Kemal Abi'nin haftalığı

A -
A +

Bu da Hüsnü'ye çağrı! Hüsnü Çil dostumuz, yaklaşık bir aydan beri F.Bahçe'ye kayıtlı üyelerden mevki, şöhret kim varsa, hepsini bir araya gelip kulübü kurtarmaya çağırıyor. Yanılmıyorsam, ben bu satırları yazana kadar iki çağrı yaptı ve yüze yakın isim yazdı. Hüsnü dostum; isimlerini yazdığın üyelerden bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar olanların dışındakilerden hangisi bir Yüksek Divan Kurulu Toplantısı'na zahmet edip de gelmiştir? Ya da şöyle bir kulübe uğramayı düşünmüştür? İddiam o ki, bazıları kulübün yerini bile bilmiyorlardır. Yine büyük bir bölümüne ben kongrelerde de rastlamıyorum. Acaba bu zat-ı muhteremlerden kaçı aidatını yatırmıştır? Sen önce bu sorulara cevap bulacaksın, sonra çağrı yapacaksın... Bu listeyi sen yazıyorsan hatırlatayım dedim. Başkaları önüne koyuyorsa, onlara bu benim yukarıda verdiğim bilgileri ilet ve defet! Koca Kadri'yi de kaybettik! Vefatının hemen ertesinde bir yazı yazmıştım Kadri Aytaç'ın ardından... Ama kanamamışım ki, köşeye aldım... Kadri Aytaç'la tanışlığımız 43 yılcık kadardır. Yani neredeyse yarım asra yakın... Kaç defa oturup yemek yedik, kaç defa salonda kapıştık, kaç defa çalıştığım gazeteye geldi hatırlamak mümkün değil ama, her defasında futboldan başkaca bir şey konuştuğumuzu hatırlamıyorum. Keşke Kadri Aytaç'ın hayatı yazılsa ya da filme çekilse de, günümüz futbolunda nasıl profesyonel olunur, iki ayak da nasıl eş değerde kullanılır, çok ama nasıl randımanlı koşulur öğrenilse... Rahat uyu Koca Kadri! Alt Yapı'nın görüşü! Fenerbahçe Altyapı Derneği, kulübün hesaplarında 12 trilyonluk açık tespit etmiş veya ettirmiş. Nisan ayının sonunda Yüksek Divan Kurulu var. Herhalde bu çalışma gazete sütunlarında bırakılmayıp oraya gelecek. Gelmezse yine karından konuşulmuş olacak. Hani ben söyleyeyim de... Çünkü günümüz medyası artık genel kurul veya divan kurulları yerine kullanılmaya başladı. Ama aynı medya divan kurullarının acı biberli deklarasyonlarını nedense yayınlamaz. Gel çık işin içinden... Washington'un menajeri! Kalbi, şeker hastalığının etkisiyle futboluna izin vermeyen Washington'un menajeri demiş ki: "Ben F.Bahçe'yi anlayamadım. Kulübe 4 milyon dolar bonservis verdiler, ama oyuncuyu oynatmak istemiyorlar. Böyle kulüp dünyanın hiçbir yerinde görmedim..." Biz de görmedik de... Ama biz Deli İbrahim'in torunlarıyız, anladın mı? İşte spor basını! Ben güreşten Ali Gümüş kardeşim kadar anlamam. Ama ata sporumuzu izlemekten de keyif alırım. Hele hele bizim Ömer Üründül, muhterem babası Sedat beyle dünyanın öbür ucuna güreş şampiyonası izlemeye gider. Neyse... Gelelim sadede... Vehbi Emre Turnuvası başlamış. Vatan'da bir haber okudum... 