Ötesi neresi Nihat Bey?

A -
A +

Fenerbahçe Başkanvekili Sayın Nihat Özdemir, son mali genel kurulda faaliyetlerle ilgili bilgi verirken çok ama çok çarpıcı bir pasajdan geçti. Bu pasaj şu idi: "Beşiktaş'la sahamızda oynadığımız kupa yarı final maçından, hakem hatalarının çok ötesinde oluşumlarla elendik..." Bu ne demektir? Şimdi açalım... Demek ki, Fenerbahçe'yi eleyen, eleten sadece Selçuk Dereli'nin yanlış kararları değilmiş. Böylece Dereli, az da olsa, Nihat Bey'in bizzat ağzından yarı yarıya aklanmıştır. Fenerbahçe taraftarına duyurulur. Devam edelim... Hâl böyle iken, o zaman "Ötesi" neresidir? Ya da oralarda kimler, ya da neler vardır? Beşiktaş'ın dışarıdan manüplasyonu mu vardır, ya da Fenerbahçe'nin takımın içinde bir sıkıntısı mı olmuştur? Vaa mı başka izahı? Sayın Özdemir, hem ülke futbolu, hem kendi kulübü Fenerbahçe ve de ezeli rakipleri Beşiktaş adına bu açıklamasına açıklık getirmelidir. Tabii sorumlu bir yönetici ise... Yılın futbolcusu Serdar'dır! Hani adettendir ya, her yılın, ya da her sezonun futbolcusunu seçmek... Ben de bu sezon için Fenerbahçe kalecisi Serdar'a oyumu veriyorum. Sen İkinci Lig'den Bursaspor'la Birinci Lig'e çık... Daha orada birinci ligde oynamadan, Fenerbahçe'ye üçüncü kaleci olacak konumda transfer ol... Sonra Rüştü sakatlansın, Volkan dökülsün, gel kaleye geç... Hem de en krizli dönemde... Ve de şampiyonlukta büyük pay sahibi olup, A Milli Takım'a kadar yüksel... Şayet, Ankaragücü maçındaki olağanüstü uzanış Serdar'ı milli olmaktan ederse, çok üzülürüm, onu da söyleyeyim... Son yıllarda hiç bir futbolcu yılın futbolcusu unvanını hiç bu kadar hak etmemiştir. Helal olsun Haluk Başkan! Vestel Manisaspor'un Başkanı Haluk Çubukçu, Denizlispor maçı öncesi rakip takımın taraftarları arasına girip, maçın büyük bir olgunluk içinde izlenmesi gerektiğini, sonunda da herkesin kaderine rıza göstererek bütün futbolseverlere örnek olmasını istedi. Aynı başkan, maç sonrasında da Denizlispor'un soyunma odasına girerek kutlama yaptı... Diyeceksiniz ki, Vestel 'in kaç seyircisi var ki, başkanı böyle şıklık yapabiliyor? Bizde kafa budur... Ama bir bakarsınız, şu anda takımı olmayan İzmir sarılıverir Vestel Manisaspor'a, o zaman... İpeksi Dokunuş! Sabah gazetesinin geçtiğimiz cumartesi günkü sayısında spor müdürü, yukarıdaki başlıkla, kümede kalma mücadelesinin verileceği maçlara atanan hakemler üzerine bir yazı döşenmiş. Neymiş; bu arızalı hakemler bu maçlara atanarak, daha şimdiden dinamit yerleştirilmişmiş... Hatta kendilerine "Mahşerin üç atlısı" yakıştırması bile yapılmış... Sonra statlarda neden terör esiyor diye kafa yoruyoruz... İşte bir numaralı sebep... Yani spor medyasının amigo kısmı ve felaket senaristleri! Peki, maçlar nasıl yönetildi? Var mı tık? Olumsuz sonuçlara yakalananlardan var mı isyan? Peki, bu senaristler ve amigolar yaptıklarından utanırlar mı? Siz şimdi soruları cevaplaya durun... Ben bu satırları yazarken, aynı gazetenin Fenerbahçe yazarı NTV'de suça ortak olurken, aynı gazetenin televizyonu olan atv'de Ahmet Çakar henüz ahkâm kesmemişti... Ali Bilgin'in suçu! Olacak şey değil... Seni Almanya'nın, hangi ücra