Fenerbahçe Disiplin Kurulu, asbaşkanlardan Mahmut Uslu için yapılan suç duyurusunu, ciddi olmadığı gerekçesiyle dikkate almadığını, dolayısıyla da cezaya yer olmadığını açıkladı. Açıklamayı yapan Kurul Başkanı Sayın Tuncer Erdoğan'a şunları soracağım; "Size gelen şikayetleri, ihbarları ciddi veya gayri ciddi olup olmadıkları konusunda mı incelersiniz, yoksa şikayet edilen kişinin suçlu olup olmadığına mı bakarsınız? Kendi sesi ve görüntüsü ile biri bir suç işliyor da, bu ciddi görülmüyorsa, başkalarının aynı yoldan gelen dosyalarını nasıl ciddiye alıp, karar verebiliyorsunuz? Yoksa siz emir-komuta zincirine mi bağlısınız?" >> Hadi yahu Tigana..! Beşiktaş Teknik Direktörü Jean Tigana, Trabzon faciasından sonraki basın toplantısında, "Bu maçta takımımızın kötü taraflarını gördük" demez mi? Vallahi de dedi, billahi de dedi... "Ne olmuş ki" derseniz, "Tigana'yı kutlamak gerekir" derim... Öyle ya, Tigana benden yaklaşık on ay sonra kötü tarafları görmüş de ondan... >> Galatasaray gibi olun! Galatasaray'ın Mali Genel Kurulunda, Canaydın Yönetimi'nin bilançosunu, 53 üye onaylamamış. Hatta bu ibra edilmemek anlamı da taşıyor. İşte gerçek kulüp üyeliği budur. Her önüne konana koyun gibi "evet" deyip kafa sallamak yerine, "Burada yanlışlık var. Ben bu işe 'evet' demem. Çünkü kulübümü seviyorum" tepkisi alkışlanacak tavırdır... Diğer kulüplerin üyeleri bu reaksiyonu örnek alsın! Haaa kulübün borcu 200 küsur YTL'yi aşmışmış... Ne gam! Nasıl olsa Başkan rehinde... >> Şenes Erzik de yandı! UEFA İkinci Başkanı, Avrupa futbolundaki gurur abidemiz Şenes Erzik, geçtiğimiz hafta Balçiçek Pamir'e geniş bir röportaj vermiş... En çarpıcı yeri de şu: "Fenerbahçe, her kötü sonuçtan sonra hakemleri eleştirip havanda su döveceğine, aynaya bakıp kendi hatalarını bulmalıdır." Desenize Şenes Erzik'in de Futbol Federasyonu Başkanlığına adaylığı şimdiden veto kulvarına girdi. >> Ağlayan şampiyon! Mahmut Demir, bu ülkenin yetiştirdiği, dünya minderlerinde kürsüye çıkardığı önemli bir güreşçidir. Mahmut Demir, aynı zamanda benim de iyi bir dostumdur. Geçenlerde, Amasya Şekerspor'un Avrupa Şampiyonluğu kürsüsüne çıkışında gözleri yaşlanan ve damla damla yüzü ıslanan Mahmut'un bu görüntüsü çok kişinin garibine gitmiş. "Neden" dedim... Efendim; güreşçi kardeşlerim genelde katı imişler, duygulardan arınmış yapıları varmış... İşte bu büyük bir yanılgı. Mahmut Demir'i bir tanısanız... O koca bedenin her hücresinde çok kırılgan hücreler vardır. Ama bileğine rast gelmenizi hiç dilemem... >> Denizlispor gerçekten de horozmuş! Şu Denizlispor'un yaptığını kimse yapmadı. Yani bizim anlı şanlı "Üç Büyükler"den söz ediyorum... Önce Beşiktaş'ın şampiyonluğuna Erol'un frikik golü ile engel oldular. Sonra Fenerbahçe'yi yaktılar. En son da Galatasaray'a, belki de şampiyonluğa mal olacak, bir çelme attılar... Bu güç nereden mi geliyor? Eh, horoz diyarı değil mi orası? >> Şota'ya kulak verdiniz mi? AZ Alkmaar'ın