1.5 sütuncuğa, resim altı haber... Üç Büyükler'den haber sallamak varken, güreşin işi ne sayfalarda? Oğuz Çetin'in bilgisayarı arızalı! Geçtiğimiz Cumartesi, yani 29 Mart günü Fanatik'te iç sayfada bir manşet vardı. Bizim Yalçın Türk yazmış... Yalçın, belki az haber yazar ama, yazdı mı da doğrusunu yazar. Oğuz Çetin demişler ki: "Uche-Högh benzeri iki tip savunma oyuncusu transferdeki ilk hedefimiz olacak..." Yapma be Oğuz! Seninle 21 Ocak'ta konuştuğumuzda yeni sisteme geçerken en büyük ihtiyacın Uche - Högh tipi iki oyuncudur" dememiş miydim? Şimdi mi aklın başına geldi? Şayet ara transferde Vladimir ve Rebrov'un yerine bu tip iki adam alsaydın, kim bilir belki de, hâlâ şampiyonluk yarışında vardın. Veya Şampiyonlar Ligi yarışında. En azından kaybeden veya berabe kalan, ama gelecek sinyalleri verip alkışlanan bir takımın hocasıydın. Demek ki, senin bilgisayar geç kaydedip, geç veriyor. Vedat Bayram'ın istifası! İstanbul İl Müdürü Vedat Bayram görevinden istifa etti. Ertesi gün de beni aradı, tam konuşurken, benim cep telefonunun pili bitti. Ama o arada Vedat'a, "Seni görevden alacaklardı. Bunu mu anladın da, istifa ettin" diye soruverdim. Evet dedi, detaylı bilgi verirken, cep gitti. Şimdi okuyorum, Vedat hakkında soruşturma açılıyormuş. Nedeni de, istifasını açıklarken, ağızdan çıkanlar... O zaman Vedat, neden hükümet değişir değişmez istifa etmedi de 5 ay bekledi? Hani mesela deduk! Beşiktaş'ın yediği goller! Offf be sıkıldım! Düne kadar ne kadar Lucescu düşmanı varsa, Hıncal'ın Lazio maçından sonraki Lucescu methiyelerinin peşine takılıp yazıp, konuşup duruyorlar. Yahu gerçekten yazık! Allah'tan teknik adamlar, futbolcular iyi biliyorlar da, bunlara gülüp geçiyorlar. Bunlar birbirlerine övgü yazıp, tatmin oluyorlar. Beşiktaş'ın Lazio'dan yediği iki golü o akşamki sisteme bağlayana yazın, konuşun. Ama bir de Beşiktaş'ın yemediği 6 pozisyona bakın bakalım... Hıncal beye göre Beşiktaş sekiz pozisyona girmiş de, Lazio sadece attığı gollerle kalmışmış. Ayıp yahu! Maçı yayınlayan televizyondan kaseti isteyip, seyredin bakalım. O geceki sistem kaç Lazio pozisyonunun hazırlayıcısı olmuş. Sonra da diyorsunuz ki, biz skor tabelası yazarı değiliz. Hadi canım oradan! Hıncal Uluç için karar! Star'ın Telegol'ünde Beşiktaş'ın güçlü ismi Demirören, "Hıncal Uluç'u biz kaale bile almıyoruz" derken, yani dinlemiyoruz, okumuyoruz, dikkate almak zahmetinde bile değiliz imajı verirken, Ahmet Çakar, "Bu ülkede tribün, stad terörünü ateşleyen isim Hıncal Uluç'tur" yorumunu yaptı. TV8'de ise TSYD Başkanı Onur Belge ile sunucu Ersan Çelik ise göklere çıkardılar. Hani neredeyse, "O olmazsa, biz ne yaparız" demedikleri kaldı. Hele hele Ayhan Bermek'in, Hıncal Uluç'tan feyiz almış olmasına sanırım bütün futbol âlemi şaşırmıştır. Ben de dahil... Avrupa Şampiyonası'nı kaçırıp dünya üçüncüsü oluşumuzun sebepleri de yavaş yavaş böylece kendiliğinden ortaya çıkıyor galiba... İşte F.Bahçe'yi yakanlar! Dudaklarım uçukladı. Kanal-D'nin Üçüncü Devre programında; "Dost yazarlarımıza F.Bahçe'ye kimin teknik adam olarak gelmesi gerekir diye sorduk, işte cevaplar..." diye bir bölüm vardı. Bakın Erdoğan Şenay'ın önerisine, "Mustafa Denizli ile Rıdvan birlikte gelmeli..." Destur! İlker Yasin dostum, bazen de düşman yazarlara sorun da daha sağlıklı cevaplar alın. Çünkü bu dost yazarlar, F.Bahçe'yi iki transferde 100 milyon dolar zarara sokan hocaları