Akşam'ın büyük palavrası! Akşam Gazetesi'nde geçtiğimiz hafta, hayli de büyük puntolarla, bir haber başlığı vardı. Aynen şöyle diyordu: "Tümer Fener'e, Yusuf Kartal'a..." Son 15 yılda spor medyasının çivisi çıktı, yalan ve düzmece haberde büyük bir yarış var ama, hiç bu kadar inanılmaz damgasını taşıyanına az rastladık dersem yalan olmaz. Zaten hemen ertesi günü Beşiktaş Yönetim Kurulu öyle bir açıklama yaptı ki, sanırım Akşam'da bu haberi yazan da, sayfaya koyan da rezil olmuştur. Beşiktaş demiş ki; "F.Bahçe'de yedek bile soyunamayan bir futbolcuyu, Beşiktaş'a maç kurtarabilen önemli bir oyuncuyla değiştirmek hangi üstün zekâlının ürünüdür?" Vah benim spor medyam vah! Mehmet Karamehmet bankalarını kurtarmaya uğraşırken galiba gazetelerini, tabii ki, televizyonunu da unutmuş. Burhan Ayeri kardeşim bunları yazmalı ki, köşesinin değeri artabilsin. Sinyor Ortega; başka emriniz? Geldi geliyor falan derken, Ortega ekselansları, galiba Buenos Aieres'ten faksı patlatmış... Yanına da bir doktor raporu eklemiş. Sonuç? 10 gün daha yok! Kim bu doktor? Çocuk hastalıkları uzmanı mı, yoksa kadın doğum mu? Ortega uçağa binip, İstanbul'a gelip, burada F.Bahçe Kulübü'nün göstereceği bir doktora muayene olamaz mıydı? Felç mi geçirdi? Yerinden kalkamayacak kadar mı arızalı? Yatalak mı oldu? Kar, tipi, fırtınada Samandıra ayazını çekerek Trabzonspor maçına hazırlanmış futbolcuların bir rapor alacak doktorları yok mudur? Hangi yüzle TRT'ye saldırırsın? Tamam, TRT hâlâ çok sağlıklı bir yayın yapamıyor. Ama bunu eleştirecek bir televizyon kanalının gazetesi, yani Star olamaz. Siz, şöyle bir hafızanızı yoklayın, orada Şampiyonlar Ligi yayını sırasında "Ananı... " iltifatı bulunmaktadır. Bizler duyduk. Siz o gün kulağınızın üstüne mi yatmıştınız? Statüyü öğren, öyle yaz! Hazır Akşam'dan açılmışkan, devam edelim. Alaattin Metin kardeşim ki, her zaman söylerim iyi habercidir, cuma günkü köşesinde kaş yapayım derken göz çıkarmış. Demiş ki, "Ey köşe yazarları, Oğuz'un artık birinci adam olmasına rağmen neden eşofmanla sahaya çıktığını sorgulamışsınız. Büyük yanlış. Oğuz elbise giyseydi, takımı kim ısındıracaktı? Çünkü Nurettin kalecileri çalıştırıyor..." Alaattin, aslında sen eleştirdiklerinden de beter bir yanlış yapmışsın. Yahu arkadaşlar, sevgili meslektaşlar; ne olur biraz okuyun, biraz araştırın! Bak Alaattin; Oğuz sen istesen de, istemesen de, ya da onu elbiseli görmek isteyenler yırtınsalar da, eşofmanla çıkmaya mahkûmdur. Tabii önündeki iki aşamalı kursu geçene kadar. Çünkü sahaya sivil kıyafetle, yani elbiseyle çıkma hakkı sadece teknik direktörlerindir. Haa, teknik direktör isterse, Rıza Çalımbay gibi, eşfoman giyebilir, ama ne yardımcı, ne de kaleci antrenörü elbise giyebilir. Siz kulüp olarak istediğiniz kadar birilerini birinci adam ilân