Konuğum Sadık Söztutan...

A -
A +

Konuğum Sadık Söztutan... Bizim Sadık müdür, tam konsantre olmuş giderken, yanıma gelip, bilgisayara dalmaz mı? "Aman" dedim, "Yazdıklarım gider yahu... " "Sen merak etme... Sana bir notum var, onu köşene aktaracağım" dedi. Yaptı da... Gözü kör olsun şu teknolojinin... Sadık müdürün müdahelesi aynen şu satırlardı, efendim... Kemal Ağabey, senin reytingi yüksek köşene iki dakikalığına misafir olmak istiyorum izninle... Vatandaşın biri Nasreddin Hoca'ya sormuş; "Hocam, tuvalette sakız çiğnemek caiz midir?" diye. Hoca da, "Evladım caizdir caiz olmasına da, görenler başka şey yediğini sanır" demiş. Teşvik primi de böyle hassas bir konu... Parayı "fazla kaçırıp" rakip takımın yıldızını sakatlama var. Pazarlıkta anlaşamayıp, "madem öyle işte böyle" var. Korkulu rüya görmektense, uyanık durmak iyidir. Sağ olasın Sadık müdür! Ben meseleyi hayli uzun yazmaya niyetliydim, senin sayende diğer malzemelere yer kaldı. İlker Yasin, bu işi bırak ! İlker Yasin, Kanal D'deki programında Kâzım'ı, Engin'i, Osman'ı paylıyor da, ama asıl işi olan spikerliği beceremiyor artık... Milli maçı bir anlattı ki, aman aman... Not tutmaktan maçı izleyemedim. Bir sayfalık nottan en çarpıcı olan bir kaçını aktarayım... "Türkiye üçlü savunma ile oynuyor..." "İbrahim Toroman, sarkık libero oynuyor... " "Şenol Güneş'in başını yiyen Moldova..." Aynı Yasin, Belçikalı bir siyahi oyuncuyu methetmekten maçı anlatamıyor ama, bizim Emre'yi - ki sahanın en iyi oyuncusu idi - eleştirebiliyor. Aynı Yasin, bırakın Belçika'yı, bizim değişiklikleri 5 dakika sonra ancak fark edebildi... Bu Kanal D maç almasın. Çünkü beceremiyorlar. Baksanıza, İstiklal Marşını dinleyemedik ama, Belçika milli marşını dinledik. Spor yazarlığının ibret vesikası! Utandım, üzüldüm ve de en önemlisi kahroldum. Neden mi? Eh, ben bu işi 37 senedir yapıyorum. Başka da bir işten ekmek yemedim. Ama benim, meslek olarak edindiğim gazetecilik ve onun spor yazarlığı branşı resmen ihanete uğramaktadır. Nasıl mı? Akşam Gazetesi spor yazarı, benimle meslek kıdemi aşağı yukarı aynı olan Alaattin Metin, bakın F.Bahçe - A.Gücü maçıyla ilgili kritiğinin ilk paragrafında ne yazmış :" İlk yarıda oynanan kötü futbolun nedeni de Belçika ile oynanan milli maçta Ümit'i 90, Tuncay'ı da 70 dakika oynatan Ersun Yanal'dır. Düşünebiliyor musunuz, F.Bahçe şampiyonluğa oynuyor. İki oyuncusu Beşiktaş maçından yorgun çıkmış. Üç gün sonra milli maçın neredeyse tamamında oynattı. Başka takımın oyuncuları ise bir devre... " Yuh be! Ayıp be! Sevgili Öcal Uluç bu yazıyı okumadı mı acaba? G.Saray takımı, böyle bir maçlık da değil, beş sene, her milli maça yerli olarak 14 oyuncusunu gönderdi de ağzını bile açmadı. Hagi ve Popescu da cabası... Sonra aynı F.Bahçe değil mi, Milli Takım'a yıllardır az sayıda oyuncusu seçildiği için itibar kaybına uğrayan? Tabii bu salt Alaattin'in görüşü değil... Bu görüş, sahibinin sesidir. Asbaşkan Mahmut Uslu ucundan kenarından, azcık, "Bu maç neden cumartesi oynandı diye" yakınmadı mı? Peki, aynı sahibinin sesleri, neden Türkiye Kupası finalinin çarşamba günkü taraflarından birinin Trabzonspor olduğunu unutuyor? Sorarım size, neden Hollanda federasyonuna çıkışmıyorsunuz? Hooijdonk da orada oynamadı mı? Ben Ersun hocanın yerinde olsaydım, ya da dirayetli bir federasyon olsaydı, bu yazıyı