önermektedirler. Bugün F.Bahçe'nin borcu kabarmışsa bu iki hoca sayesinde olmuştur. Haa biri şampiyon yaptı diyeceksiniz. Acaba o şampiyonlukta yüzde kaç payı var ki? Büyük payı olanlara bir sorun bakalım. İşte F.Bahçeliler; neden bir türlü belimizi doğrultamadığınızın açık kanıtı... F.Bahçe'ye bu kişiler hoca getiriyor, getirtiyor, sonra da göndertiyor. Gidin, İstanbul'un Saraçhanesi'ne, F.Bahçe'nin oradan yönetildiğini göreceksiniz. Harun Muslu'nun dehşet yazısı! Vatan'da genç bir muhabir arkadaş var. Adı da Harun Muslu... Geçtiğimiz Cumartesi, "Kapıdan bekleriz" başlıklı bir yazı yazmış. İçerik, G.Saray Başkanı Özhan Canaydın'ın basına verdiği yemek... Harun, çok ama çok acı biberli yazmış. Ben de sayın başkanın yaptığı konuşmanın bir yerine fena takıldım. Hani tribünlerdeki anarşiyi önlemek adına herkesin büyük beğenisini kazanan çıkışları yapan aynı kişi mi diye biraz şaşırdım. Harun'un yazısına göre başkan Canaydın konuşmasının bir yerinde şöyle demiş: "Göreve geldiğimiz günden beri beni eleştiriyorsunuz. Ama gördüm ki, bugün bu yemeğe gelerek kendi kendinizi tekzip ediyorsunuz..." Olmadı sayın başkan! Sanırım koruşmanın bandını dinleyip, bu bölümü geçerken, aynaya bir baksanız, anarşiyi önleme adına göğsünü öne çıkarmış aynı kişi olup olmadığınız kuşkusuna düşersiniz... Selahattin Beyazıt'ın büyük jesti Kadri Aytaç ustanın cenazesinde futbolcudan yöneticiye, hakemden gazeteciye bir çok dost vardı. Bunların içinde, G.Saray Kulübü'nün eski başkanı Selahattin Beyazıt öyle bir haber verdi ki, sanırım bunu cami avlusundan herkes duysa, başkanı omuzlara alırlardı. Duyan, sevgili dost Aydemir Akbaş, Ali Kazas ve bendim... Selahattin bey, Florya'da, F.Bahçeli, Beşiktaşlı, G.Saraylı eski futbolcuların düşkünleri için bir huzur evi yaptırmaya karar vermiş. Ve de bir milyon dolar ayırmış. Başkan dedi ki, "Şayet Allah ömrümü burada keserse, vasiyetime de bu miktarı aynı amaç için kullanılmak üzere yazdım..." Ne müthiş! Kucak dolusu tebrikler sayın başkan! İngiltere için son uyarı! Bu yazının taa maçın oynanacağı kente gitmesi çok çor. Belki de birileri fısıldar mı, bilemem... Ama korkum o ki, Beşiktaş'ı bindirdikleri gibi Milli Takım'ı da, "Hücum sandalına" bindirmesinler. Öyle ya, İstanbul kampı başladığından beri, İngiliz takımı çanta keklik gibi gösteriliyor. Hele hele adamlar bir de Liechteinstein'ı ancak 2-0 yendiler ya... Şimdi dünya üçüncüsü takım bunları orada beşlemeli falan... Ama dünya ikincisi Almanya, adı sanı olmayan Litvanya'ya kendi evinde 1-1'le takıldı. Koca Rusya, Arnavutluk'tan fark yedi... Aman Şenol, aman çocuklar; korkuyu, cesareti bilimin içine sokmuş bu kafaların gazına gelmeyin... Siz işinizi bilirsiniz... Televizyon incileri! Hıncal Uluç, NTV'de Hakan Şükür, İlhan ve Nihat'tan bir ileri blok kurulması üzerinde ısrarla durdu. Peki, takımın gerisini kur diye karşısında oturan kuklalar niye sual etmediler? Edemezler. Çünkü Hıncal Uluç olmasa, Haşmet olmayacaktı. Ayrıca, Hıncal, "Kenan sen F.Bahçe amigosusun, bu işi bırak, servisini yönet" diye Sabah'ta fırçayı