Kopenhag'a giderken...

A -
A +

Kopenhag'a giderken... G.Saray, Bulgar CSKA ile oynadığı ön eleme maçına öyle bir 10 dakika sığdırdı ki, bir anda bilgisayarımdaki anılar bölümü açılarak gözlerimin önüne 2000'de kazanılan UEFA Kupası'nın maç dizisi geliverdi. Müthiş bir pres, oyunu neredeyse 30 metrelik bir dikey, 40 metrelik bir en ölçüsü içinde oynayan, rakibine topu kullandırmayan ve yine 3 yıl öncesini estiren şahane iki gol... Sonra, yine o sezonun görüntülerinden ayağa topla aktif dinlenlemeye geçerek rakibe yorulma dezavantajı sunmak gibi bugünkü sistemin, bugünkü tempolu oyunun içinde bulunması gereken hinlikler... Sonra, bir yeniden ilk 10 dakikayı oynayıp üçüncü golü bulmak. Fatih Terim hoca bizim de üzerine basa basa vurguladığımız ve olmazsa olmaz olan Bülent'li savunmayı kurmuş. Aynı Fatih hoca yine üzerine basa basa durduğumuz Hasan'ı çizgiye çekerek görevlendirmiş. Bunlar G.Saray'ın kaliteli kadrosunun yerli yerine ve de becerebildiği en uygun görevlere soyundurulmasının kurallarıydı. İkinci yarıda Fatih hoca yine yeni bir huy mudur, yeni bir alışkanlık mıdır bilemem, Hasan'ı sahanının ortalarında dolaştırmaya başladı. Neden Prates'in önünden alıp bunu yaptı, anlamak mümkün değil. G.Saray kimbilir belki de için için korktuğu bu ön eleme maçının ilk raundunda bir büyük takımın elde edip de kolayca elinden alınması mümkün olmayan bir skor tabelasıyla soyunma odasına döndü. Yalnız şunu da önemle vurgulamak istiyorum. Bulgar takımı hiç de öyle altında kaldığı ağır skorun ucuz takımı değil. Herşeye rağmen Şampiyonlar Ligi gelmiş gibi görünüyorsa da futbol topunun yuvarlaklığındaki acımasız cilveleri unutmamak gerekir. Ama yazımızın başlığına kondurduğumuz "Kophenag'a giderken" yakıştırmasına da böyle bir skordan sonra elenmişlik hiç ama hiç uymaz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.