Milli Takım'ın Azerbaycan ile oynadığı Dünya Kupası grup eleme maçı öncesi bugüne kadar yaşamadığımız bir protokol kepazeliğine tanık olduk. Maçın patronu - ki bu ülkedeki her futbol maçının patronu olan Futbol Federasyonu'dur - yasada yapılan bir değişiklikle şeref tribünü düzenlemesi İstanbul İl Müdürlüğüne verildiğinden, kapalı tribüne taşındı. Hâl böyle olunca ve FIFA temsilcisi de aynı yere konuşlanınca, yine FIFA kurallarına göre mili seremoni şeref tribününe sırt dönülerek kapalı tribünlerin önünde icra edildi. Bunda İl Müdürlüğü'nü eleştirmek bana göre yanlıştır. Çünkü o makam, yasa ne derse onu yerine getirmek durumundadır. Ama bu ülkenin neresinde çelişki yaşanmamaktadır ki... Siz, stadların kullanımını kulüplere vereceksiniz, sonra da yasada bir değişiklik yaparak, şeref tribününün tanzimini spordan sorumlu Devlet Bakanlığı, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü kanallarından giderek İl Müdürleri'ne teslim edeceksiniz. Vay be! Davul başkasında, tokmak başkasında. Böyle şey olur mu? Şimdi gelelim işin ruhuna... Dünyanın futbol oynanan bütün stadlarında patron futbol federasyonları ya da kulüplerdir. Ve şeref tribünlerindeki koltuklar önce bu iki oluşuma aittir. Ben 1970'den beri, yani 31 yıldır Güney Amerika'sından Meksika'sına, dünya coğrafyasının hemen hemen her yerinde futbol maçı izledim. Altı adet Dünya Kupası,altı adet Avrupa Şampiyonası ve yüzlerce ikili müsabakayı takip ettim. Ve hepsinde şeref tribünlerindeki koltuklar FIFA, UEFA, milli federasyonlar ve kulüp temsilcilerine sunulmuştur. Devlet protokolu hep ikinci sırada kalmıştır. Haaa bir keresinde bunun tam tersine tanık oldum. 1978'de Arjantin'de düzenlenen Dünya Kupası finallerinde şeref tribününün en ön sırasında dört general oturmuştu. Çünkü, bu büyük organizasyondan 15-20 gün önce ülkede ihtilâl olmuş ve genel kurmay başkanı ile birlikte üç kuvvet komutanı ülke yönetimine el koymuşlardı. Yani olağanüstü bir hâl vardı. Tabii şeref tribünü düzenlemesinin yanı sıra, dünyanın hiç bir ülkesindeki basın tribününde ne paşaya, ne emniyet müdürlerine, ne de bir başka zevata rastlamak mümkündür. Ve gelelim sadede... Yasada yapılan değişikliğe Futbol Federasyonu'nun o zaman tepki göstermemesini de yadırgamadım dersem yalan olur. Ama olan olmuştur. Ve bu madde yasadan acilen çıkarılmalıdır. Futbol, futbola bırakılmalıdır. Efendim, Milli Takım falanca ordu komutanına, filanca bakana sırtını dönmüş. Dönmek zorundadır. Çünkü Milli Takım, futbol nerdeyse oraya yüzünü dönecektir. Bu, uluslararası bir kuraldır. Artık bırakın da, geriye dönmeyelim! Yol aldık, yolumuzu kesmeyiniz! Futbolun dışındakilere sesleniyorum; çok sevdalıysanız, federasyon sizin şeref tribününe konuşlanmanızı kırmayacak ve keyifle maç izlemenizi sağlayacaktır. Çağdaş olun, 3813'ü daha fazla hırpalamayın. Yoksa, ne yeni G.Saray zaferleri yaşarız, ne de yeni Milli Takım patlamaları yapabiliriz. Apoletlerizi ve devlet kademelerindeki unvanlarınızı bir kenara bırakarak futbol sevdanızı sürdürünüz.