kaptanı, Trabzonspor'un eski golcüsü Şota, İstanbul'daki maça rahatsızlığı nedeniyle gelememişti. Ama o sırada bir de mesaj göndermişti Türkiye'ye... Şöyle idi o mesaj; "Gelemeyeceğim. Ama gelseydim de, küfür edilmemesini isteyecektim..." Sonra aynı Şota, Hollanda'daki maç öncesi de aynı ricada bulundu... Ne tuhaf değil mi? Futbolumuza hizmet etmiş bir yabancı dostun bizden dileğine bakın! >> Ziya Hoca şanslı mıydı? Yattara'nın son anda sakatlanması Trabzonspor'u Beşiktaş karşısında hem Gökdeniz, hem Ceyhun, hem de Yattara lüksüyle oynamaktan kurtardı. Bu bir şanstı... Öyle ya ikinci yarıda Ersan'la çift santrfora dönülürken, oyundan Ceyhun veya Gökdeniz'in çıkması gerekecekti. Tabii orta alan tek kişiye bırakılmayacaksa... Gördünüz mü, bazen bazı sakatlıklar da hayra yarar... >> Şekip Bey ne yazdınız? Fenerbahçe'nin asbaşkanlarından Sayın Şekip Mosturoğlu, takım Hollanda'ya giderken, "Tarih yazacağız" demişlerdi. Şekip Bey dostum; sen tarih falan yazmayı boş ver de, şu Tahir Kıran'ı UEFA'ya şikayet edecektin, 8 aydır yazamadığım o mektubu yaz! Ne demiştim; o kağıdı alnıma yapıştırır, programı öyle yaparım... Alnım hala açık... >> Hamza Yerlikaya'yı duydunuz mu? Asrın güreşçisi olarak bilinen Hamza Yerlikaya evladımızın geçen hafta müthiş bir demeci oldu... Hamza soruyordu; "Ben neden devlet sporcusu (sanatçısı) olamıyorum?" Haklıydı aslan Hamza... Bu ülkede iki paralık çok devlet sanatçısı vardı. İsmi ve resmi sadece vıcık vıcık magazin programlarında geçen nice şey, devlet sanatçısı oluyordu da, Olimpiyat, Dünya ve Avrupa Şampiyonu Hamza devlet sporcusu olamıyordu... Bu iş kimin işi ise, ona sesleniyorum; Artık, bu ülkenin gerçek sanatçılarına, sporcularına hakkını verin! >> Kaleci dediğin! Fenerbahçe kalecisi Volkan'un durumu belli... Büyük takımın büyük kalecisi olur kuralı bugün sadece Galatasaray'da işliyor. Alın kağıdı, kalemi elinize, bakın bakalım, Mondragon senede en az 15-20 puan kazandırıyor mu, kazandırmıyor mu? Siz bana, son yıllarda Fenerbahçe'de, Beşiktaş'ta ve Trabzonspor'da senede beş puan kazandıran kaleciler olduğunu söyleyebilir misiniz? Kaleci dediğim havada uçan adam değildir. Yer tutan, oyunu kaleden en son adamına kadar okuyan, yöneten, yan toplarda üstün, ayakları çabuk, kolları kuvvetli, defansın arkasına düşen toplarda çevik ve kontrollü vurabilen kaleci gerçek kalecidir... Bakın bakalım, bu özellikler Türkiye'de en çok hangi kalecide var! >> Van Gaal'in feneri! Hollandalı teknik adam, Fenerbahçe maçından sonra, Zico'nun ipliğini pazara çıkardı. Daha doğrusu Zico'nun henüz öyle Avrupa maçı falan teknik direktörü olmadığını meydana çıkardı. İlk kırk beşte düz oyunculardan kurulu bir beraberlik takımı ile oynadı. Ama sonra iki estetik yapılı oyuncu ile maçı beraberliğe taşıdı... Bu işi becerdikten sonra da, Fenerbahçe Yönetimi'ne ve başkan yağdanlıklarına fener tuttu. O fenerden çıkan ışıkta da şöyle bir cümleyi aydınlatıyordu: "Zico, bu işi hiç bilmiyor..." >> Bayan