Milliyet, gazeteciliğe döndü!

A -
A +

Milliyet, gazeteciliğe döndü! Oh be çok şükür! Günümüz spor medyasının çok şey borçlu olduğu, spor sayfalarının arka kapağa alınma devrimini yapmış Milliyet, nihayet rahmetli Abdi İpekçi ve Namık Sevik ağabeylerin biraz olsun mezarlarında rahatlamalarını sağladı sanırım... Çünkü; aynı Milliyet, deha(!) bir takım amigosunun tasarrufu ile spor sayfasını arka kapaktan içeri atmıştı. Bu ilk ihanetti... İkincisi ise sporun bir eke taşınması oldu. Fakültedeki derslerimde bu eke alınma yanlışının çok kısa süreceğini anlatmıştım, öğrencilerime... Ve Milliyet Spor tekrar iç sayfaya taşındı. Beklentim o ki, Sayın Sedat Ergin'den, Milliyet Spor'un eski ve bütün ülkeyi mutlu etmiş "Arka kapağa" çıkmasıdır... Gazete benim değil... Ben oradan ekmek paramı kazanmıyorum ama, bu ülkede 40 yıla yakın bir süredir spor yazarlığından ekmek yiyorum... Şimdilik yarım porsiyon tebrikler... Appiah'ı tanımak mı ? Geçtiğimiz haftaki bu sütunda Appiah'la ilgili bir anımı yazmıştım. Vay sen misin? F. Bahçe taraftarının gözü kapalı kısmından tepki gelmekle kalmadı, yönetimden ismini tahmin ettiğim ama, açıklamaya gerek duymadığım bir kişi de, "Bu satırları yazan acaba 1999'da Appiah'ı tanıyor muydu" diye sormaz mı ? Sen ne cevap verdin diye soracak olursanız, sadece "O soruya sorana acırım" demekle yetindim. Haaa az kalsın unutuyordum... Önceki günkü Sabah'ta şöyle bir haber vardı: " F. Bahçe'ye, Daum'un isteği üzerine Leverkusen'den getirilen Saul Steiner isimli teknik danışman, Appiah'ı tavsiye eden adam..." Hani başkan 1998'den beri tanıyor ve istiyordu diye yazılıp çiziliyordu ya... Hani bilgi olsun dedim... Sabah'ın haberi yalansa, orası için de bildiri yayınlayın bakalım, müthiş futbol bilgini ! Show TV, Türkiye'yi kurtarabilir! Amma büyük laf değil mi ? Türkiye'yi bir özel televizyon kurtarabilir mi ? Evet evet, hem de nasıl... Show TV'nin geçtiğimiz pazar günü saat 13. 30 sularında yayımlanan, "Haber Özel" programını dehşetle, ibretle, keyifle, zevkle ve de en önemlisi geleceğimiz için umutla izledim. Nasıl oluyor da, bu çok çelişkili duyguları birarada yaşadım, değil mi? Efendim; programda, İstanbul'un çok hayati kavşaklarındaki trafik ışıklarının gerek yaya, gerekse de araçlarla ihlali gösterildi. İhlali yapanlarla da konuşuldu. Sorulan sorulara cevaplar dehşet verici idi. Daha doğrusu son 20-25 yılın Türk vatandaşının ne hale geldiğini belgeliyordu. Bence bu program, her gün, her akşam gösterilmeli... Ben hep şunu iddia ederim; trafik ışıklarına uyalım, bu ülke bir senede kurtulur. Bu kadar basit mi ? Evet... Çünkü o zaman saygıyı, medeniyeti, yasalara uyumu kazanırız da ondan... Show TV'nin o programını aradım, kutladım ve teşekkür ettim. Ama aynı anda da, o görüntüye gelenleri de lanetledim... Böyle 70 milyon olacağımıza... Pires masalları! La Fontaine'in bütün fablları ezberlemiş, çocukluğunda masalın her türlüsü hafız dedesinin o muhteşem sesinden