Pierre Van Şampiyonluk

A -
A +

Pierre Van Şampiyonluk Evet, F.Bahçe'nin şampiyonluğunda yüzde 80 paya Van Hooijdonk sahiptir. 35 yaşına gelmiş bir Hollandalı'nın, yani bir yabancının, sanki Kalamış'ta doğup büyümüş, ya da ataları kulübün kurucusu birilerinin torunu gibi özveride bulunması, inanın ne F.Bahçe'nin, ne de ülke futbolunun tarihinde vardır. Aynı Hooijdonk, futbol hayatının bundan önceki 20 yılında sahada hiç ayağının izi olmayan bölümlerinde bulunarak bünyesinin alıştığı efor harcamasını da hesaplanamayacak biçimde katlamıştır. Takımının kale içinde ilk defa bu kadar çok sayıda yer alan Hooijdonk, skora katkıda sadece serbest vuruşlarla kalmamış, o vuruşlardaki ortaları ya da nefis paslarıyla da şampiyonluğun baş mimarı olmuştur. Türkiye'nin en zor pas yapan orta sahasına sahip F.Bahçe'nin o bölgedeki sıkıntılarını da özellikle son maçlarda ortadan kaldırarak hem teknik direktörüne, hem de yönetimine transfer dönemi için "Anlaya saz, anlamaya davul zurna az" kabilinden ders çıkarmıştır. Aynı Hollandalı F.Bahçeli, 23 maç, kendisini cezaya süreklecek dördüncü kartı görmeyerek, sadece takım arkadaşlarına değil, bütün ülke futbolcularına akıl, zekâ, profesyonellik örneği sunmuştur. Şimdi soruyorum; F.Bahçe'yi yüzbaşı yapanlar arasında aslan payı kimindir? Haaa başkan mı? Bence Daum'u göstereceğine, bu müthiş değeri almak için özel uçakla gece operasyonu yapan kendisini ve Hooijdonk'u göstererek aslan payının ikinci büyük kısmını anlatmalıydı. Haa Daum mu? 33 maç savunmasının iki kanadını belirleyemeyen, sisteminin istediği ön liberolarını hâlâ seçemeyen, Selçuk'tan sağ bek, Fatih'ten sol bek yapmaya çalışan, İsmail'i iki yıl aradan sonra sol kanada koyduğundan, Tomas'ı yanından alıp sağ beke koyan Daum'a rağmen F.Bahçe rağmen şampiyon olmuştur. Erman'ın gemisi! Erman Toroğlu ile Kâzım Kanat'ın kayıkçı kavgasında, son günlerde "Amsterdam gemisi" ön plana çıktı. Son derece seviyesizce yürütülen bu kayıkçı kavgası, hiç kuşkusuz kamuoyunu da iyiden iyiye rahatsız etmiş. Bizim Naci Arkan'a gelen mailde okur, Amsterdam'daki geminin adresini sormuş. Bakın, spor yazarı kendisini ne hale sokuyor. Farkında olmadan falan da değil... Resmen reyting uğruna... Peki, ayıp olmuyor mu? Eh, herkesin bir tarzı var... Kimi yağmur yağıyor sanır, kimi de sakınır. Bu kadar basit! Haaa bu arada Kâzım, Daum'la ilgili bir yazısında herkese sallamış, bizi unutmuş. Sakın ola ki, benim ismimi kullandığında bana reyting kazandıracağı endişesine kapılmasın. Biz, özel saçmalık ekranları çıkmadan çoktan o reytingleri zaten kazanmıştık. Ama abisini taklit edecek ya... Bâki Tuncay Akkın! Bu isim kim mi? Bu isim, Trabzonspor - G.Birliği finalinde ilk penaltıyı orta hakeme sahaya dalarak gösteren yardımcı... Kendisini kutluyor, diğerlerince örnek alınmasını diliyorum... Tevfik Ünsi ve Ercüment Batanay! Geçtiğimiz günlerde G.Saray camiası çok değerli iki ismini kaybetti. Bunlardan biri benim bu meslekte aşama yapmamda, mesleğin etiğini öğrenmemde, sporun Fransızcası'nda kıvraklığı yakalamamda, spor dünyasına bakış ufkumun genişlemesinde payı olan Tevfik Ünsi ağabeydi. Cenazesine ne yazık ki gidemedim. Çünkü o gün fakültede sınavım vardı. 