yöneticiden ders! Beşiktaş'ın çiçeği burnunda genç bayan yöneticisi Gülnaz Arsel'i kutluyorum. Neden böyle balıklama girdim, açıklayayım... Trabzonspor faciasından sonra Gülnaz Hanım'ı Digitürk'te izledim... Ne bir kulüp amigosu gibi, ne de takımının yenilgisine bahane arar bir asıl suçlu gibi konuştu. Ne gördüyse, hem de bir bayan olarak, onun değerlendirmesini yaptı. Bravo! Kendini yönetici sanan erkeklere ders olur umuduyla... >> Gerets'e teşekkürler! Galatasaray'ın Belçikalı teknik direktörü, artık bizlere yabancı ellerin atasözlerini öğretir oldu. Olsun, bu da bir şey, bir hizmet... Kültür dediğine öyle kolay kolay ulaşılamıyor. Ben derim ki, Mr.Gerets, biraz da aylardır oynamayan Tolga ile Cihan'ı yan yana oynatmamayı öğrense... Çift santrfor tercihini yaparken, kimlerin o ikiliyi oluşturacağını bir öğrense... Çift santrforla oynanırken, bir de İliç'in sahada bulunmasının, Galatasaray'ın çöküşünü hazırlayacağını öğrense... Ama olsun, bir bakarsınız, boksörler ve köpekler de bir gün karşı karşıya gelebilirler... >> Böyle şampiyon olunur mu? Galatasaray Başkanvekili Sayın Adnan Polat, Denizlispor beraberliğinden sonra, "Böyle şampiyon olunamaz... Hakem fena değildi ama, maçı çok az uzattı. En az 15 dakika uzatma vermeliydi" dedi. Böyle şampiyon olunamaz ama, rakibiniz sizinle aynı görüşte değil, bu bir... İkincisi, öyle on beş, yirmi dakika uzatmaların da işe yaramadığını yine rakibiniz size öğretemedi mi? >> Daum'a saldırı! Fenerbahçe'de çalıştığı günlerde demode olmuş hoca olarak yorumladığım ama, nedense bazı fanatiklerin, ya da başkan yağdanlıklarının hala büyük hoca olarak gördükleri Daum, Köln'de idman yaptırırken taraftarlarca tartaklanmış... Neden sonra? Kendi sahasında 5 yedikten sonra... Demek ki Köln taraftarları, Fenerbahçe'ninkilerden daha fazla takımlarını seviyorlarmış. Zaten dünyanın hiçbir yerinde taraftar, başkancı, ya da teknik direktörcü olamaz. Gerçek taraftar kulüpçüdür, renk aşkı ile yanar tutuşur. Ve nihayet eski hakiki Fenerbahçe taraftarını da, tıpkı Köln'dekiler gibi, Antalya karşılamasında gördük... Bu, Türk futbolu adına olduğu kadar, umarız ki, Fenerbahçe'nin şanlı tarihine dönüş için önemli sinyaldir... >> Melih Bey siz buyurun! Ankara Büyük Şehir Belediye Başkanı Sayın Melih Gökçek'in geçtiğimiz hafta gazetelerin hepsinde çıkan bir demeci vardı... Sayın Başkan o demeçte, Türk futbolunu ancak Digitürk'ün başındaki arkadaşımız Şansal Büyüka'nın kurtarabileceğini, dolayısıyla da Federasyon Başkanı olması gerektiği görüşüne yer vermişti. Haber yalanlanmadı. Önce bunu vurgulayayım... Melih Bey; peki Erman Toroğlu ne olacak? Bence o da MHK'nin başına geçmeli... Sen sağ, ben selamet! Peki, Sayın Başkan, zat-ı alileriniz başkan olsanız! Olmaaaaz! Uzaktan kumanda sıfır riskli, eğlenceli de... Haaa o müthiş ikili federasyona geçerse, hakem doğrama makinesi Maraton ne olacak? Ne olur ki! Onu da yaparlar, ötekini de ... Tam özerkliğe uygun!