şiddetle, hem de basın toplantısı ile kınardı. Onlar yapamadı, bari ben yapayım dedim... Ersun hoca, sen de bundan sonra F.Bahçe'den oyuncu alma da, böyle seviyesiz yorumlara muhatap olma! Alaattin, seni ve seni bu yola çekenleri şiddetle kınıyorum... Ali Şen'le kolkola gezerken bile bu kadar değildin! Haaa unutuyordum az kalsın; Mahmut Uslu, dört ciddi sakatları olduğunu ifade etmişti. Bakalım Denizli'de bu ağır sakatlardan hangileri oynamayacak? Yalçın Granit'e teşekkür! Yine geçen haftalarda, basketbulumuzun bir numaralı ismi Yalçın Granit'in, G.Saray'dak çöküşü TRT'ye bağlamasını eleştirmiştim. Baktım, Yalçın Granit usta görevinden istifa etmiş. Keşke bunu, kötü gidişe TRT'yi sebep göstermeden önce yapsaydı. Bravo Fatih Tekke! Fatih Tekke'yi, Atv'nin Stadyum'unda izledim ve hayran kaldım. Son yıllarda hiç bir takımda, böyle bir felsefesi olan takım kaptanı görmedim. Ya da vardır da, bize sunulmaz... Ayrıca çağın profesyonel anlayışı ile ülkenin kulüp - forma tutkusunun bir futbolcu tarafından bu kadar mükemmel tanımını, ikisinin birlikte içiçe yaşamış halini de görmedim, duymadım... Fatih'i zaman zaman futbolundan dolayı eleştirdim ya da övdüm ama, bu sivil kıyafetli Fatih'e hayran oldum. Refik Durbaş'ın köşesinde... Arada bir sporun dışına da çıkıyoruz ya... Okurun da hoşuna gidiyor... Refik Durbaş'ın Sabah'taki köşesine, Göztepe'den Çetin Çevik adlı bir avukat mektup göndermiş. Avukat okur, mektubunda, Kadıköy'den galiba Gebze'ye kadar uzanan tren yolunun kenarlarına yapılan beton - demir parmaklık şeklindeki tedbirleri eleştirmiş. Bir avukat bu anlayışta olursa, tren yolunu canını gözetmeden geçmeye çalışanlara kızmak mümkün müdür? Birikim Eğitim Kurumları'ndan ödül! Kısaca değinelim... Birikim Eğitim Kurumları, Faik Çetiner'e Bizim Stadyum'undan, Ümit Aktan'a o güzel anlatımlarından dolayı spikerlikten, bendenize de en iyi yorumculuktan ödül verdi. Önemli olan, ödüle, 2857 öğrenci arasında yapılan anket sonucu ulaşmışız. Ne mutlu! Kırılma noktası! Faik Çetiner'in programlarını bazen eleştiririm. Ama aynı Faik geçen gün sohbette harika bir yorum yaptı. Televizyonda da söyledi mi bilemem ama, ben burada aktarmak istiyorum. Faik dedi ki, "Ligin kırılma noktaları vardı. Bunlardan ilki Ali Aydın'ın kural hatası sebebiyle F.Bahçe - Ç.Rize maçının tekrarı... F.Bahçe devreyi 10 puan geride kapatacakken, kendine geldi... İkincisi, Beşiktaş taraftarının İnönü'yü kapattırması sonucu İstanbulspor maçının bunaltıcı sıcakta Kocaeli'ne taşınması. Maç akşam İnönü'de oynansa, Beşiktaş alırdı. Üçüncüsü ise bu maçtan hemen sonra F.Bahçe'nin bitime iki dakika kala G.Saray'ı yenmesi... Alt alta topladım, Faik haklı... 1907'nin hali... Geçen hafta ve daha önceleri de Fenerbahçe 1907 Derneği'ni eleştirdiğim zaman, tepkiler aldım. Tabii ki övgüler de... Son gelişmeye bakın! Başkan adayı Ali Koç, listesine Ali Şen'in oğlu Metin Şen'i alınca, Aziz Yıldırım devreye girip çıkarılmasını istiyor. Ali Koç da bunun üzerine kongrenin ertelenmesini talep ediyor ve öyle de oluyor. Dediğim kadar varmış değil mi? Aktüel'in jürisinde kimler vardı? Aktüel dergisi, spor yazarlarından bir jüri oluşturup, en iyi futbolcuyu seçtirmiş. Sonuca bakın! Cemil Turan, en iyi futbolcu seçilmiş... Bu jüride kimler vardı, çok merak ediyorum doğrusu... Lefter'i izlememiş adamdan böyle bir anket için