Bütün okurlarımın yeni yılını kutlar, sağlık, mutluluk ve bol kazanç dilerim. Ben böyle yaparım da, benim evlatlardan, rahmetli Doğan Can'ın mirası, iyi golcü Alp Can'ın kardeşi Ilgaz Can, yılın son akşamı cep telefonuma bu konu ile ilgili şöyle bir mesaj geçti: "F.Bahçe'nin şampiyonluğu kadar güzel günleriniz, G.Saray'ın borcu kadar çok paranız, Beşiktaş'ın taraftarı kadar az derdiniz olsun..." Ne dersiniz; üç büyüklerin son durumu bu kadar kısa ve net anlatılabilir mi? Alex'ten teknik dersi! Milliyet'te, yeni yılın ilk sayfalarında şöyle bir haber vardı; "Alex, bundan böyle alt yapıya teknik dersi verecek..." Oldu mu? Günümüz spor medyasında olmaz yoktur. Teknik, futbolcunun annesinden gelir, öğretilemez, o konuda ders verilemez... Acaba Alex'e birileri teknik dersi verdi mi? Haaa, Alex, hiç koşmadan, pres yapmadan, adam kovalamadan, Türkiye'deki uyuyan defanslara nasıl korner, nasıl frikik yutturulur dersini verecekse, diyeceğim yoktur... O da, dersi alacaklar Türk olduklarından işe yaramaz... Bu ayıp temizlenmeli! Anayasa Mahkemesi, ya yarın, ya da öbürgün toplanacakmış. Gündeminde de CHP'nin bir yasanın düzeltilmesi yolundaki itirazı bulunuyormuş. O da, Futbol Federasyonu Başkanlığı için yüksek okul diploması koşulunun konmuş olması... Yahu, bu ülkede başbakandan, yani ülkeyi yönetenden o derece bir diploma istemiyorsun, futbolu yönetecekten istiyorsun... Yani futbol, ülkeden önemli mi? Öyle anlaşılıyor. Tabii o yasa, sırf Haluk Ulusoy başkan olmasın diye çıkarılmış, bir ayıp abidesidir... Saddam'ın abidesi yıkıldığına göre... Yıkıla... O kim Başkan, açıklamalısın! F.Bahçe Başkanı, geçen yılın son günlerinden kendi televizyonundaki "Şey'de", localardan birisinden, Genç Fenerbahçeliler grubu ile onlara katılan bazı grupların talimat alındığını, bu kişiyi de bildiğini ama açıklamak istemediğini söyledi... Şimdi, yarın bir müsabaka sırasında Şükrü Saracoğlu localarına bakıldığında cep telefonuyla konuştuğu görülen herkes zan altında kalacaktır. İsterse eviyle, arkadaşıyla, eşiyle, hatta hatta başkanla konuşuyor olsa bile... Sonra mı? Eh, telefonu elinde görülen de diğer kesim tarafından iltifata(!) tabii olur... Sonra mı? Allah korusun, tacize de uğrayabilir. Bu nedenle başkanın taraftar gruplarının sponsoru olarak açıkladığı bu kişinin ismini vermesi gerekir. Yoksa... Kendisi der ya; çamur at izi kalsın diye... Hani öyle olmasın diye efendim... Trabzonspor değişiyor mu? Trabzonspor, basından izlediğime göre, Fatih Akyel'le işi bitirmiş. Hem de taraftarların yoğun tepkisine rağmen... Demek ki, yeni başkan ve ekibi, kulakları boş yaygaraya tıkalı davranacak... Bir de Brezilyalı Elber haberi okudum. Doğru mu, bilemem... Elber, Elber'dir de, sağlamsa tabii... Haa bu arada Fatih kardeşimin de artık toparlanıp, hem kendi kariyerini yeniden parlatması, dolayısıyla da milli formaya yeniden hizmete hazır olması gerekir... Öyle değil mi, Fatih? TOKİ- MOKİ, TEPE-MEPE! Hayret ki hayret! TOKİ, Yani Toplu Konut İdaresi yetkilileri Riva'nın kendileri için uygun olmadığı konusunda açıklama yaptılar. Allah Allah! Peki, Başkan Canaydın, kongreyi neden topladı o zaman? Genel Kurul'la dalga mı geçti? Sayın Selahattin Beyazıt, yıllar sonra kurtarıcılığa boşuna mı soyundu? Ben hallederim derken, yaş tahtaya bastığını görmedi mi, ya da ayaklarının altına yaş tahta mı sürdüler? Seyrantepe'nin de, masal olduğunu aylar önce, daha adı ortaya atıldığında yazmadım mı? Eh, geriye ne kaldı? Ya Adnan Polat'ın önerisine müşteri bulunacak, ya da Ali Sami Yen, Saracoğlu örneği yıkılıp yeniden yapılacak... Fark ancak böyle kapanır... Gerisi, fasa-fiso... Toraman ne demiş! Beşiktaş savunmasının tandeminde görev yapan İbrahim Toraman, "Sorun savunmada değil, ileri uçta " demiş... Eh, takımı en iyi görünen yerden, yani arkadan böyle yorumlarsan, bir bakmışsın, lig bitmiş... Peki, Beşiktaş'ın, rakibin duran toplarında düştüğü aczi kim yorumlayacak? Bülent Tulun diye biri! Önceki hafta, Haber Türk'teki Şeref Tribünü'nde, G.Saray Sportif Direktörü Bülent Tulun konuğumuzdu. Uzatmadan; televizyon dönemi başladığından bu yana ekranlarda hiç bu kadar geniş ufuklu, bilgili, anlatımı net, sorulara direkt cevap verebilen, profesyonelliği yüzünden iç meseleleri ironiyle