Bu defa bizim Türk okuruna değişik gelebilecek bir tür yazı yazacağım. Yani maç başlamadan yarım saat evvel yazıya başlıyorum. Bunun anlamı şu; kodrolar elimize geldikten sonra top santra yuvarlağına konmadan maçı görebilmek... Beşiktaş'ın tertibinde hem Sergen'in, hem Tümer'in bulunuşu, Ümit Aydın'ın yedeğe çekilip Pancu'nun oralara sürülebileceği ya da Ahmet ile Zago'nun tandem görevi içine soyundurulup Yasin'in öne çıkarılabileceği izleri vardı. F.Bahçe'de ise tam anlamıyla eski tas - eski hamam. F.Bahçe'nin kadrosunda bir tek merakım vardı; o da Fatih ile Ali Güneş'in hangi kanatlarda oynayacakları idi. Kadrolar Beşiktaş'ın orta alana fazla sayıda dinamik oyuncu koyamayışı, F.Bahçe'nin buradaki zaafları ile talihsiz bir eşitlik oluşturdu galiba. Ümit Aydın'ın kulübeye saklanışı, Lucescu hatası gibi gözüme çarptı. Ve düdük çalınca, çalmadan önce kağıt üzeri oluşumlar ne gibi bir değişikliğe uğradı ya da uğramadı ona bakalım şimdi. Ve bakınca Beşiktaş'ta çok tuhaf, F.Bahçe'nin zaaflarını görememiş, bir de üstüne üstelik F.Bahçe savunmasının iyi oynayabilmesi için imkanlar sunulmuş bir kurgu gördük. Lucescu, Serdar, Sergen ve Tümer'i adeta Fener geri dörtlüsü rahat oynasın diye üstlerine yaslamıştı. F.Bahçe savunması böyle oynayan takımlar karşısında yer kaybına uğramadan rahat oynuyordu, öyle de oynadı. Oysa, F.Bahçe'nin en büyük zaafı orta sahada hem çıkışta, hem dönüşte idi. Daum bu hastalığı lig biterken görmüş veya birileri fısıldamıştı, Hooijdonk'u buraya çekerek, Aurelio'yu geri dörtlüsünün sigortası olarak görevlendirmişti. Ayrıca Ali Güneş sol çizgiye, Fatih sağ çizgiye konulmuştu. Yani Daum'un az ve net de olsa doğrularına karşı, Lucescu çok ağır yanlışlar içindeydi. Peki, Lucescu'nun doğruları neler olmalıydı diye sorarsanız; Giunti ile Ümit yan yana, önlerinde Pancu, yanında Sergen veya Tümer, Serdar veya İlie veya Sinan tek uç adam rolüne çıkarılmalıydılar. İlk yarı, F.Bahçe'nin daha doğru düşünülmüş, daha doğru yerleştirilmiş 11'ine karşı Beşiktaş'ın yanlışları arasındaki mücadelede geçti. İkinci yarıya top yuvarlandığında ise Beşiktaş takımında hiçbir değişiklik gözlenmiyordu. F.Bahçe'de ise değişime zaten pek de ihtiyacı yoktu. Sadece soyunma odasına sakat dönen Fatih, yerini Selçuk'a bıraktı. Ama sonra Beşiktaş, öyle bir değişiklik daha yaptı ki; savunmadan Yasin'i kulübeye çekip ileri uca İlie'yi sürdü. Yani, F.Bahçe savunmasına dayalı oynayacak oyuncuların sayısı bir tane daha artarken Beşiktaş'ın arka bloğuyla ön bloğu arasındaki alan daha bir genişleyerek, F.Bahçe'nin emrine sunulmuştu. İşte Lucescu'nun galiba ülkesine dönmek için yaptığı bu çılgınca tertip ağır bir farkla takımını lig üçüncülüğüne demirliyordu. F.Bahçe ise bundan 5-6 hafta evvel ortaya koyduğum, şu iddianın senedini imzalıyordu sanki: "Beşiktaş'a en az 6-7 puan fark atarak ligi bitirir. Ama şampiyonluk iddiası henüz Karadeniz'le İstanbul Boğazı arasında sıkışıp kalıyordu." Şimdi hakem Selçuk Dereli ile maçın sonucuna direkt yansıyan bazı pozisyonları özetleyelim. İlk F.Bahçe golünde de Luciano topu en az 20-25 santimetre dışarıdan çeviriyor. Burada yardımcı hakem, sınıfta kalışına orta hakemi de dahil ediyor. Tomas'ın Tümer'e şiddetle çarpıp, sebep olduğu penaltıyı da Selçuk Dereli, burnunun dibinden atlıyor. Ha, bu Selçuk Dereli, daha maçın 3. dakikasında sahaya düşen ilk maytap için 3 numaralı anonsu yaptırarak olumlu bir not aldı, ama birinci F.Bahçe golü ile vermediği Beşiktaş penaltısında çok yanlıştı.