Moshoeu'nin golü !

A -
A +

Bayramın yanılmıyorsam, ilk günüydü... Türkiye Süper Ligi'nin yayın hakkını elinde bulunduran televizyonda nostaljik bir maç ekrana getiriliyordu. 1998-99 sezonunda Löw'lü F.Bahçe Şükrü Saracoğlu'nun ilkel konumunda Samsunspor'la karşılaşıyordu. Yani ne şimdiki müthiş taraftar gürültüsü vardı, ne de rakibin üzerinde ciddi bir baskı... Maçı F.Bahçe 5-2 kazanıyordu. Ve ben hayatımda ilk defa bizim ligden eski bir maçı büyük bir dikkatle, taa başından sonuna kadar seyrettim. Çünkü o F.Bahçe, sistemi mükemmel işletiyor ve iyi savunduğu gibi çok kolay da gol pozisyonuna girebiliyordu. F.Bahçe o maça Rüştü - Tayfun, Saffet Akbaş, Högh, Erol - Metin Diyadin, Kemalettin, Murat Yakın, Moshoeu - Moldovan, Baliç tertibiyle çıkmıştı. Yani yukarıdaki dizilişe göre 4-4-2 oynuyordu. Kemalettin ve Murat çift ön libero alarak görev yapıyorlardı. Ve o akşamki bu takımdan, şu anda sadece Rüştü kalmıştı. Yani, o akşamki F.Bahçe maçı kadrosu, Baliç bir yana, yeterli görülmediği, iyi oyunculardan kurulu olmadığı dolayısıyla da dünya takımı hedefini vuramayacağı gerekçesiyle dağıtılmıştı. Sadece Baliç'e büyük bir teklif geldiği için kulübe para kazandırılmak maksadıyla Real Madrid'e satılmıştı. Biraz da Moldovan'ın gidişi Baliç'inkiyle benzerlik taşıyordu. Ama çok az... Diğerleri ise neredeyse kızılcık sopası ile kovulmuşlardı. Hele hele Högh, Ali Şen'in içerdeki casusu diye hedef adam gösterilmiş, Saffet Akbaş takımı yakan başlıca futbolcu olarak aslanların önüne atılmış, Murat Yakın ise hâlâ kulüpte görev yapan bazı kişilerin sanki izniyle kaçırılmıştı. Metin Diyadin, Erol, hele hele Kemalettin üçüncü sınıf oyuncular yorumuyla gönderilmişlerdi. Moshoeu'nin dibi ise F.Bahçe'nin bugünkü kötü durumunun başlıca sorumluları arasında olan anlı şanlı spor medyamızdaki F.Bahçe amigolarınca oyulmuştu. Tayfun da bu depremin altında kalmamak için İspanya'ya kaçmıştı. Bu takımın daha sonra o sezonki diğer maçlarını gözlerinin önünden bir film şeridi gibi geçirdim. İzmir'deki 3-0'lık Altay galibiyetine kadar, Löw takımı 3-5-2 oynatıyordu. Ve işler iyi gitmiyordu. İzmir'deki o maça Amerika'dan tedaviden gelen başkan Yıldırım adeta el koyuyor ve biraz bendenizin ısrarcı yazı ve yorumlarıyla takım dörtlü savunmaya dönüyordu. İşte o akşamki 3-0'lık galibiyetten sonra, F.Bahçe, dörtlü savunmaya geçerek tam 9 maç üst üste kazandı. Ama sonre ne oldu? O takım iki gollük averajla Beşiktaş'ın önünde liderliği eline geçirdikten sonra, ligi ancak üçüncü bitirebildi. Bakın neden? Bugünkü tahribatta da izleri bulunan sözümona akıl hocaları, tuttular Sergen'i zorla F.Bahçe'ye aldırdılar. O günlerin genel sekreteri Köksal Özbek'le Sergen'in transferinin F.Bahçe'nin yolunu keseceğini söyledik. Alınmaması için adeta ısrarcı da olduk. Hatta o günlerin yöneticisi ve Sergen'in 4 milyon dolar verip kulübe hediye edecek olan Gürbüz Refioğlu ve bütün yönetime bir saat büyük yanlış yapmak üzere olduklarını anlattım. O gece iş olmadı. Ama bir ay sonra transfer gerçekleşti. Ve imza atıldıktan sonraki, o gün F.Bahçe liderdi, ben de şöyle bir imza attım. "F.Bahçe en iyi dördüncü olur..." Ama bir sıra yanıldım, ligi üçüncü bitirdi. İşte bu takım, hocasının acemiliğine rağmen, F.Bahçe'nin beş yılın başarılarla süsleyebilecek kadrosu idi. Ve kim bilir Sergen alınmasaydı, rakibini şampiyonluk sayısında geçmişti de... Ve de son iki üç yılın saçmalıklarla dolu transferleri de yapılmayacaktı. Borç da bugünkü rakamlara tırmanmayacaktı. Bu maç bence, herşeyi çok açık ve net ortaya koymuştur. Siz de seyredin. Bakın bakalım, bugünkü 100 milyon dolarlık F.Bahçe mi takım, yoksa bu işe yaramazlar ordusu mu? Hatta hatta bundan bir sezon önce, kötü hoca Lazaroni'yle Şampiyonlar Ligi'nde 7 puan toplamış ama, uyutarak oynuyor gerekçesiyle dağıtılan F.Bahçe mi? İşte, bugünkü iflas da, Sergen'in alınıp, sonucun üzerine monte edilmiş yaz-bozdan kaynaklanıyor. Tabii, 22 milyon dolara Ortega'yı aldıran akıl hocalarının hâlâ devrede oluşlarıyla da sürüp gideceğe benzemektedir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.