Milli Takım, herkesin, hepimizin korktuğu Norveç deplasmanından galibiyetle dönerek bu akşamki Bosna maçına EURO-2008 vizesini vurdu. Harika! Bundan gurur duymamak, bu zaferden keyiflenmemek mümkün mü? Peki, nasıl oldu da, Malta'yı, Moldova'yı yenemeyen, Yunanistan'a Ali Sami Yen'de yenilen milliler, ceza sahasına girilmeden, bu maçı kazanabildiler. Tabii ki işin tertip, teknik, taktik bir yönü var. Onu da Fatih Terim Hoca hazırladı diyeceksiniz. Ama işin sırrı öyle değil... Bizim Kazım Kanat, maçtan önce Terim'i istifaya çağırıp, sadece Norveç maçı için Mustafa Denizli ismini ortaya atarak tam anlamıyla 2007 modeli (!) bir öneride bulunmuştu ya... İşte ondan dolayı Terim kendini toparladı ve doğruyu buldu. Haaa bizim Kazım, benim de bu milli maçla ilgili neden yazı yazmadığımı merak etmiş... Eh bizde nerede o kabiliyet! Ama en azından birilerini istifaya davet edip, üç gün sonra çark etmeyiz. Eh bu da bizim duruşumuz... >> Ersun Hocanın keşfi! Gazetelerdeki Trabzonspor haberleri arasında ciddi şekilde dikkate alınacaklar arasında, Ersun Yanal'ın, Jun'u idmanlarda keşfettiği ve ilk maçta ilk on birde yer verebileceği bulunuyordu. Öyle ya, bu Jun'u kaç senedir, bırakın Trabzonspor'u, Beşiktaş'ta bile keşfedememişlerdi. Demek ki, kaşifin eline düşmek varmış... >> Sinan Engin manevraları! Sinan Engin kardeşimiz, ekranlarda yerden yere vurduğu ve acilen Beşiktaş'tan gönderilmesini istediği Jean Tigana'yı sonunda haklı bulmuş... Neden mi? Son maçların futbolcularının birçoğu işe yaramazmış... Eh, aynı Sinan, Delgado'nun da gönderilmesini istemişti, şimdi ondan övgüyle söz ediyor... Demek ki ekranla, saha arasında çok ama çok büyük fark var... O zaman ya ekranda, ya da sahada olacaksın... İki yerde birden olursan, gün gelir ak dediğine kara demek zorunda kalırsın... Hayır, yol yakından bir dost uyarısı yapayım dedim... >> Galatasaray'ın turları! Galatasaray 'da Adnan Sezgin ve birkaç yöneticinin Avrupa turuna çıktıklarını yazdı basın... Ekranlarda da bu haberler yer aldı. Turların nedeni, takımın en az iki veya üç oyuncu ile takviyesi... Bu operasyonda bazı eski kellelerin alınacağı da sızan haber arasında... Bu kolay mı? Çok zor... Ama Florya'da veya tam giderayak Ali Sami Yen'in altında, ya da kim bilir Seyrantepe'de petrol çıktıysa, onu bilemem... Haa bu arada Galatasaray boş tribünlere oynamasına, yayın haklarını satmış olmasına rağmen hem yeni transferler peşinde, hem de divan toplantılarında borçların giderek azaldığı yönünde raporlar var... Şu sihirli değneği çok merak ediyorum doğrusu... >> Sivasspor'la Kayserispor'un şansı! Başlık ilgi çekici değil mi? Ne şansı diyeceksiniz? Şanslılar çünkü; bu müthiş bir futbol mücadelesi şeklinde geçmeye aday maç, Digitürk'ten yayınlanacak... Peki, şans bunun neresinde mi? Şurasında; Şayet Trabzonspor-Galatasaray maçı olmasaydı, bu maç ancak üç dakikalık görüntüsü ile öylesine gelip geçecekti... Öyleyse yaşasın fikstür! >> Fenerbahçe pazarda! Basında önce Aurelio'nun Valencia yolunda olduğu haberleri yer aldı. Ancak ne var ki, İspanyol kulübü sorumluları böyle bir transferi akıllarından bile geçirmediklerini açıkladılar... Sonra Lugano çıktı... Juventus yana yakıla nasıl alırım diye kafa patlatıyormuş. Ardından Lugano'nun, İnter maçına özel hazırlandığı haberi geldi... Şimdi basındaki palavracılara soruyorum; Bu iki oyuncu için söz konusu kulüpler kaç para öderler? Tahminen... Peki, bu iki oyuncu Fenerbahçe'den yılda kaç para alıyorlar ? Haaa aldıklarının yarısından daha azına razı olurlarsa giderler... Yoksa... >> Bir şampiyonun acı sonu! Süreyya Ayhan büyük bir umuttu... Süreyya Ayhan, ülke atletizminin kaderini değiştirebilecek bir kabiliyet idi... Ama bu defa idmanda bile doping