F.Bahçe Başkanı Sayın Aziz Yıldırım, G.Antepspor'la Şükrü Saracoğlu Stadı'nda oynanan maçın öncesinde, sadece Süper Lig maçlarının yayın kuruluşunun uzatılan mikrofonuna, Paris'ten gelirken doldurulan ağzıyla boşaltıvermişti. Bu açıklamalar içinde, günlerce oraya buraya medyaca en çok çekiştirilen bölüm, bir spor müdürünün eşi için istediği röportaja Yıldırım'ın hayır demesi ve bunun üzerine o müdürün gazetesinde kendisi aleyhine haber dizisi yayınlayışı idi. Sonradan hedef şöyle netleşti: Sabah'ın eski, Vatan'ın yeni spor müdürü İbrahim Seten, ikinci eşi olan Sanem Altan'a yeni gazetesinin spor sayfasında yazı yazdırmaya başlamıştı. Seten, Sabah'tan kalan 'kadim' dostluğa sığınıp, sayın Yıldırım'dan eşine bir röportaj imkânı sağlamasını talep etmişti. Yıldırım da bunu kabul etmeyince, Vatan, Yıldırım'ın aleyhine veryansın etmeye başlamıştı. Yani başkan "Eşi için istediği röportajı reddettiğim spor müdürleri var. Bunlar şimdi bana saldırıyorlar" demekle bu gelişmeyi kastetmişti. İyi, güzel... Peki, aynı kulübün, yani F.Bahçe'nin futbol takımının teknik patronu Oğuz Çetin'in, 30 Mart Cumartesi günü aynı müdürün gazetesinin spor sayfasında, yani Vatan'ın 26.sayfasında aynı müdürün eşine verdiği, hem de tam sayfa röportaja ne demeli? Ancak, bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu denebilir. Düşünebilir musunuz; koca F.Bahçe'nin, yani bu ülkenin spordaki lokomotifi, hayatın bütün birimlerindeki vazgeçilmezi F.Bahçe'nin düştüğü durumu? Başkanın vetosunu yemiş bir müdür ve eşi, aynı başkanın tayin ettiği teknik patronla tam sayfa konuşabiliyor. Ya ben eskiyen nüfus kağıdım sebebiyle zekâ özürlü oldum veya bu dünyada değil ayda yaşıyorum. Yok, bunlar değilse, o zaman başkaları mı aynı durumda dersiniz? Bilmem ki... Vallahi de, billahi de aklım durmuş durumda... Sonra taraftar sokakta, toplu taşıtlarda, telefonlarda, maillerde, fakslarda sorup duruyor: "Bu F.Bahçe'nin hali n'olacak?" Sizce ne olabilir ki?..