edin, şayet elinde teknik direktör diploması yoksa elbise ile sahaya çıkamaz. Burhan Ayeri, bunları da yaz haaaa!.. Engin Verel amma da bildi ha! Engin Verel, televizyonda İlker Yasin'e kurula kurula seslendi: "Siz Lorant'ın şu anda hangi takımdan teklif aldığını, sözleşme imzalamak üzere olduğunu biliyor musunuz?" Vay anasını dedik... Demek ki, biz Lorant'tan bir şey anlayamamışız da elin oğlu hocanın kralını kapmış... Sonra çıka çıka Alman 2.Ligi'nin 16. sırasında bulunan, küme düşmeme mücadelesi veren Ahlen çıktı. Böyle atma habere can kurban! Ali Şen'in yeni başkan adayı! Galiba Akşam'da okudum. Gazete isminde yanılıyorsam özür dilerim. Neyse... Haber şöyle: Ali Şen'in yeni başkan adayı Mehmet Nazif Günal... Yani TV 8 ve MNG Bank'ın sahibi... Mehmet bey, saygın bir kişi... Ancak aynı Mehmet bey, Ali Şen tarafından, kulübün 95 yıllık tarihinde bir kongrede para vermediği gerekçesiyle ilk defa yönetimden atılan ve yerine el kaldırılarak, yani illegal, başka birinin atandığı eski bir yönetim kurulu üyesi... Şayet Mehmet Nazif Günal hâlâ Ali Şen'le böylesi bir görev için diyalog kurmuşsa, hayret! Yok, Ali Şen bey kendiliğinden Mehmet Nazif'i aday gösterdiyse iki kere hayret! Yahu bu ne biçim dünya? Vıcık vıcık, leş gibi, pislik içinde... Yapma be Kaya Çilingiroğlu ! Kaya Çilingiroğlu henüz 9-10 yaşlarındayken, rahmetli büyük insan babası, elinden tutup Tercüman'a getirirdi. Hatta hatta o günlerin küçük Kaya'sı, Lüksemburg'daki havuzdan altın madalya aldığında da baba Çilingiroğlu, iki eli kanda olsa gazeteyi arar, haberin sayfaya girmesine yardımcı olurdu. Geçenlerde Kaya kardeşim, yeni çıkan bir gazetede, daha doğrusu tüccar gazetecinin gazetesinde, Ömer Üründül'ün futboldan anlamadığını yazmış. Yapma be Kaya! Bana göre sadece sen ve belki de on kişi daha aynı fikirde... Gözlerim kamaştı! F.Bahçe - Trabzonspor maçı, bana göre, bu sezonun en iyi lig maçı oldu. Trabzonspor, dörtlü alan savunmasını top kendinde bulunduğu anlarda neredeyse G.Saray 2000'e yakın bir özellikle kullanabildi. Ama top F.Bahçe'ye geçtiğinde, özellikle de savunma dizilişinde ciddi yerleşim ve alan tutma yanlışları yaptı. Zaten golleri de bu yüzden yedi. F.Bahçe ise, yine bana göre, rakibine oranla daha mücadeleci, daha hırslı gibi göründü. Samet'i bir kere daha kutluyorum. Gittiği yol, doğru yoldur. Erdinç'in düzelmesi çok şeyi geri getirecektir. Bu Rumenler de şaşırmış! Lucescu'ya, Bükreş'te yılın spor adamı ödülü verilmiş. Allah Allah! Ne alâkası var ki... Ben onların yerinde olsam aynı ödülü, bizim medyanın Lucescu düşmanlarına verirdim. Hadi düşman demeyelim de, Lucescu'yu çeribaşı gösterip, korkaklık ve bilgisizlikle niteleyenler diyelim... Zaten adam ne yaptı ki, böyle bir ödülü veriyorlar... Alt tarafı bir Türk takımı G.Saray'ı bir kere Şampiyonlar Ligi çeyrek finalisti yaptı, bir kere de bu unvandan son 90 dakikada koptu. Bir kere de lig şampiyonu yaptı. Şimdi de Beşiktaş'ı rezil edip duruyor... Haa, haa, haa!.. Kimin kahkahasına benzedi sizce? Sihirli rakamlar! 