Sahi, bu o takım mı?

A -
A +

G.Saray-Brugge maçında görevim yoktu. Yazı yazamadım. Ama maçı her zamanki gibi büyük bir dikkatle izledim. Ve de Türk futbolu adına üzüldüm. Çünkü G.Saray bu ülkenin futboldaki lokomotifi idi. Şayet o böyle yanlışlar içinde kalacaksa, yarınlardan çok şey beklemek de galiba boşuna olacaktı. Terim hoca ligde bir bareberlik hariç, kayıpsız yürümektedir. Ama bu beni kesmez. Zaten G.Saray'ın başında Terim hoca varsa, benim beklentim hiç bir biçimde bizim ligin içine kıstırılamaz, onun boyutları Avrupa haritasının üzerinde yoğunlaşır. Ama gelin görün ki, G.Saray takımında çok ciddi görev dağılım ve oyuncu değişiklikleri yanlışları yapıla gelmektedir. Barcelona maçı gecesi yazdığım ve bir gün sonra da detaylandırdığım görüşümde, G.Saray'ın, Avrupa Kupası maçlarında, sisteminden şaşmadan, tek ileri uç adamı ile oynamasının eldeki potansiyele göre kaçınılmaz olduğunu vurgulamıştım. Ve ısrar halinde de, Brugge maçının sonucundan da endişe duyacağımı belirtmiştim. Korktuğum başıma geldi. Barcelona maçı akşamı, yazıma Fatih hocaya bir sorum var diyerek başlamıştım. Şimdi bir kaç sorum daha olacak. De Felipe neden bu kadar rakip kaleye uzak oynadı? O değil mi, kolay rakip eksilten, araya yüzdeyüzlük pas bırakan, ileri uça adamı ile etkili duvar pası yapan, şu atan? Hasan Şaş genelde dripling atan, kendi dalan, çizgiye indiğinde orta atan değil mi? O zaman bu yerleşim plânı yanlış değil miydi? Hele hele Hasan çıktıktan sonra, Baliç'in oyunda ne işi vardı? Hiç, Batista, Suat, Felipe, Baliç gibi bir orta alan olur mu? Hasan çıkacaksa, Felipe oraya sürülüp, onun yerine de örneğin Ayhan daha iyi olmaz mıydı? Ya da Batista içeri alınıp, Cihan konsaydı... Bu Baliç için "Kuvvetli sol bacağına güvenen, bu yüzden de futbolu öğrenmeye zahmet etmeyen biri" diye, daha F.Bahçe'ye gelmeden yazmıştım. Kaçırdığı gole bakın! Ümit'le Arif'in tek vuruşluk şansları vardı. Vurdular olmadı. Ama Baliç'in hem kendi adına hem de Ümit'e attırabileceği gol için en az beş alternatif vardı. Ama hiçbiri aklına gelmedi. Bir de başkan Canaydın, Baliç'i sözünü verdiği yıldız oyunculardan biri olarak göstermişti. Demek ki vaatlerden biri boşmuş. Gelelim Hakan Şükür meselesine.. Önce hemen şunu vurgulayayım. Hakan Şükür'ün ölüsü bu takıma en az %25 katkı yapar. Dahası G.Saray'dan giden oyuncular arasında yanılmıyorsam 8.5 milyon dolarla kulübüne en büyük parayı Hakan Şükür kazandırmıştır. 7 yılı aşkın süren G.Saray santrforluğunda attığı goller, attırdığı goller ve kazandırdığı dolarlarla Hakan Şükür dönenler içinde, dönmesi muhtemeller içinde yuvasına dönmeyi hak etmiş belki de tek futbolcudur. Hazır kapı açılmışken, G.Saray başını kumdan çıkartıp bu kapının ardına bakarak Hakan Şükür dosyasını yeniden değerlendirmelidir. Özetle, canım sıkılıyor. 17 Mayıs 2000 Akşamı, bir arşiv anısı olarak kalmamalıdır. Hele hele G.Saray'ın başında Terim hoca varsa... O, "Basında kimin dost olduğunu şimdi anladım" demişti, Barcelona maçından sonra. Sanırım sadece teknikle işi olan ben, bu bombardımanın dışındayım. Daha sezon başlamadan, ya da hemen başladıktan sonra, Çarşamba köşemde, "Terim hocama birşeyler oluyor. Söyle hocam, neden canın sıkkın, keyfin yok. Neler oluyor?" diye yazmıştım. Hay, demez olaydım.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.