375 öğrencimin zorlandığı bir soruya açıklık getirmek adına mutlaka ama mutlaka sınavda bulunmam zorunluluğunu bu defa da hissettim. Bu yüzden de soruları asistan kardeşlerime bırakıp gidemezdim. Sanırım Tevfik Baba bu özürümü kabul etmiştir. Zaten sınavı bırakıp gitseydim, bana çok kızardı. Çünkü bana bu ilkeli davranışları öğretenlerin başında geliyordu. Sonra Ercüment Batanay ustayı kaybettik. Maksim'in Maksim olduğu günlerden kulaklarımdaki pası yaylı tamburu ile silen büyük ustanın, sanırım ardından benden çok saz sanatkarları yanmıştır. Hele hele, Allah daha uzun ömürler versin, Müzeyyen Senar herkesten fazla yanmıştır. Her iki müstesna Galatasaraylı'ya da Allah'tan rahmet, kalanlarına sabır dilerim. Şu F.Bahçe taraftarı! F.Bahçe'nin bu ülkede en fazla ve en coşkulu taraftara sahip olduğu son Denizlispor maçından sonra bir kere daha ortaya çıktı. Ama aynı taraftarın teknoloji ile haşır neşir olan bir kısmı var ki, evlere şenlik... Baksanıza, geçen hafta bunlardan bir kısmı internet aracılığıyla, UEFA'ya mail gönderip, Trabzonspor - G.Saray maçına özel gözlemci gönderilmesini istedi. Komik! Böyle bir talep üzerine UEFA size gönderse gönderse, gözlemci değil gözlemeci gönderir. Onu da UEFA bilmez. O zaman, siz siz olun, bir dahaki sefere bizim federasyondan medet umun... Ben size doğru yolu göstereyim de... Bu şeref G.Saray'a ait! Bazı komplo teorisi uzmanları koca G.Saray'ın Trabzonspor'la oynayacağı maçı kasten kaybedeceğini iddia etti. Ama olmadı. Bakalım bu uzmanlar, yarın kendi takımları benzeri bir duruma gelirse ne yumurtlayacak? Bana göre bu sezonki lig şampiyonluğundaki şerefin bir kısmı da G.Saray'a aittir. Lefter böyle mi anlatılır? Ender Asman, hem meslekten, hem de futboldan çok ama çok eski bir dostumdur. Şimdilerde Fenerbahçe TV'de, bu takımın formasını giymiş eski ünlülerle röportajlar yapıyor. En son olarak da Lefter'i ekrana getirdi. Ve tabii ki bu dizi, diğerlerinden bir hayli uzundu... Eeee Lefter bu... Saatlerce, günlerce, haftalarca, yıllarca anlatsan bitmez... Ama açık söyleyeyim, Ender de alınmasın, bu Lefter bölümü benim için bir hayal kırıklığı idi... Lefter'i Lefter'le yaşamış birileri daha olmalıymış programda... Çok ama çok eksikti. Hemen hemen 2 saatlik program hiç yok gibiydi. Hani Nice'de attığı son dakika penaltısı? Hani kaleci Sıtkı'nın elinden aldığı topla maçı kurtardığı o son dakikalar? Hani, Kasımpaşa'yı ikinci yarıda tek başına yendiği maç? Hani, Ferençvaroş kalecisini 40. dakikada topun girdiği yakın direğe büyüleyen frikik? Hani, Gürsel Kupası'nda attığı golle, Mehter Takımı'nı staddan çıkarken geri çevirip yeni bir tur attırması? Beş yüze katlayın bunları... Olmadı... Lefter bu değil ki... Onu seyretmemişler için eksik kaldı. Çünkü şimdiki takımın oyuncularını Van Hooijdonk hariç, hakikaten iyi futbolcu sananlar var da... Bakan Şahin'in işine bakın! Spordan Sorumlu Devlet Bakanı sayın Mehmet Ali Şahin, geçtiğimiz hafta içinde kulüp başkan ve temsilcilerini toplayıp onlara, büyüklerin yaramaz çocuklara yaptığı gibi "Hıııı, kulağınızı çekerim haaaa..." ikâzında bulundu. İkâzın içinde ağırlıklı olarak da, hakemler hakkında konuşmama vardı. Sayın Bakan; huylu huyundan vaçgeçer mi? O salonda bulunan, bulunmayan ne kadar yönetici varsa, yaşam sebepleri hakemlerdir... Çünkü futbolla uzaktan yakınkan ilgileri olmadığından hakamlere saldırabilirler ancak... Tabii ki eski topçu İlhan Cavcav, Atay Aktuğ gibiler hariç... Tribününü satan kulübün