nameli dinlemiş bir kişi olarak, G. Saray'ın Pires masalını hiç mi hiç dinlemedim... Bir gün olsun, Pires'in, G. Saray'a gelebileceğine, hatta hatta Hasnun Galip veya Florya'da çay bile içeceğine inanmadım... Şaştığım; G. Saray gibi Batı'ya açılan pencere dediğimiz yerden dışarıya masal anlatılması... Ne gereği var ? Ben G. Saray'ın neden böylesine bir ekonomik duruma düştüğünü biliyorum. Yazdım, söyledim de... Ama nedense, en azından Canaydın başkan bunu bir bir anlatmıyor da, hem biz sporseverlere, hem de kendi kamuoyuna ninni söylenmesinde izin veriyor ? Örnek mi ? Başkanlığa ilk geldiği sezon ve sonrasındaki yarım içinde 53, 5 milyon doların transferde savrulduğu... Trabzon açılıyor! Son iki sezondur ligi ikinci bitirip, şampiyonlukları kıl payı kaçıran ama, futbol olarak herkesin beğenisini kazanan Trabzonspor, transferde de ufuklarını genişletiyor... Düne kadar çevresindeki ülkelerden ucuz, Belçika'dan kelepir kovalayan Trabzonspor, şimdilerde kıta değiştirdi. Bununla da kalmadı, Çek futbolunun en genç yıldızı Jun'a yöneldi. Acaba diyorum; Karadeniz'de petrol çıktı da haberimiz mi olmadı ? Espri bir yana, Atay başkanın saat 12.00'den önce düşündüğü açıkça ortada... Gerets'e bir solcu bulun bitsin! Gazetelerde, televizyonlarda hergün, "Gerets, sola adam istiyor..." haberi var... Birileri çıkıp da, Belçikalı hocaya, "Para yok... Sen içerden bir sol adamı bul " diyemiyor. Yahut bu işin başkaca bir hal şekli var. Ne mi ? Bulun ülkenin en hızlı solcularından birini, kurtulun yahu ! Şaka bir yana; bugün dünya futbol piyasasında sağ ayaklı olup, sol çizgide oynayan tonla adam var... İşte, düne kadar sol ayağını yürümek için kullanan Ümit Özat... Müthiş bir özveri ve istekle, yarım yamalak da olsa, sol çizgi adamı oluverdi. Gerets'e birileri bu örneği de sunabilir... Ama yeter artık ! Beşiktaş taraftarının gözü aydın! Beşiktaş taraftarının kapalı tribünün büyük bölümünü tutan kısmı, hiç kuşkusuz, son yıllarda Nouma'yla yattı, Nouma'yla kalktı. Hatta Nouma'ya kendilerini pavyona götürmesi için slogan attı. Sonra Carew ince bir geçiş yaptı. Ve öyle bir şartlanma ile karşı karşıya kaldı ki Beşiktaş yönetimleri; bu taraftara her dönemde bir Nouma gerekiyor... İşte size Ailton ! Alman liginin iki sezon önceki gol kralı... Magazin basının değerli malzemesi... Rodeocu... Bahse girerim ki, Beşiktaş taraftarı şu günlerde bir İstanbul mekanı için kağıt-kalem elde, Ailton'a adına harıl harıl çalışıyordur. Ah bir de şu Ailton'un, Schalke'ye olan borcunu aralarında bir toplayabilsiler... Böyle değişiklik gördünüz mü ? FIFA v e UEFA, hazırlık maçlarının tiyatroya, orta oyununa dönüşmesini engelleme adına, oyuncu değiştirme sayısını "Altı"da tutmaya çalışıyor. Bizde de Daum isimli bir dahi, bir hazırlık maçında 7 oyuncuyu, evet tam 7 oyuncuyu aynı anda değiştiriyor... Benzerini görmüş, yaşamış olan varsa beri gelsin ! Federasyon coştu ! Bıçakçı Federasyonu, göreve geldiğinden bu yana