17+6+2= 25... Bu ne? Bu Beşiktaş takımının sezon başından bu yana oynadığı resmi müsabakaların sayısı... Yani 25 maç... Türkiye Süper Ligi, Türkiye Kupası ve UEFA Kupası... Yani üç ayrı cephede mücadele vererek 2002'yi tamamlamış Beşiktaş... Ve şu anda bu konumdaki tek takım... Ve aynı Beşiktaş'ı bu 25 maçta kimse yenememiş... Ligde yediği gol sadece 9... Yani bu hanesinde tek rakamlı bir durum sahibi tek takım... Yeni yılda Avrupa kelimesi içinde telaffuz edeceğimiz tek takım da Beşiktaş... Lucescu için "Bula bula G.Saray artığını mı buldunuz?, Korkak, bilgisiz, çeribaşı..." yakıştırmaları yapanlara sunulur... Oğuz Çetin'i beğendiniz mi? Soru, erken bir soru... Ama ne yapalım ki, burası Türkiye... AK Parti iktidarı bile daha birinci ayı doldurmadan "Galiba yapamayacaklar" damgası yemedi mi? Oğuz, bana göre, rakibini iyi etüd etmiş, zaaflarını iyi kavramış bir hocanın düşüncelerini sahaya aktaran bir hoca izlenimi verdi. Tek hatası Ceyhun'u alıp, Ogün'ü onun yerine sürmesiydi. Ancak aynı Oğuz, savunmanın ortasında üçlü oynayacaksa, illa ki bir top kullanıcı görevlendirmeli... Ya da Ümit Özat'a daha geniş özgürlük tanımalı... Ame her takım, F.Bahçe'yi yenmek için oynamaz. Daha çok yenilmemek için oynayanlara karşı yapılması gerekenleri Göztepe maçında görememiştik. Bakalım ikinci yarıda bu tip rakiplere karşı nasıl bir başlangıç yapılacak? Hocam tamam mı? Fatih hoca, bu ülkenin bir numaralı teknik direktörüdür. Aynı zamanda da Avrupa'nın ilk beşi içine girer... Ama aynı Terim hocayı bu sezon ben de eleştirdim. Çünkü Terim hocam; bu sezon, futbolda hiç yeri olmayan, yanlışlarla inatlaştı. Sebebini bilemiyorum. Christian, Baliç ve hâlâ da ısrarlıyım Pinto, G.Saray'ın bu çağdaş sistemi içinde oynaması mümkün olmayan futbolcular. Şimdi ikisi sakat falan dışarıda... Bir tek Pinto son 5 dakika görünüyor. Ama Batista, Ergün iyileşince rahatlık gelecek. Fakat şu kesin ki, G.Saray'ın illa da bir Hakan Şükür tipi uç adamına ihtiyacı var... Bu, sistem için, olmazsa olmazdır. Yani Ümit Karan'ın alternatifi şarttır. Hakem şanssızlığı! Ali Aydın bana göre F.Bahçe-Trabzon maçını çok iyi yönetti. Tek büyük hatası, bitime yarım dakika kala Trabzonspor lehine bir büyük avantajı kesip, Selahattin'in kaleci Oğuz'la karşı karşıya kalmasını engellemesiydi. Ceyhun'un topunda ise kimsenin hatası yoktu. Gerçi Erman Toroğlu, orta hakem görmeliydi diyor ama, acaba kendisi, hem de tepeden, paltosunun içinde, ayaklarını uzatmışken görebildi mi? Biraz insaf! Her gün adam öldürmek için sözleşme mi yaptınız? Bir gün de öpün be! G.Saray'ın yolcularında