aydınlatan ikinci bir futbol adamı izlemediğimi, karşıma alıp konuşmadığımı açıkça itiraf etmek isterim. Bülent, eski dostumdur ama, inanın bu profilini bugüne kadar hiç göstermemiş... Anelka ve Hakan Şükür farkı! Anelka'nın, eski yılın son günlerinde, Sabah'ın Günaydın ekinde iki gün süren bir röportajı vardı. Anelka, özellikle Müslümanlığı seçmiş olmasındaki nedenleri anlatırken, belli ki, kendinden geçmiş. Cennetin yolunu bulmanın uğraşı içinde olduğunu ifade ederken, belli ki, tüyleri diken diken olmuş... Güzel... Hem de çok güzel... Doğuştan bir Hristiyan'ın, Müslümanlığı seçtikten sonra ruhunu böyle açığa çıkarması ne güzel... Peki, benim Hakan Şükür'üm namaz kıldığında, Fethullah Gülen'den söz ettiğinde neden eleştiri oklarına hedef olur? İşte bunu anlamak mümkün değil... Neyse ben Hakan'a formül buldum... Önce Hristiyanlığa geçecek, sonra Müslümanlığa dönecek, sonra rengini değiştirecek ve de en önemlisi kendine bir yabancı ülke kimliği bulacak... Haaa belki de F.Bahçeli olması da gerekebilir... TV-8'e hem teşekkür, hem eleştiri! TV-8, futbol müsabaka yayınlarıyla ciddi bir izlenirlik elde etmeye başladı. Bu kanalın ilk yıllarında ben de program yapmıştım. Neyse... Şimdilerde İngiliz ligi maçlarını veriyorlar. Harika... Hem de yılın son günü iki maç birden yayınladılar. Ama bir de şikayetim olacak... En son Manchester Ünited-Bolton maçında yorum yapan bir vatandaş, yapılan oyuncu değişikliği sırasında "Ben, Ferguson'un üçlü savunmaya dönmesini bekliyordum" demez mi? Hemen telefona sarıldım. "Yapmayın, bu güzel hizmeti karartmayın... İngiltere'de 120 yıldır üçlü oynayan olmadı" deyiverdim... Devam ama, doğrularla... Noel'e kim daha saygılı? Olacak şey değil! İngiltere'de yılın son günü, yeni yılın ilk günü, Noel'in hemen bir gün öncesi, bir gün sonrası maç oynanıyor da, bizde yabancı oyuncular dikkate alınarak tatil veriliyor... Hiç unutmam, Lucescu döneminde yabancılar, Noel nedeniyle çekip gitmişlerdi de, takım da galiba Denizlispor'a takılmıştı. Eeee peki, benim dini bayramlarımda neden bu yapılmıyor? Öyle ya Şeker'de de, Kurban'da da bizde maç oynanır... Birinci günü de, sonuncu günü de... Amaaaan devenin neresi doğru ki... Potadan! Ülkerspor-Mersin Büyük Şehir Belediyespor maçını izliyorum... Mersin takımı, Ülker gibi bir rakibe onbir sayı fark atmış durumda... Maç, sonuna kadar kafa kafaya gidecek gibi... O da ne? Mersin takımında, birinci ligde oynamaları bile söz konusu olmayacak oyuncular giriyor ve bunlar gelişi güzel sallıyor, dalış yapıp top kaybediyorlar. Kenardan tık yok... Ve sonra Ülkerspor patlayıp, fark atıyor. Önceki gün okudum, Mersin'in hocası gitmiş... Oh be! Basketbolda kendi bildiğini, hem de masaldan yapmaya kalkışanlara kement atılmazsa, sonuç hüsrandır. Tekel'i de Telekom'u yenme becerisini gösterdiği için kutlarım... Hep söylüyorum, yazıyorum, basket ligine gelin, basket ligine... Artık susun beyler! F.Bahçe Başkanı, eski yılın son günlerindeki "Şey'de", "Şampiyonlar Ligi ön elemesinden düşersek, biz de UEFA'yı alırız" dedi... Yani, önümüzdeki sezon, bırakın Şampiyonlar Ligi'ne katılmayı, oradan elenmeyi, başkan ön elemeyi bile, müthiş hocasının da katkısıyla, umutsuz görüyor... Yani hazırlıklı olun! Sonra neden Avrupa'da başarılı olunamıyor diye sızlanmayın, eleştirmeyin... Şimdiden önlem alınmıştır. Hem de 100 milyon dolarlık takımla... Helal vallahi! Paralar, açılmasın aralar! Ben bu satırları önceki gün, yani pazartesi günü yazdım. G.Saraylı futbolcular paralarını hâlâ alamamışlardı. Böyle profesyonellik olur mu? Yabancı- yerli ayırımı yapmadan, paraların kuruşuna kadar ödenmesi gerekir. Sonra bu takım sahada kötü sonuç alırsa, suçlu kim olacak? Tribünden yağdırılan protestolar haklı mı, haksız mı, şimdi daha rahat anlaşılıyor... İşte Kara Liste! Bizim Tuğrul Yenidoğan verdi; Antu-Com'un Kara Listesi'ni... Yani F.Bahçelilerin buluştuğu site... Liste şöyle: Sabah gazetesi, Fotomaç, Star TV, NTV, Habertürk, 90 Dakika, Off The Record, Telegol, S.U'le Son Nokta, Şeref Tribünü, Sanem Altan, Hıncal Uluç, Fatih Altaylı, Serhat Ulueren, Tuğrul Yenidoğan, Kemal Belgin, Aziz Üstel, Gökmen Özdenak, Kazım Kanat, Erman Toroğlu... İyi ki beyaz listede yer almamışım... Yoksa 40 yılımdan şüphe ederdim...