köşesindendir bilmem, bulup getirsinler, piyasa yapmanda hakkı olanları, böylesine kader maçında yalnız bırak... Antalyasporlu Ali Bilgin'in bu yaptığı ne insanlığa, ne de sportmenliğe sığar... Yazıklar olsun! Şimdi çok merak ediyorum, böylesine bir suçu işlemiş futbolcuyu kim koynuna alıp, besleyecek? Aklı veren deşifre olduğunda acaba bünyesindeki futbolculara nasıl fair play öğütleri verecek? Bekleyelim ve bu kara tablonun mimarlarını öğrenelim... Acaba sıra kimdeydi? Fenerbahçe-Ankaragücü maçında çok ama çok ilgi çekici bir oluşum izlendi. Tabii çok kişi bunun farkına varamadı. Mesele şu; Zico, kim gidecekse, onları bir bir kenara alıp afişe etti. Yani taraftarı, kendine göre, aydınlatmaya çalıştı. Bunlar Ümit ve Tümer idi... Ama bir yerde hesap şaştı. Buna sebep de, kaleci Serdar'ın beklenmedik sakatlanışı idi... Şimdi başta ben de olmak üzere, dikkatli bir çok kişide şu merak var: "Acaba gidecek üçüncü isim kimdi?" (Yazımı pazar akşamı 19.00 sularında yazdım) Sizce? Trabzon Anıtkabir'de... Trabzonspor takımı son Ankaraspor maçı öncesi Anıtkabir'i ziyaret etti. Bravo! Peki, bu masum ziyaretin altında bir hinlik arasak mı? Hani şaka adına... Hep de ciddi şeyler yazacak değiliz ya... Biraz da mizah gerek... Mesela; Anıtkabir'i ziyaret eden şampiyon oluyor da... Anıtkabir'e gitmeyen bir futbol kalmıştı, sıkışılınca ... Eh, Trabzonspor da kaç senedir şampiyon olamıyor ya... Öğretemedik gitti! Bazılarına - daha doğrusu kulüp amigoluğuna soyunan, hem de saf değiştirerek - hâlâ futbolun inceliklerini öğretemedik. Türkçe'miz de, vücut dilimiz de fena değildir hani... Mesele nedir? Şudur; Hakkı Yalçın muhterem, 22 Mayıs tarihli yazısının bir bölümünde, baktım ki, geçen sezonki Rizespor-Denizlispor maçına takılıp kalmış... Hâlâ Bashir'in, Rize golünden sonra başını ellerinin arasına almasını tuhaf yorumluyor... Hakkı kardeş; arada bir ara da, ya da TGRT Haber'deki programı izle de, sana bazı şeyler öğreteyim... Yoksa futbolcular sizlerle makara geçiyor, haberiniz olsun... Tayfur farkı (2) Geçen haftaki köşede, on kişi kalmış Ankaraspor'u zorla, bitime beş dakika kala yenebilen Beşiktaş'ın bu galibiyetini Tayfur Havutçu'ya mal eden "Kartal yorumcularını" eleştirmiştim. Hatta Tayfur'a bile ayıp ettiklerine değinmiştim. Şimdi o kafalara soruyorum; "Kayserispor'a 3-0 kaybedilen maç için ne farkı diye yazacaksınız?" Ne kadar sıkıldığınızı tahmin edebiliyorum o maçın yorumunu yaparken... Bir şeyler yazdılar da boş yazdılar... Hep söyler, hep yazarım; Beşiktaş'ı bu kafalar yorumlamaya devam ederse, bugüne kadar olduğu gibi dünyanın en kariyerli hocalarını bile getirseler, istenilen başarıyı elde edemezler... Ben de buradayım, onlar da... Zaten neden son 10 yılda sadece bir kere şampiyon olunabildi ki... Şampiyon Milan'da kaç yabancı vardı? Başta Fenerbahçe'nin Başkanı olmak üzere, bu ülkede bazı yöneticiler, hatta Milli Takımlar Teknik Direktörü Fatih Terim bile yabancı sınırlamasının kalkmasını istiyorlar. Ama son Şampiyonlar Ligi'ni kazanan Milan'ın sahaya sadece ve sadece dört yabancı ile, diğer finalist Liverpool'un da altı yabancı ile çıktığını söyleyemiyorlar... Maç