eksik var! Christian, Sarr ve Pinto ve hatta Felipe de gitmiş. Bunların içinde bir tek Felipe'ye üzülürüm. Ama bence bir kişiyi de G.Saray göndermeli. O da artık halı sahalık olmuş Baliç,... Bunları var sayarak bugüne kadar çok puan kaybedildi. Daha da önemlisi çağdaş sistem büyük yara aldı. Ben söyleyeyim de... Bu gidiş çok tehlikeli! G.Birliği yine 5 attı! 47 gole ulaştılar. F.Bahçe'nin 100 gollü rekorunu tehdit ediyorlar... Tekrar yazıyorum, Gençler işi ciddi tutarsa, şaka yapmadığını lig sonunda herkese ispat edebilir. Şampiyonluğa oynayan üç büyüklere duyurulur! Passat'ları siz açıklayın! Lorant ve sözleşmeli personeli tutturmuşlar; F.Bahçe Başkanı Aziz Yıldırım, bazı spor müdürlerine ve muhabirlerine Passat -T8 modeli araba verdi. Star da bu işin üzerinde duruyor. Star Gazetesi Spor Sorumlusu da isim vermeden, Passat sahiplerini bir bir anlatıyor. Doğru mu, yalan mı? Bilmem... Ama birilerinin çıkıp bu işin ispatını yapması gerekiyor. Yazan, çizen iddia eden kim varsa bunların isimlerini vermeli... Star Gazetesi'nin müdürü ilave ediyor.... Diyor ki; "Beni TSYD'den atanlardan birine daha, eski F.Bahçe başkanlarından biri ev almıştı." Haydaaaa! Kim? Yaz arkadaş... Herkes bilsin! Bilsin ki, bunlar kimlerse, bir daha ne yazabilsinler, ne konuşabilsinler... Yoksa müfteri damgası ile dolaşırsınız... KDV'li Ortega istekleri! Görülmüş, duyulmuş şey mi? Sinyor Ortega'nın meneceri Calliende şöyle buyurmuşlar: "F.Bahçe mutlaka bir veya iki Arjantinli alıp, Ortega'nın yalnızlığına son vermeli. Böyle olursa, Ortega daha iyi oynar." Vay be! Başka bir arzunuz var mı? Arjantin'den, - kaldıysa tabii - et, ekmek, su, şeker ve un falan da getirtelim. Sinyor hazretleri bizde bolca bulunan bu nimetleri beğenmemiş olabilirler. Sinyor Calliende; futbolcunuz ve siz önce insan olun! Zamanında Rıdvan da G.Antep'ten Johnson'un KDV'si olarak Preko'yu, Ali Şen bey de yine aynı kulüpten Boliç'in KDV'si olarak Mustafa'yı almışlardı. İki KDV de birer kazık olmuştu. Yeni KDV kazıklarına F.Bahçe'nin herhalde karnı toktur. Ne dersiniz? Bu ne biçim patron, bu ne biçim düzen? Ben okumadım. Ama gazetelerden birinde geçtiğimiz Cuma günü hayli büyükçe bir haber verilmişti. Emin Çölaşan'la Mehmet Ali Birand arasındaki kavga yeniden alevlenmiş. Durup dururken... Önce aklıma şu geldi: Acaba Çölaşan'ı artık kimse okumuyor da, külleri mi eşeledi? Sonra daha derin düşüneyim dedim. Yahu bu ne biçim etik anlayışı? Çölaşan Hürriyet'te yazıyor, Birand CNN'de program yapıyor... İkisi de Aydın Doğan beyefendinin dükkanı... Varsa dünyada benzeri bir ahlâk fukaralığı, ben bilmiyorum. Lütfen bilgilendirin... Kim bilir, belki de hatta hatta kesin, aynı binanın içinde yüz yüze de geliyorlardır. Ya dediğim gibi hayat kadını sarması ya da... Vallahi isim koymak bile güç....