Hani şu üç maymun vardır ya... Ne güzeldir... Duyma, konuşma, görme... Ah bunu bir yapabilsek, ülkenin en mutlu insanlarının başına geliriz. Ama olmuyor. Hele hele gazeteciysen bu hiç mümkün değil... Keşke üç maymunu oynayabilsem dediğim kepazeliklere bir bakın şimdi... Birincisi, Konya Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi ile ilgili... Fakültenin öğrencileri NTV'deki 90.Dakika'yı en başarılı futbol programı olarak seçmiş. Tabii Hıncal Uluç da ödülün içinde... Kutlarım... Gitmiş, diğerleri yerine de kendisi ödülleri toplamış. Bunu da Sabah'taki köşesine yazmış. Uluç'un yazısının en ilgi çekici bölümü ise şu: "Kenan Onuk, bu ülkenin en iyi televizyon yapımcısıdır... " Hoppala... Yahu, aynı Hıncal Uluç değil mi, NTV'nin ilk yıllarında Kenan Onuk için Sabah'ta "Ey, Kenan Onuk, F.Bahçe amigoluğunu bırak, sen servisini yönet, programları başkası yapıp sunsun" diye yazan... Allah'tan ikisi de aynı gazetede çıkmış yazılardır. Yani kanıtlar ortada... Sonra da Zeki Müren'i eleştiriyorlar. Hazır Zeki Müren'den açılmışken... Özdemir Erdoğan tuttu bir lâf etti, Zeki Müren'le ilgili... Tabii bunu edince de topu Reha Muhtar'ın yüksek tekniğini göstermesi için ayaklarına bıraktı...Vay sen misin bırakan... Reha Muhtar, galiba adı "itiraf" olan programa üç ünlü alaturka solistini ve Erdoğan'ı konuk ediverdi. Ediverdi de, vay anam vay! Meğerse bu ülkedeki en büyük Zeki Müren hayranı Reha Muhtar imiş... Ağladı, oynadı, Müren'in bestelerini dinlerken duygulandı. Ve sonunda da efelenerek şöyle bağırdı: "Bugün Türk Müziği yaşıyorsa ve bu ünlü sanatçılarca yaşatılıyorsa, bunun Zeki Müren'e borçluyuz..." Yahu Reha Muhtar, senin bunu söylemeye hiç hakkın var mı? Kaç senedir Show TV'nin genel yayın yönetmenliğini yapıyorsun? Bu süre içinde, bir tek Zeki Müren bestesine bugüne kadar yer verdin mi? Ama bu millet sana bayılıyor. Bayılmaya devam etsin... Aslında bayılmıyor, gidiyor da, farkında değil... Şu bizim Sergen'e baktım, "Ben zaten Beşiktaşlı'ydım. Formamı çok özledim" deyip, kürkçü dükkanına dönme hazırlığı içine girmiş. Gerçekten de tam tilkiymiş... Baktı ki yol Siirt veya bir başka şehire çıkıyor. Neyse bana ne? Ama aynı Sergen, F.Bahçe'nin kulüp binasında imza attıktan sonra gittiği Dereağzı Tesisleri'nde de "Ben zaten F.Bahçeli'ydim. Odamın her tarafı sarı-lacivert" dememiş miydi? Ben mi yanlış hatırlıyorum? Sonra da politikada saf değiştirenlere dönek diyoruz. Galiba ayıp ediyoruz. Allah'a şükür beyaza beyaz, siyaha siyah dedik hayatımız boyunca... TV-8'de bir Dünya Kupası belgeseli var. Bilgi tazelemek adına bakıyoruz. Ama bu belgeseli öyle bir vatandaş seslendirmiş ki, of ki of...Herhalde hayatında hiç futbol maçı izlememiş olsa gerek... Yani belli ki; bir paraya hazırlanmış bir belgeselin içine ancak bu kadar edilebilirdi. İnanılmaz, hayret verici... Herhalde bu arkadaşın yapacağı en son iş futbol maçı anlatmak olsa gerek... Fransız Fernandez, benim de canlı olarak izlediğim Brezilya maçında penaltı kirecinin başına gelirken, ünlü (!) ses şöyle diyor: "İşte Fransız golcü topun başında..." Fernandez duysa, vallahi Legion d'honneur nişanı takardı. Kimdir bunlar? Hangi saf insanlardır ki, bunlara maç seslendirirler? Bu ne biçim ülkedir yahu? Bu halk bu kadar enayi midir, yahu?