jüri üyesi olur mu? Bir iş yapacaksanız, doğrusu yapın! Demek ki Lucescu haklıymış! Baktım da, Adanaspor maçında bile Okan da, Sinan da ayakta duramıyor. Hiç olmazsa, kendilerini gösterme, Lucescu kendilerini devamlı kestiği için iyi oynayarak protesto etme adına bir şeyler yapsalardı. Demek ki, hoca bu genç emeklileri oynatmamakta haklıymış... Digitürk pazarı! Bu satırları yazarken, göz ucuyla da televizyonu izliyorum. Digitürk'te Ümit Turmuş var... Hani şu Elazığspor'a, F.Bahçe karşısında, hem de Kadıköy'de 8 kişi ile hücum yaptırıp, 7 yediren teknik adam... Hani, şu Adanaspor'a bile Elazığ'da dört gollü galibiyet sunan teknik adam... Galiba önümüzdeki sezon bir takıma gönderilme sırası onda... Aynı programda sevgili Güven Taner de vardı... Güven dedi ki, "Gençler nereden de en iyi iki takımdan biri?.. Baksanıza kötü G.Saray'dan kaç puan altta..." Sevgili Güven, sakın kızma ama, lig sonuncusu Adanaspor da Beşiktaş'ı yendi... Gençler, UEFA Kupası'nda final yolu ararken, onun üstündeki takımların büyük bir çoğunluğu ne yapıyordu? Sakın elmalarla armutları toplamayın... G.Birliği bu ülkenin, yeni Trabzonspor'la birlikte en etkili, en organize takımıdır. Ben bir soru ile bitireyim; "Lider F.Bahçe ülkenin en iyi futbol takımı mıdır?" İbrahim Altınsay, Lucescu'dan özür dilemeli! Beşiktaş'ın eski yöneticilerinden İbrahim Altınsay, Star Gazetesi'ne - hoş sonra bunları aynı gazetenin televizyonunda yalanladı ama, detay vermedi - Lucescu'nun iyi hoca olmadığını vurgulamışlar. Peki, sizin eşiniz değil miydi, bir gazetede tam sayfa Lucescu'yla söyleşi yapıp, onu imparator ilân eden? Sayın Altınsay, Lucescu, siz yöneticiyken imparator değil miydi? Şimdi siz gidince, takım da düşünce mi kötü hoca oldu? Bakın, Hıncal usta (!) Beşiktaş'ı Real Madrid olarak tanıtmıştı. Ben de diyorum ki, Beşiktaş, Lucescu sayesinde 1.5 yıl ayıplarını kapatarak iyi sonuçlar aldı. Hadi bakalım, aynı Real Madrid, bu sene Lucescu'suz kaçıncı olacak? Ben beşten, altıdan aşağısına bahse varım... Allah daha aşağılardan korusun! Ersun hoca doğru yolda ! Hazır Ersun Yanal'dan açılmışken devam edelim... Kadro seçiminde, "Ben daha iyi bilirim" anlayışı ile çok büyük, hatta hiç değişiklik yapmayarak, herkesin güvenini ve sempatisini kazandı. Sisteme sadık kaldı ki, kendisi ağırlıklı biçimde üçlü savunma ile oynatmayı yeğledi. Oyuncu değişikliklerinde hassas davrandı. Milli olmaları için oyuncuları sahaya sürmek yerine, herkesi alıştığı görevle oyuna soktu. Skor bir kenara, ilk adım umut verici oldu. Bir de, milli takımlar arası sistem birliğini kurarsa ki, bence en önemlisi budur, Alaattin Metin'leri de bitirir... Petre, en iyi transfer! Bazen, en iyi transfer dışarıdan içeriye oyuncu alınarak değil, içeriden takımda değişik bir yere adam montajı ile de olur. İşte en çarpıcı örnek: G.Saray ve Petre... Hagi, Orhan'ı kenara aldıktan sonra, Petre'yi Bülent'in yanına, tandeme çekti. Bence de Petre bu savunma zincirinde daha faydalı olacak. Çünkü, uzun git - gellere dayanamıyor. Ama bir 10 metre öne çıkıp dönmeyi beceriyor. Fatih hoca da F.Bahçe maçında üçlü savunmanın ortasında oynatmış ve başarılı olmuştu. Petre, yüksek toplarda da fena değil... Dağıtım işi de iyi... Yani Hagi, belki farkında olmadan, belki de bilerek, bence ilk transferi yaptı.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.