biterken ise Milan'da sadece üç, Liverpool'da da beş yabancı vardı... Haaa genel kadrolar mı? Milan'ın 31 kişilik kadrosunda 11 yabancı var... Yani kadronun yüzde 28,5'u yabancı... Oysa bizim Fenerbahçe'nin 24 kişilik kadrosunda da Aurelio ile beraber 7 yabancı var... Yani Milan'dan daha yüksek bir oran... İyisini bulursan, Galatasaray'ın UEFA Kupası'nı ve Süper Kupa'yı kazandığında olduğu gibi 3-5 yabancı ile de hedefe varırsın... Var mı lafı olan şimdi? >>> Platini kimi bekliyor? Yanılmıyorsam, önce Ahmet Çakar televizyonda söyledi, Alaattin Metin de gazetesinde yazdı... Sonra da gazetelerde tekrarlandı... Fenerbahçe Başkanı, UEFA Başkanı Michel Platini'den randevu istemiş, hatta galiba almış da... Yine gazetelere göre, bu ziyaret haziranda gerçekleşecekmiş... Eeee ne olacakmış? İşte bunu yazıp, söylemeye cesaret edemiyorlar... Çünkü güya, o dar düşünen kafalara göre Fenerbahçe Başkanı Platini'den, Ulusoy'u azletmesini falan isteyecek... Ya da şikayet edecek... Eeee ne olacakmış? İşte bunu da yazıp, söylemeye cesaret edemiyorlar? Çünkü palavralarla Fenerbahçe taraftarını kandırıyorlar... Ne oldu, hani Şekip Mosturoğlu, Tahir Kıran'ı, Selçuk Dereli'yi UEFA'ya şikayet edecekti? Edemez... Hani, Ahmet Çakar'a göre, Selçuk Dereli, A klasmandan B'ye düşürülmüştü... Hani şu UEFA Hakem Komitesi'ndeki kankaları tarafından... Bakın ben bu kadar net ve açık yazıp, söylüyorum... Hadi beni mahcup edin! Haaa Platini'ye gidilebilir... Çok nazik bir insandır... Yemeği yenir, kahvesi içilir, sohbet edilir, hatta bir şilt, bayrak bile hediye edilebilir... Belki de bir Avrupa Kupası maçına davet edilebilir... Sonra mı? Uçak, UEFA'nın merkezinden İstanbul'a 2,5 saatte geliyor... Fransa'dan bir yarım saat daha fazla sürüyor galiba... Havaalanında karşılamaya meraklısı için... >>> Şansal ve Erman, bizi yanılttı mı? Kabloları kesilen Digitürk idi... Yani, aslında bu kanalın can damarları Şansal Büyükaka ve Erman Toroğlu dostlarımın kabloları kesilmiş gibiydi. Tepki gösterdiler... Hatta savcılıklara gidip ifade verdiler. Biz de, halkın haber alma hakkı engellendi diye yazdık, çizdik. Ama geçtiğimiz pazar günü öğrendik ki, kazın ayağı öyle değilmiş... Kabloların montaj faslında, inanılmaz, müthiş bir teknik anlatımla, önce nereden geçip, nerelere geldikleri hakkında görülmemiş bilgi edindik. Sonra devamla, Digitürk içinden birinin, taraftara "Kesin" dediğini ve bu kişinin, yakayı ele verince de şaka yapmıştım dediğini de öğrendik... İşin en başında da, böyle maharetli bir zat-ı muhteremin olsa olsa bir televizyoncu olabileceğini duymuştuk... Eeee kabloların kesildiği yere yakın bir televizyon kanalı var mı? Aman bana ne yahu! Ama galiba yanıltıldık... Gerisini Şansal ve Erman düşünsün... Çünkü özellikle Erman, her fırsatta kesilen kabloları gündeme getiriyor ama Şansal da "Hocam o mesele..." falan deyip, şık bir göğüs stopu ile... Haaa az kalsın unutuyordum... Federasyon, bu olay sebebiyle Fenerbahçe'ye verdiği 200 milyarlık cezayı affetmelidir. Ya da Fenerbahçe, Tahkim'e gitmelidir... Nasıl? İki ucu kaka diye buna denir işte...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.