Ümit'in saçları, Samson'un saçları! Samson ve Dalila efsanesini sanırım bilmeyen yoktur. Victor Mature ve Heidi Lamar'ın oynadıkları filmi de herkes görmüş olmalı. Şimdi bu da nereden çıktı demeyin... Efendim; G.Saraylı Ümit Davala, Dünya Kupası sırasında saçlarını Mohikanlar gibi kestirmiş. Daha sonra tamamen sıfıra vurdurdu ve futbolunu durdurdu. Şimdilerde ise efendi gibi saçlarını uzatmış. Ve de Bursa'da karşımıza futbolumuzun belki de en önemli jokeri olarak yeniden çıktı. Acaba diyorum, Ümit'in saçları da Samson'unkiler gibi güç sırrı ile mi dolu? Ümit'in dönüşüne ülke futbolu, dolayısıyla Terim ve Şenol Güneş hocalar adına çok sevindim. Divan ne iş yapar? F.Bahçe'de son günlerde, daha doğrusu başkan Yıldırım'ın açıklamasından sonra, yer yerinden oynadı. Çok kişi "Yüksek Divam Kurulu ne yapacak" diye sordu. Ben de cevap olarak, net kısa konuştum: "Biz, tarihte olmayan gündemler belirledik. Ama kimse çıkıp da konuşma yürekliliği göstermedi. Konuşacağım diye gelenler de, en suskun kişiler olarak yerlerinden kımıldamadı. Haa bu arada önemli bir noktaya değinmek istiyorum. Başkan Yıldırım konuşmasının bir yerinde, "Kulübü medya ile yönetmemi isteyenler var. Ben bunu yapmadım diye eleştiriliyorum" dedi. Güzel... Ancak Yıldırım bu konuşmayı yapmadan bir saat önce Paris'ten gelen uçaktan kiminle yaptığı tatil sonrası Yeşilköy'e indi? Cevap bana fısıldandığı gibi Şansal Büyüka ise, başkan konuşmasını başka yerlerde de tekrarlayacaksa, o cümleyi çıkarmalı... Ve de çok dikkat etmeli. Çünkü bu isim, bir zamanlar Ali Şen'in seyahat arkadaşı idi, sonra Ali Şen'i göbek adı Haydar'la telaffuz etti de... Saatli bombalar! Bu başlığı birkaç hafta önceden hatırlamanız gerekli... Bunu Beşiktaş takımında bulunan bazı futbolcular için kullanmıştım. Nouma, Sergen, İlhan, Ali Eren, hatta Tümer için... Lucescu da bu bombalar patlamasın diye, pimi hep elinde tutup, sanki nöbetleşe onları sahaya sürmekte... Doğru da, İstanbulspor maçı az kalsın bu uğurda gidiyordu. Rumen hoca bu mavi boncuk politikasını, belki de zorunlu olarak sürdürürken, özellikle orta alanla ileri ucun arasında geniş arsalar oluşmasını önlemeli... Yönetimin, taraftar ve medyadaki yıldız koleksiyoncularının aklına uyup aldıkları bombalardan biri patladı. Az kalsın ikincisi de patlayacaktı. Ben hocayı uyarayım da, çünkü Beşiktaş'ı en büyük favori gösterdik, madara olmayalım... Baliç en kötü transfer! Sezon başından beri söylüyorum ve yazıyorum... G.Saray'ın, gidenler de dahil, en kötü transferi Baliç'tir. Bir kere sisteme uymaz. Çünkü Baliç, topu alır, soldan iner ve keser... Ya da biraz daha ortaya doğru ise kaleye olur olmaz şut atar. Başkaca bir futbol düşüncesi olduğunu gören varsa buyursun. Eh, böyle bir futbol mantığının Terim hocanın sisteminde işi var mı? İşi olmaya devam ederse, her takım aptalca kendini 10 kişi bıraktırmaz ve maçı çok erken riske atmaz. Tersine duran fatura! Geçenlerde bir gazete üç büyüklerin bu sezonki transfer faturasını yayınlamış. Rakamlar yüzde yüz doğru değilse bile üç aşağı beş yukarı o civardaydı. F.Bahçe 45.4 milyon dolar, G.Saray 34.2 milyon dolar, Beşiktaş ise 18 milyon dolar harcamış. Ama bugünkü klasmana bakıyoruz, fatura amutta duruyor. Demek ki, başarılı olabilmek cepten değil akıldan geçiyor. Gençler çok ciddi! Ha bu hafta, ha yarın diye diye, G.Birliği'nin tökezlemesi bekleniyor. Ama olmuyor... Bu gidiş iyi gidiş değil... Yani Üç Büyükler için... Allah'tan, sezon başlamadan bu sütunlarda Gençler'in Üç Büyükler'in peşe peşe sıralanmalarını bozacağını yazmıştım. Sağolun Ersun ve öğrencileri... Saatli bombalar! Bu başlığı birkaç hafta önceden hatırlamanız gerekli... Bunu Beşiktaş takımında