kalma! Daha çok arayacağın meslektaşın var... Terim hoca; "Ya hep, ya hiç!" G.Saray'ın, G.Antep'te sahaya sürdüğü onbir, daha sonra onbirde yapılan değişiklikle tam anlamıyla bir "Ya hep, ya hiç" yansımasıydı... Belli ki Terim hoca, devreyi kayıpsız kapatmayı kafaya koymuş... Çünkü orta sahasız falan oynadı neredeyse G.Saray... Zaten kendisi de maçtan sonra "Büyük risk aldık ve kazandık" demiş... Demiş de, karşısında öyle bir G.Antepspor vardı ki, tam anlamıyla evlere şenlik... Ama yine de şöyle bir tepeden baktığınızda G.Saray takımının şimdilik sağlıklı işlemese de, bir düzeni, bir felsefesi var... Önce küçük lokma, sonra büyüğü! İsviçre'de beklediğim gibi bize 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası'nın organizasyonunu vermediler. Bu karardan sonra ortalığı yangına çevirdik. Ne kadar pislik varsa hepsini UEFA'ya attık. Olmadı... Önce bir UEFA Kupası finali al... Sonra Şampiyonlar Ligi... Sonra da büyüğüne talip ol! Biz merdivenin birinci basamağına basmadan, beşinci basamağa atlamaya kalktık. Bence federasyonun çalışması acilen bu yönde olmalıdır. Saha kenarında anarşi var! Özellikle de Fatih hoca, bir kaç maçtır saha kenarında terör estiriyor. Tabii ki başka hocalar da bunu yapıyor. Dozları arasında farklılıklar var. Peki, bu terörün bir cezası yok mu? Dördüncü hakem tartaklanıyor. Ve de ne yazık ki o dördüncü hakem, teknik adama "Yapmayın" diye yalvarıyor... Hop dedik beyler! Sonra toptan yanarsınız... Eyvah, seyirci devrede! F.Bahçe-Göztepe maçından sonra, ilk defa Saracoğlu Stadı'nda taraftar yönetimi istifaya çağırdı. Bu, çok önemli bir uyarıdır. Ve maçın çıkışında yüzlerce taraftar beni çevirerek, dert yandı... İşte, asıl dönemeç şimdi karşısına çıkmış yönetimin... Şayet çağdaş düşünce ile yeniden yapılanma süreci başlatılmazsa ki, taraftar bile bunun nasıl yapılacağını biliyor, onca özveri sadece tatlı bir anı olarak kalacaktır. Mehmet Demirkol'a tarihi ders! Dedim ya, bizim medyada daha cin olmadan şeytan çarpmaya kalkanlar var. Tabii ki bu onların kabahati değil, onları olmadan koparan yöneticilerinin... Neyse... Mehmet Demirkol, Fanatik'te Oğuz yorumu yaparken şöyle demiş: "F.Bahçe'de ilk deneyimsiz, ehliyetsiz hoca Oğuz'dur..." Ne atmış ama... Okuyan zavallı da buna inanacak... Tabii kulübün tarihini iyi bilen, ya da futbolu bu atmasyon ustaları gibi değil de, dikkatli takip edenler de bu görüşün büyük gaf olduğunu hemen haykıracaklardır. Bak kardeş; sana doğrusunu yazayım da öğren... F.Bahçe'de ilk deneyimsiz, ehliyetsiz futbol sorumlusu, futbol hocası, ne dersen de, Ziya Şengül'dür... Takımı lig sonunculuğundan alıp, ligi ikincisi olarak sezonu tamamlamıştır. Yanına da diploma zorunluluğu sebebiyle rahmetli Şahap Bayev konmuştu... Tabii sen Şahap hocayı da tanımazsın, daha doğrusu uçurulduğun için öğrenmeye de zahmet etmezsin... Bilmediklerinizi öğrenin, sonra böyle ters köşe olursunuz... Geniş kadro ustası Lucescu! Futbolda bir teknik adamın en büyük derdi, sıkıntısı, yedeğe soyundurduğu veya tribüne yolladığı elemanlarının oluşturacağı gruplar ve yoğun kulis girişimleridir. İşler iyi giderse bunlar su yüzüne çıkmadan ama sinsi sinsi genişler, büyür... İşler kötü gitmeye başlayınca da bomba gibi patlar... O halde eldeki kadronun tamamından yararlanma yolunu bulabilmek çok önemlidir. İşte Lucescu da bugün ülkemizde bunu başaran Terim'le birlikte iki hocadan biridir. Yani Beşiktaş'ta hiçbir futbolcu küskünleri oynamamaktadır. Başarının, saha içi dayanışmasının, kazanma hırsının başlıca çıkış noktası da budur. Bak: Samsunspor maçı kadrosu... Yeni Arjantinli geliyormuş! Gazetenin yalancısıyım... Ortega'nın takımından bir sağ kanat oyuncusu geliyormuş. Kimine göre Sadettin Saran ayarlamış, kimine göre de Celalettin Bilgiç... Kimine göre de Ortega tavsiye etmiş... Kulübe bakın! Sonra da vefakar hakiki taraftar, ellerini başının arasına alıp ağlıyor... Ne hakkınız var yahu? Celalettin Bilgiç kim? Ortega bu takımın futbolcusu mu, transfer görevlisi mi? Sadettin Saran beyin futbol nosyonu ne? Büyük paralarla ancak bu kadar büyük gaflar galiba sadece F.Bahçe'de yapılıyor...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.