yaptığı ortaya çıktı. Yani bu defa bitti... Ben bu dünyada ne sporcular bilirim, spor adına bütün özel hayatını rafa kaldıran... Örnek mi? Van Basten... Bir an önce iyileşmek için eşiyle evini de, yatağını da uzun bir süre ayırıp sadece sakatlığının tedavisine yoğunlaşmıştı. Süreyya Ayhan ise o müthiş yeteneklerini bir aşk uğruna heba etti. Yazık! >> Hakemden anlamayan yorumcular! Hani şu bizim son Yunan maçını yöneten İspanyol Mejito Gonzales var ya... Hani Rıdvan'ın "Kötü hakem" diye nitelediği... UEFA tutmuş bu kötü (!) hakemi geçtiğimiz haftanın en önemli maçı İskoçya-İtalya maçına vermişti... Eh, Selçuk Dereli de hemen çok yakında AZ Alkmaar-Everton gibi çok önemli bir maçı yönettikten sonra ocakta Top Class'a çıkıp, Şampiyonlar Ligi yönetmeye başlarsa, hakemden ne çok anladığımız (!) artık iyice ortaya çıkacak. >> Hacıyatmaz! Norveç-Türkiye maçını bitirmişiz, keyiften, sevinçten ayaklardayız... Şimdi maçın sonrasını bekliyoruz... Çocuklar ne diyecekler? Terim Hoca işin sırrını açıklayacak mı? Stada koşmuş gurbetçilerin sevinç gösterileri hangi boyutta? Yani maçın arkası ne durumda? Aaaaa o da ne? İlker Yasin arkadaşımız, kısa iki tıraştan sonra "Hacıyatmaz'dan sonra, maçın tekrarını ve maç sonrasını izleyebilirsiniz" deyip gidiverdi... İşte Türk yayıncılığı! Hacıyatmaz gibi değil mi? >> Beşiktaş modeli tek çıkar yol! Bildiğiniz gibi, Beşiktaş, hangi futbolcuyla veya kulübüyle temas kursa, Borsa'ya bildirmek zorunda. Ama diğer kulüplerde bu yok... Bu nedenle de, özellikle, parası da olduğundan, Fenerbahçe'ye aldırılmadık oyuncu kalmadı. Oysa Beşiktaş, Holosko için girişimde bulunduğunu Borsa'ya bildirdi. Peki, buna rağmen Beşiktaş'a kimler kimler aldırılmıyor mu? O da doğru... Ama en azından aklı başında futbol meraklısı için Beşiktaş'ın formülü en çıkar yoldur... Böylece spor medyasındaki yalancıların mumu da söner... >> Trabzon'da koltuk savaşı! Başkan Nuri Albayrak, "Yeniden adayım... Trabzonspor'u şampiyon yapmadan gitmem" dedi... Allah uzun ömürler versin! Ve İbrahim Hacıosmanoğlu ve Hacı Yıldız da başkanlığa adaylığını açıkladı... İyi şanslar! Kim mi kazanır? Trabzonspor'un kongre yapısını çok iyi bildiğimi söyleyemem... Ama Trabzonluların futbolu çok iyi bildiklerini bilirim... >> Sen neymişsin be Sinan! Sinan Vardar, yani Beşiktaş'ın eski yöneticisi Sinan Vardar, çok iyi dostumdur. Futboldan da çok iyi anlar. Ancak bir başka yönü daha varmış. Takvim'de Beşiktaş'ın sır sandığını açmış ki, aman aman... Dehşet! Müthiş! Desenize aramıza yeni bir gazeteci adayı daha geldi... Ben okuduğum üzerine yazdım... >> Yüksel Aytuğ'a bravo! Sabah'ın eki Günaydın'daki televizyon eleştirmeni Yüksel Aytuğ kardeşimiz, geçenlerde Atatürk-İş Bankası reklamındaki bir Atatürk cümlesinin yanlış kurulduğunu dile getirmişti. Yani olumsuz başlayan cümlenin sonu olumlu bitmeliydi. Baktım, reklamda hemen bu değişiklik yapılmış. Kutlarım Yüksel kardeş! >> Millilere reklam yasak olmalı! Milli futbolcuların, özellikle de maç trafiği içinde, reklamlarda rol almaları, ülkenin örf, adet gelenekleri açısından bence çok sakıncalı... Neden mi? Çünkü; kaybedilen bir maçtan sonra veya kötü futboldan sonra ülke insanı "Reklam çocukları, paraları aldınız, böyle mi oynamalıydınız" diye tepki gösteriyor. Kulaklarımla duydum, hatta tartıştım da... Peki, sponsorlardan gelen para ne olacak derseniz... Onu da siz bulun! >> Kezman'ın sakatlığı! Kezman'ın sakat olduğuna inanmadığımı yazıp, söylemiştim. Çok tepki aldım. Hâlâ da aynı görüşteyim. O zaman sorayım; "Neden kırmızı kart görene kadar 'Ben sakatım' demedi de, 'Her maça hevesli, hırslı çıkacağım' diye demeçler verdi, röportajlar yaptı? Yani sakatlığı, kırmızı kart gördükten sonra mı ortaya çıktı?"