Sporun dışında başlıyor bugünkü Haftalık... Çünkü gündemin bu bölümüne değinmemek olmaz... Spor yazıyoruz ama önce gazeteciyiz... Mustafa filmi kimileri tarafından eleştirildi, kimileri tarafından beğenildi. Ben orada değilim... Ben, hayatta olup Atatürk'ü görmüş, hatta onunla yaşam paylaşmış Sayın Ülkü Adatepe Hanımın görüşlerine başvurulmayışını şiddetle kınıyorum... Demek ki, atıyorsunuz beyler! Gelelim Sabah'ın Cumhuriyet Kadınları haberine... Hadi oradan siz de... Halide Edip Adıvar, Afife Jale, Ülkü Adatepe gibi hanımlarla Behice Boran'ı aynı potada nasıl değerlendirirsiniz? Öyle jüriye yazıklar olsun! Oldu olacak Guevera ile Atatürk'ü de yan yana gösterin... >> Terim'in maaşı! Milli Takımlar Teknik Direktörü Fatih Terim'in maaşına yapılan zam ve dolayısıyla aylık gelirinin, okuduğuma göre, 230 milyon YTL'ye çıkışı büyük tepki aldı... Peki, sabahları bu milletin ahlak yapısında ciddi erozyona sebep olan sözüm ona kadın programlarının ünlü (!) simaları ile karga seslilerin jüri üyeliğini yapanların götürdüklerini neden eleştirmiyorsunuz? Vıcık vıcık magazin programlarından neler kaldırıldığından haberiniz var mı? Bunlar gündeminizde neden yoklar? Terim Hoca veya bir başkası, koca bir ülkenin bayrağını sporun bir numaralı platformundu temsil ediyor... Peki, yukarıda sıraladığım muhteremler ne iş yapar? Ülkeye ne katkıları olabilir ki, ahlak yapısını arızaya uğratmaktan başka... >> Casillas ve Semih! Burada iki Fenerbahçeli futbolcudan söz edeceğim... Aragones, Semih'i uç adamı arkasına, yarım orta saha, yarım forvet olarak koymuştu. Tamam dedik... O da öyle dedi... Ama bir de "sağ kanada da bak" görevi verilince, Semih jübilelik olur hale geldi... Bu biiiir... İkincisi kaleci meselesi... Hani, Real Madrid kalecisi Casillas'ı örnek gösterip Volkan Babacan'a destek vermiştiniz? O halde neden bu çocuk Sivas ve Ankaragücü maçlarını iyi oynadıktan sonra makas yiyor? Siz ağzınızdan çıkanları düşünerek mi kullanıyorsunuz, yoksa sallıyor musunuz? >> Siz nasıl asbaşkansınız? İnanılır gibi değil... Asbaşkan demek, başkan vekili, başkan olmadığında başkan demektir. Ama gelin görün ki, Fenerbahçe'nin, kulübü temsil ettikleri basın toplantısında yer alan iki asbaşkanı, "Borç nasıl oluyor da, sadece Emre, Guiza ve Aragones'e verilen toplam miktar olarak gösteriliyor" sorusuna, "Vallahi bununla ilgili bizim bilgimiz yok... Bu nedenle öğrenip, sonraki bir toplantıda cevap verelim" diyorlar... Şimdi "Dünya kulübü" nasıl yönetiliyor daha iyi anlayabildinizdi mi? >> Beşiktaş antikacı dükkanı mı? Dedim ki, bir yenilik çalışması düşüncesidir, çabuk gelir, geçer... Ama öyle değilmiş... Ne mi? Beşiktaş'ın, Denizli Hoca tarafından, özellikle Avrupa'nın tamamen, diğer kıtaların da neredeyse yüzde doksanla terk ettiği üçlü savunma ile oynatılmasına devamı... Sonuç mu? Yok yok maç kaybedildiği için yazmıyorum, ama 34 yaşındaki Üzülmez'e de, 21 yaşındaki Serdar'a da yazık değil mi? Detay mı? Bugün o kadrosuyla lig ikincisi olan Aykut Kocaman, dört-beş yıl önce bu sistemi "İnsanlık dışı" olarak yorumlamıştı. >> Basketbolu, Başbakan kurtarabilir! Yanılmıyorsam iki yıl önceden bu yana birkaç defa yazdım... Dedim ki; "Ey Basketbol Federasyonu sorumluları, ey devlet, böyle giderse 2010 Dünya Şampiyonası'nı elimizden alırlar..." Nereye mi geldik? Turgay Demirel alarm zillerini geçen hafta çaldı... Yazık! Sporun ta içinden gelmiş dostum Sayın Başbakana sesleniyorum; "Derhal duruma el koyup, ülkenin itibarının zedelenmesine engel olun!" Skibbe'nin aklını kim çeldi? Galatasaray, önüne gelene dört attığı günlerde de, "Bu kadar lüks ileri uç adamı varken, çift uç adamı ile oynanamaz" diye yazıp, söylemiştim. Bursa, Eskişehir ve Antalya maçlarında bedeller ödendikten sonra, belli ki birileri Skibbe'nin kulaklarına asılıp, bir uç adamı ve arkasında Lincoln biçimindeki doğru formülü fısıldamış... Bu zat-ı muhterem kimse, bence o kutlanmalı... Sabri'nin dersleri! Bu ülkenin, gerek yazılı, gerekse de görsel basındaki ünlü yorumcuları, Galatasaraylı Sabri'nin bek olamayacağını yazıp, söylediler. Hem de üzerine basa basa... Şimdi ise, bakıyorum hepsi Sabri'nin notunu hep en yüksek tutuyor... Olsun değil mi; Dün dündü, bugün de bugün... Nasıl olsa ne hesap soran var, ne de işten anlayan... Ama Sabri'nin koca bir takımı, sıkıştığında kalecisine veya stoperlerine oynatmayıp, kulvarında bir maçta toplam on, on beş arası depar atarak rahatlatan oyuncu olduğunun farkına vardılar mı acaba? Tebrikler Sabri! Delgado'ya Maradona morali! Ne güldüm bilemezsiniz... Neymiş; Arjantin Milli Takımı patronluğuna getirilen Maradona, taaaa İstanbul'a gelip Delgado'yu izleyecekmiş... Tabii Avrupa'nın ünlü kulüplerinde yüze yakın Arjantinliden fırsat kalırsa. Bunu duyan Delgado da, Kayseri'de yıpranmamak adına olsa gerek, sadece yürüdü...