Şampiyon terk edilir mi?

A -
A +

Tuhaf... Fenerbahçe, müthiş bir ısrar, inat, her türlü eylem ve büyük fedakârlıklarla 100. yılında, lokomotif branşı futbolda şampiyonluğa ulaşıyor. Bu zaferin aslan payı, hiç kuşkusuz, hiç tartışmasız Tuncay Şanlı'nın... O Tuncay, bir yöneticinin çirkin tarifine göre, aklı çelindiğinden kaçıyor. Bu, kutlamaları bitmeyecek gibi görünen zaferin pay sahiplerinden, çok koşan, her zaman göreve hazır ve de becerikli yerlilerinden Serkan ve Yozgatlı da ezeli rakiplerden birine gidiyor. Yönetici akıl çelmeyi bir bilebilse bunlar kalacak. Fenerbahçe'nin, çantasını alıp gittikten sonra, yani bedava gittikten sonra, üst üste iki sezon onca euroya kiralanan kalecisi de bir gece ansızın Beşiktaş'a imza basıyor. Takımın kaptanı, hiç harcı olmayan bir işi inanılmaz bir özveri ile üç sezon becerdikten sonra, sürpriz biçimde gidiyor. Hem de Alman 2. Ligi'ne... Zor maçların, sıkıntılı dakikaların ferahlık formülü Semih de ha gitti, ha gider... Belki de ben bu satırları yazarken, o da gitmiş olabilir. Hiç, şampiyon olunduktan sonra, ufukta Şampiyonlar Ligi dururken, hem de ekonomik sıkıntının olmadığı, yani yöneticilere ve basına göre paraların zamanından bile önce ödendiği bir yerden kaçılır mı, gidilir mi? Başkalarının şüpheli vereceğinin yarısına, garantiye imza atılmaz mı? Başkan diyor ki, "Giden gider. Kimseye mani olmam." Acaba bu toplu firarın arkasındaki gerçek nedir? Para mı? Asla inanmam... Makasa gelme ihtimali mi? Asla yemem... Gittiğin yerde direkt oynasan da para şüpheli... Ama ayrıldığın yerde ezeli yedek de olsan para garanti... Hadi bakalım, soyunma odası baskınlarının, hocanın "Başkanla sık sık konuşuruz. Çünkü o futbolu iyi biliyor" demecinin ardındaki müdahale gerçeğinin payı var mı, yok mu? Yani şampiyonluk gülücüklerinin ardında, bir korkunun, bir bıkmışlığın silueti mi var? Ne dersiniz? >> İngiliz bunu yaparsa! Geçenlerde gazetelerde gözleri kamaştıracak bir haber vardı. İngiliz milli takımının iskeletini oluşturan Terry, Lampard, Gerrard, Carragher, Ferdinand, Neville ve Oven, bundan böyle milli takım başarılarından elde edecekleri primleri bir hayır kurumuna bağışlamaya karar verdiklerini açıklıyorlardı. Ne insanlık! Ne sportmenlik! Bütün dünyaya örnek olur mu ? Bilemem... Ama ben bizim çocuklardan da, hele hele içinde bulundukları hayli kolay gruptan çıkmaları halinde, böyle yüce bir jest bekliyorum. Çünkü bizde, federasyonlar, daha fol yok, yumurta yokken bile, çuvalla para dağıtır da... O zaman bir İngiliz futbolcu kadar da mı olamayacaksınız, çocuklar! >> Fenerbahçeliye huzur yok mu? Hayret ki hayret! Fenerbahçe, sancılı bir süreçten geçerek, hem de Trabzon'da şampiyon olmuş. O günkü başkanı tutmuş, iki gün sonra, o maçın gollerini atan iki en önemli oyuncuyu satacağını açıklamış. Al sana sevinçle dram iç içe... Fenerbahçe, bu defa da çok anlamlı bir şampiyonluğu kazanmış... Başkanı, başta en önemli oyuncusu