hata üstüne hata yapıyordu. Bugünlerde ise yavaş yavaş ve çok kontrollü adımlar atmaya başladı. Havuz'un suyunu "Temizledi ". Milli Takım'ı, Ersun Yanal'dan, geç de olsa, kurtardı. Şimdi de, 2012 Avrupa Futbol Şampiyonası'na aday oldu... İyi, güzel de, Türkiye, bugünkü Türkiye olarak kalırsa, daha doğrusu mantığını değiştiremezse, o kalın dosya bir kere daha rafa kalkar ve de üzürülüz... Haaa az kalsın unutuyordum, bir de şu yabancı sayısını, ülke futbolcusunu yeniden kazanmak adına, azaltabilseniz... Nasıl olsa, AB üyesi ülkelerin futbolcuları için yapılan isteği geri çevirdiniz. Yani ? Yani korkuyu da üzerinizden atttınız... İmmel'in raporu! F.Bahçe'nin, düne kadar diplomasızdı, şimdi durumu nedir bilemem, kaleci antrenörü İmmel, Almanya raporunda Volkan, Recep ve Serdar'ı yetersiz bulduğunu belirtmiş. Ben haberi gazetelerden okudum... Acaba İmmel yeterli mi ? O da tartışılır... En iyisi F. Bahçe yönetimi Daum'u karşısına alacak ve bu kaleci meselesini kökten ama, tam kökten halledecek... Yoksa, hiç bir zaman kale emniyette olamayacak... İşte, Türkiye'nin yüzkarası! Yok yok spordan değil, bu yüzkarası... Hani kısa süre önce, özel televizyonlardan birinde, "Gelinim olur musun" diye bir ahlak zedeleyici, toplumu yaralayıcı bir program vardı ya... Ben öyle yorumlamıştım o şeyi... İşte o programlardan birinde evlenen, ya da evlendirilen çift ekranlarda birbirine girip, ayrılıyor. Erkeğin anası, ekranlarda "Bu ne biçim kadınmış, yandık, bittik, mahvolduk" diye kendini yerden yere atmaz mı ? Eeee, sokaktan kız alırsan, ekranda görünme sevdasına kapılırsan, yanarsın işte... Şimdi bu anaya üzülsek mi, yoksa... Dilim varmıyor vallahi ! Rıza da, Del Bosque yolunda! Beşiktaş'ın teknik direktörü kardeşim Rıza da, Del Bosque gibi, eskiler ilave yenilerle, tam bir curcunaya dönüşmüş kadrosunun içinden hala çıkamamış görünüyor. Hazırlık maçlarında Beşiktaş, iki maça aynı onbirle çıkamadı. Tamam, herkes izlenecek ama, Rıza, Del Bosque'den daha avantajlı... Neden mi ? Kadronun tamamını tanıyor... Ama gidişi tıpkı Del Bosque gibi; herkes oynasın... Ancak bu defa, platform çok kaygan... Öyle ya geçen sezonun ikinci yarısında hedefi, amacı olmayan bir takımın rahatlığı vardı. Şimdi ise... Hani derdik ya, Rıza futbolmuzun hammalı diye... Vallahi, iki sezon önce hediye edilen şampiyonlukla, geçen sezonun hayalkırıklığını adamın omuzlarına yükleyiverirler... Dikkat! Appiah'ın cinsiyeti ne ? Bizim servisin dedektiflerinden Ercan yakalamış... Ben de baka baka atlamışım... Sabah'ın 24 Temmuz pazar günkü sayısında, F. Bahçe'nin yenisi Appiah tanıtılıyor... Fotoğrafın içine künyesini koymuşlar... Doğum tarihi, eşinin ismi, çocuklarının sayısı, parfümü, arabasının markası falan derken sıra lakabına gelmiş... Ne yazmışlar beğenir misiniz ? "Kısrak..." Benim bildiğim kısrak atın dişisine derler. Ne bilgili servis değil mi Hıncal Uluç dostum ?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.