takımından ne olur? Denizlispor Kulübü, sakın kimse alınmasın, kızmasın, gözün gördüğünü inkâr edecek değiliz, tribünlerini rakibine satmıştır. Bu halde sahadaki takımın da rakibini zorlaması, ligin heyecanına heyecan katmasını düşünülemez. Şimdi asıl merakım; Denizlispor'un önümüzdeki sezon F.Bahçe seyircisine kaç bilet vereceğidir. Haa az kalsın unutuyordum, yine bizim Naci Arkan anlattı. Naci oradaydı. Bazı Denizlisporlu taraftarlar ellerinde biletleriyle dışarıda kalmışlar. Ama neyse gelecek sezonki ilk maça bu biletlerle gireceklermiş. Sonra Devlet Bakanı soruşturma falan açıyor. Açmaya devam... Hamur açın daha iyi... Samsunspor'a madalya verilmeli! Şu şuna yatar, bu buna maç verir, teşvik, şike ve şaibe falan derken Samsunspor, bu ligin en delikanlı takımlarının başında geldiğini gösterdi. Önce F.Bahçe'nin puanları çaldı, sonra da Rizespor'u hem de son saniye golüyle yendi. Hele hele o golde ayağını kırılma pahasına topa uzatan Serkan'ı alnından öpmek gerekir. Bence federasyon Serkan'a ve Samsunspor'a fair flay ödülü vermelidir. Ya da madalya takmalıdır. Haaa bu arada Rizesporlu bir yönetici, Samsunspor'a bozulmuş. Bu zat demişler ki, "Samsunspor teşvik primi alıp, bizi yendi..." Ne yani, sizin Sebat'a yaptığınızı mı yapsaydı? Yöneticiye bak! Meriç Köyatası'na balık daveti! Meriç Köyatası meslekdaşımız Haber Türk'te geçtiğimiz günlerde, ülkenin denizler politikasını yermek, eleştirmek adına "Bu ülkenin denizinde bir kayık alıp oltanı sallayamazsın..." dedi... Yapma be Meriç kardeş, gel seni istediğin zaman Marmara'nın istedeğin yerine kayıkla götüreyim, mevsimine göre balığını tut. Kimse" Hooop" falan da demez... Seni kim yanılttı acaba? Eleştiriyi yapacaksanız, sağlam zeminde durun, yoksa istavrit gibi gidersiniz... Beşiktaş doğru yolda mı? Beşiktaş'ta bu defa da 4 başkan adayı var. Bence doğru... Zaten Bilgili'nin tek adaylığı Beşiktaş'ı yolundan etti. Ancak bu takımın transferi ince elenip sık dokunularak yapılmalı... Yoksa, ünlü yazaramızın (!) iddia ettiği gibi günümüz Beşiktaş'ı öyle Real Madrid falan değildir. O takımı Lucescu öyle hale getirmişti. Aman başkan adayları dikkat! Kulübün tarihinde 15 yıllık bir mâlum özlem bulunduğunu unutmayın! Rekoru falan kırmaya da kalkmayın! Yıldız meselesi! Her beş şampiyonluk için formaya bir yıldız konulmasını bu ülkede öneren ve bu konuda zamanın başkanı Şenes Erzik'le de birebir konuşmuş ilk ve tek yazar benim... Erzik o dönemde kabul etmedi. Sonra Ulusoy geldi ve onun döneminde de bir kere yazdım. Ulusoy, "Bekleyin, teklif güzel ama zamana ihtiyacım var" şeklinde cevap vermişti. Ve yaptı da... Bu yıldız işini ben bulmadım, sadece İtalya'dan ve Dünya Kupası kazanmış ülkelerin formalarından esinlendim. Galiba bu uğraşı vererek iyi de yaptım. Baksanıza her yer yıldız... Hagi; acaba mı? Hagi'nin, ne yalan söyleyeyim, çökmüş, yıkılmış takımı aynı oyuncularla, hatta hatta kovulmuşlarla eski günlerin pres yapan, alan daraltan, sistemi iyi işleten takım olarak döndürmesini pek umut etmiyordum. Ama işler iyi gidiyor. Bu arada Trabzon'a 10 oyuncusunu getiremeyen, ama sahaya 11 artı 6 yedekle çıkan G.Saray'da meğerse na takım varmış be! Yani, doğru kullanıldığında bu ülkenin en zengin kadrosu yine G.Saray'daymış. Ne dersiniz? Bana mı öyle geldi?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.