atınca, pat, NTV ekranına düşüverdi. Neyse... Şimdi takımı kuralım... Rüştü - Fatih, Alpay, Bülent, K.Hakan (Ergün) - Okan, Tugay, Emre - Hakan, İlhan, Nihat... Hani Yıldıray? Yıldıray varsa, hani Tugay veya Emre veya Okan?.. Adam bir fikir ortaya atarken, arkasını düşünür. Ama nasıl olsa banttan yayın... Eh, onaylama komitesi de var... Salla gitsin! Takım üç uç adamıyla oynamayıp yenilirse, ben demiştim. Kazanırsa, kıvır gitsin... Aziz Yılmaz, Ömer Çavuşoğlu'na, "Sen Ali Şen'in tetikçisisin. Ali Şen gelirse yönetime gireceksin..." diye yüklendi. atv'nin giderek ivme, heyecan ve kalite kaybetmeye başlayan Bizim Stadyum'unu uyaralım... Ömer Çavuşoğlu veya oradaki her hangi bir vatandaş, Aziz Yılmaz'a şu soruyu yöneltemedi: "Peki, sen bugün kolunda bulunduğun başkanın için, bir zamanlar yine F.Bahçe Başkanı'yken, 'Çeteci, sahtekâr, çarpıcı' diye tam sayfa gazete ilânı vererek tarihe geçmemiş miydin? Haysiyet Divanı Başkanı geçenlerde bir çıkış yapmıştı: "F.Bahçe Başkanı'na kim iftira atar, hakaret ederse, kendini kapıda bulur..." Nerdeeee? En son; Erman Toroğlu fahri trafik müfettişi olmuş. Ceza yazma yetkisi de almış. Vallahi bravo! Bu kimin yetkisinde bilememem ama, emniyet de zırvalamaya başladı. Bir de yeni müdür geldi diye herkes sevinç naraları atmıştı. Yahu, Erman, Ankara'dan uçakla gelir. İstanbul'da ya da Ankara'da otomobilinden hiç inmez... Takip ettiği yollar genelde otoyollar ve ana caddeler... Yayalığı hiç yoktur. Neyi görüp de ceza yazacak? Vallahi memlekete bir şeyler oluyor. İbrahim'i kırmışız! İbrahim Seten genç spor müdürlerimizdendir. Sabah'taki mesaisi ona genç yaşta bir transfer şansı çıkardı. Şimdi Vatan'da... Dünkü "Oğuz'un turşusu, Başkan'ın perhizi" başlıklı yazımdaki bir kelimeden, bir de cümleden canı sıkılmış. Telefonla aradı, uzun uzun konuştuk. Yazıda "İbrahim'in ikinci eşi" gibi bir "ikinci" kelimesi kullanmışım. Vallahi de, billahi de elim öyle gitmiş. Kimin kaçıncı eşi olursa olsun, beni hiç ilgilendirmez. Bir de başkan Yıldırım'ın müthiş açıklamasından sonra Vatan'da organize haber yapıldığı gibi bir cümlemiz var. Meğerse, Yıldırım, bu ünlü televizyon konuşmasından önce bunların yapıldığını öne sürmüş. Bence bu ikincisi birinci "ikinci" kadar kırıcı değil ama yine de öyle olsun İbrahim! Bu arada yazının ne seninle, ne de eşinle ilgili bir hedefi var. Bu arada, Oğuz Çetin kendi inisiyatifi ile Vatan'daki röportaja dalmışsa, ben başkan olsaydım anında telefonla görevden alırdım. Yok başkandan izin alıp röportaja okey çektiyse, bu daha da trajik... Bak İbrahim, yazıda bu bölümü başka bir güne saklıyordum, senin yüzünden kısacık kestik. Ama olsun; bazen bir kelime ansiklopedilere bedeldir. Lucescu ne uyanık! Lucescu, Kocaelispor'la yapılan hazırlık maçını basına kapatmış. Ne uyanık! Çünkü lig arası Beşiktaş'la ilgili haber yapmak zorluğu var. Ama maç açık olsaydı, ne haberler çıkacaktı kim bilir. Yani Rumen hoca takımı, ilk lig maçında gürültüden uzak tutacak... Öyle ya keskin virajlara girildi.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.