bulunan bazı futbolcular için kullanmıştım. Nouma, Sergen, İlhan, Ali Eren, hatta Tümer için... Lucescu da bu bombalar patlamasın diye, pimi hep elinde tutup, sanki nöbetleşe onları sahaya sürmekte... Doğru da, İstanbulspor maçı az kalsın bu uğurda gidiyordu. Rumen hoca bu mavi boncuk politikasını, belki de zorunlu olarak sürdürürken, özellikle orta alanla ileri ucun arasında geniş arsalar oluşmasını önlemeli... Yönetimin, taraftar ve medyadaki yıldız koleksiyoncularının aklına uyup aldıkları bombalardan biri patladı. Az kalsın ikincisi de patlayacaktı. Ben hocayı uyarayım da, çünkü Beşiktaş'ı en büyük favori gösterdik, madara olmayalım... Ali Şen ne söyledi? Kırmızı kultuğa oturan F.Bahçe Kulübü eski başkanlarından Ali Şen, Cruyff ve Beckenbauer ile olan şahsi dostluklarını ön plana çıkartarak kulüp başkanı profilini çizmeye çalıştı. Ama o gün 4.5 milyon dolara aldığı Saffet Sancaklı'nın bugünkü değerle Ortega'nın üç katı olduğunu belli ki hesaplamamaşı. E tabii, yanlış hesap da her dönem olduğu gibi Bağdat'tan dönmeye mahkûmdur. Gitti Hagi, geldi Revivo! Bu başlığı da, Revivo imza atmadan bir gün önce bu köşede oturtmuştum. Çok okurum, "Yapma yahu" diye tepki göstermişti. Hele hele F.Bahçeli olanlar... Ama ben şunu gözlemiştim; Revivo, takıma Hagi'den daha fazla katılımcı oynamaktadır. Bu, teknik yapı özelliğinin yanı sıra, İsrailli futbolcu adına büyük bir artıydı. Ölü topları aşağı yukarı aynı ayarda kullanan sihirli sol ayakları, beklenmedik yerlerden şut çıkarmaları, kesme atmalarıyla birbirlerinin önüne geçemezler. Ama dedim ya, Revivo, Hagi'ye oranla daha katılımcı... Haklı mı çıktım? Bilmem... Bak; Bursa'daki goller! Yenilerini bekleyin... Ünlü otoriteler ne üzülmüşlerdir! Aslında isimlerini yazmaya da gerek yok. Herkes biliyor. Kimleri mi? Ortega ve benzeri yıldızların tutkunlarını... Onlara göre, teknik adamlar, sistemlerini, taktiklerini ve tertiplerini bu yıldız oyunculara göre kurmalı, ayarlamalıdır. Diğer oyuncular figürandır. Bu, tam anlamıyla 1955 kafasıdır. Yani, günümüzde yorum yapan futbolcu eskilerinin... Topu aldın mı, yıldızsın ya, herkesi geçecek ve golü atacaksın. Bütün ölü topları, kaleye 70 metre mesafede de olsa, sen kullanacaksın. Birileri niyetlenirse, derhal teknik adama şikayet edeceksin. Şikayetin karşılık görmezse de bırakıp gideceksin. İşte o kafalar ve düşünceleri... Bakın size bir çarpıcı örnek daha... Ronaldo, Zidane ve Figo, Real Madrid'de bir aradalar. Üstelik her biri 10 tane Ortega eder... Sonuç? Real, İspanya Ligi'nde inim inim inliyor... Şimdi ben de iddia ediyorum ki, F.Bahçe takımı, Ortega baskısından, daha doğrusu ünlü otoritelerin eleştirilerinden kurtulduğundan, çağdaş sistemi ile daha iyi futbol oynayacaktır. Yapma be Sinan! Beşiktaş Menajeri Sinan, İstanbulspor maçında sonra tatsız ve şaşırtıcı bir demeç verdi. Dedi ki: "İstanbulspor bizi çok tahrik etti." Ne yani, elini kolunu açıp Beşiktaş'ın maçı fark atarak kazanmasına mı izin verecekti? Sinan'ın bu demecini telihsizlik olarak yorumlamak gerekir. Asıl olan Beşiktaşlı futbolcuların hemen hemen tamamına yakının itiş kakışlara katılarak yarın muhtemel eksikliklere yol açabileceklerini aynı menajerin görüp önlem almasıdır. Leyleği havada görmek Avrupa Basketbol Şampiyonası'nın kuraları çekilip karşımıza Ukrayna, Yunanistan ve Hırvatistan çıkınca bizim medyanın yangıncıları yine sevinç naraları attı. Acaba takımımızın koçu sevgili dostum Aydın Örs aynı naraları attı mı? Bizim medya Fener'e, G.Saray'a, Beşiktaş'a her Avrupa kupası kurası sonrası aynı çığlıklarla hava pompalamayı çok sever. Hadi o futbol kültürü deyip geçiyorduk. Ama basketbolda biraz daha dikkatli olmak gerekmiyor mu?