Dörtlü diye diye... Parreira'nın ülkemize getirdiği, sonradan G.Saray'da Terim hocanın vitesini büyüterek UEFA Kupası'na kadar yükselttiği liberosuz sistem, şimdilerde Oğuz Çetin'le F.Bahçe'de gözlenmekte... Oğuz, bu sistemin içinde, yanılmıyorsam bir sezon, hem de kaptan olarak kalmış futbolcu... Yani herkesten fazla yutmuş olmalıydı. Baktım, Werder Bremen maçında, karşımıza çıkardığı F.Bahçe de öyle... Son beş yılda toplam olarak yapmadıkları kadar pas yaptılar. Hem de büyük isabetle ve de pozitif... Savunmaya dönüş, Tuncay'ın bölgesi hariç, hemen hemen eksiksizdi. Oğuz, Tuncay'ın aktivitesini biraz daha yontup, onu sahaya öyle sürmeli diyorum. Ali Güneş, Hakan Bayraktar, Mustafa Doğan ve Semih bence sistemin en iyi uygulayıcıları idiler. Abdullah ve Ümit de beklediğimin üzerinde gözüktüler. Fatih'e zaten sözüm yok. O, bu sistemin ta içinden geliyor. Boşuna dörtlü diye diye yırtınmamışız. Ama yine de savunmanın göbeğine takviye şart... Ve korku odur ki, Ortega bu takıma girerse çok şey bozulabilir. Aman Oğuz sakın yeme! Yeni bir futbol üstadımız var. Adı da Mehmet Demirkol... Neden okuyursun, diye soracak olursanız, bu satırları yazabilmek için öyle bir zahmete katlanıyorum. Bu beyzade, Oğuz Çetin'e yol göstermeye kalkışmış. Real Madrid'in 4-5-1'ini anlatmış ve Oğuz Çetin'in de F.Bahçe'de bunu uygularken, nelere dikkat etmesi gerektiğini karalamış. Aman Oğuz; sakın ha! Arkadaş belli ki bir şeyler dinlemiş, belki de okumuş da, ama büyük ölçüde yanlış anlamış. Bu tipler çoğaldıkça, o gazeteleri okuyanlarla, söz konusu yenilikleri araştıran, gerçeği bilenlerin söyledikleri ve yazdıklarını takip edenler siyahla beyaz kadar bir farklılık fark edeceklerdir. Yani kavram kargaşası çıkacak ki, umut ederim bundan futbolumuz yara almaz... Eurosport spikeri hayâl gördü! F.Bahçe-W.Bremen maçını Eurosport da verdi. Ama maçı anlatan spiker veya yorumcu, her kimse fazlası ile uçukmuş. Tıpkı bizdeki bazıları gibi... Tuncay'ı, eski Fransız yıldız Ginola'ya benzetti. Bu kişi ya Ginola'yı hiç seyretmemiş, ya da Antalya gecelerinde biraz fazla yorulmuş... Televole ayarlı kurşun! Ünlülerimizden (!) Asena da vurulduktan sonra, bazı köşe yazarları, yarı şaka, yarı ciddi şöyle bir yorumda birleştiler: "Derya Tuna da, Asena da, Televoleler yayına girmeden az önce kurşunlandı. Acaba perdenin arkasında yapımcı Can Tanrıyar mı var? Çünkü, gebermek üzere olan Televole yeniden reyting yaptı." Vallahi, para ve illegal ilişkiler peşine takılıp spor yazarlığını bırakandan her şey beklenir. Bu da yarı şaka, yarı ciddi... İşimiz; İlhan'ın imajı! Geçtiğimiz hafta içinde gazetelerin spor sayfalarında olduğu kadar, birinci sayfalarında yer alan bir haber vardı. Beşiktaşlı İlhan'ın saç stilini değiştirmesi ana haberler arasına alınmıştı. Sonra da, İlhan'ın futbolunda düşüş var diye bizim Nevzat Demir dostumuz yakınıp duruyor. Nasıl olmasın ki?.. İlhan'ın futbolunu ciddi biçimde mercek altına alana rastladınız mı? Gelsin Japonlar, gitsin Japonlar... İlhan saçını şöyle yaptı, böyle yaptı. Biz adamı böyle harcarız işte... Çok modern Denizli! Mustafa Denizli, geçtiğimiz hafta Haliç Üniversitesi'nde konuk olmuş. Ve orada öğrencilere, Galatasaray'ın hocasıyken, ülkeye modern idman, sistem, metod ve araçlarını ilk olarak kendisinin getirdiğini açıklamış. İnanmak biraz zor! Belki de getirmiştir de, hiç onları uygulamış mı? İşte buna da inanmak zor! Hakan Şükür'den yeni ders! İstatistiklere göre, dünyadaki faal futbolcular arasında Hakan Şükür en iyi 10. golcü... Listeye baktığımızda Hakan'ı, Avrupa'nın en iyi beşi arasında görürüz. 381 maçta 207 gol atmış Hakan... Tabii bunlar resmi müsabaka rakamları... Hani, Hakan'ın futbolcu olmadığını iddia edenler var ya... Hani Hakan'a Şaban damgası vuranlar var ya... Gün geçmiyor ki, Hakan'dan yeni dersler almasınlar... Adamın ölüsü bile ders veriyor... Luci'nin yedekleri! Yine bir istatistiğe göre, yedekleri en fazla işe yarayan takım Beşiktaş.... Yani ilk onbirde sahaya çıkmayıp, kulübede bir süre bekledikten sonra, genellikle de ikinci yarıda oyuna girip iş bitirenler ağırlıklı olarak Beşiktaş forması içindeymişler. Bunlar, 8 gol atmışlar ve takıma 7 puan kazandırmışlar. Peki, bunları kim yedeğe saklayıp, sonradan oyunu okuyup sahaya sürüyor? Çeribaşı, bilgisiz, korkak Lucescu... Neden "Spor Magazin?" Baktım Star da geri kalmamak için, bir magazin programı daha ekrana getirdi. Adı da "Spor Magazin..." Neden yahu? Sporsuz magazin olmaz mı? İlla ki, sporun o evrensel saflığını, ülkedeki "Magazin Umumhanesine" katmak mı gerekir? Neden? Spordan ne istersiniz? Spor mu tüm ahlaksızlıkların kaynağı? Neden? Nihat parmak ısırttı! İspanya gibi, bana göre Avrupa'nın son beş yıldaki en iyi liginde, Real Sociedad gibi sınırlı kadrosu, sınırlı ekonomik imkanları olan ve düne kadar hep kümede kalmak için savaş veren bir takımda çıkıp 10 gol atacaksın... Ve de takımın hayal bile edemediği lig liderliğinde hala oturacak... Nihat büyük iş yapıyor dostlar... Valencia gibi dişli bir rakip karsısında, hem de deplasmanda Sociedad'ın dört icraatı var... Biri Nihat'ın verdiği pasla Kovaçeviç'in attığı harika gol, ikisi Nihat'ın biri kalecinin kurtardığı, diğeri üstten auta giden şutu, biri de Nihat'ın nefis golü... İşte buna "One man show" derler...