olmak üzere, gidenlerin yoluna çıkamamış. Üstelik başka bir önemli branşta da yıllar sonra zafer yaşatanın da gidişini hazırlamış neredeyse... Yine sevinç, yine dram iç içe... Kimi giden hoca için yürüyüş yapmış, kimi şampiyonluğun keyfine sıkılan limondan buruk mu buruk... Bayraklar toplanıyor, haberiniz var mı? >> Erman Hocaya tüyo! Erman Toroğlu hocamız, "Biz hayal satarız" diyen genel yayın yönetmeninin bulunduğu gazetedeki sütununda şöyle diyor, "Bizim Tahkim Kurulu'nun bir gün ceza artırımına gittiğini duyup, görmeyecek miyiz? Varsa yoksa indirim veya iptal." Eh, hayal satılan yerde de bu kadar olur. Ama bilgi olan yerde, bizim Tahkim'in ceza artırımına gitmeye yetkisinin olmadığı yazılır. Hani hayal olmasın diye yazdım... >> Voleybola alkışlar! Voleybol Federasyonu, üç büyük organizasyona ev sahipliği yapmaya hak kazanmış... Daha doğru bir deyişle uluslararası federasyon üç önemli voleybol şölenini Türkiye'ye vermiş... Kutlarım... Eski bir -okul çapında da olsa- voleybolcu olarak büyük gurur ve mutluluk duydum. Zaten voleybol da, son bir iki yıl içinde, naklen yayınlar sayesinde, popülerlik kazanmaya başladı... Ha gayret! >> Alex'ten inciler! Fenerbahçe'nin, iki yılığına yeniden anlaştığı Alex, 20 günlük Brezilya'daki ense günlerinde, "Galatasaray istedi ama, baskıya dayanmanın zor olacağı düşüncesiyle, kabul edemedim" demez mi? Peki, büyük Alex, acaba neden bu koca 20 günde, başka Avrupa kulüplerinin banknotlarını göremedi. Öyle ya, Hertha Berlin'den falanca kulübe kadar ne talipler vardı, ne talipler... Yerseniz... Alex, tam 300 veya 400 bin dolara Brezilya pantomiminin içine düşüyordu ki, Fenerbahçe'den can simidi geldi. Haaa az kalsın unutuyordum; demek ki Alex'in aklı çelinmemişti. >> Ergin Ataman ve Aydın Örs! Hale bakın! Türk basketbolunun, bana göre, en büyük iki hocasının aynı hafta içinde yaşadıkları tam anlamıyla bir araştırma konusu... Beşiktaş, ayılıp, daha doğrusu taraftarının "Bizi kandırıyor musunuz, ayıp olmuyor mu" tepkilerine karşı duramayıp, Ergin Ataman'la sözleşme imzaladı. Peşine takım da kurmak gerekir... Bekleyeceğiz... Nasıl olsa Ergin Hoca var derseniz, kimse yemez, onu bilesiniz. Fenerbahçe ise, 16 yıl sonra şampiyonluğu getiren Aydın Örs'ü istifaya zorladı. Aydın'ı çok iyi tanırım. İyi bir Fenerbahçelidir. Ama prensip sahibi, adam gibi adamdır. Aydın'ın sezon boyu çektiklerini biliyorum. Bir gün sızlanmadı. Zorlandıkları maçlarda, VIP tribünü çok bilmişlerinin saçmalıklarına kulak tıkadı... Ve Aydın gitti. Şunu iyi bilin ey Fenerbahçeliler, artık basketbolda işiniz çok zor... Çünkü bilginin, otoritenin, prensiplerin olmadığı yerde başarılar da sürekli olamaz. Yazık! Haa az kalsın unutuyordum, Aydın Örs Türkiye'ye ilk uluslararası basketbol kupasını kazandırdığında daha Tanjeviç'in tıkı yoktu. >> Beşiktaş'ın yolu! Beşiktaş işin kolayını buldu... Nasıl mı ? Pusuya yatıyor... Transferde, yurt içi, yurt dışı seyahatler falan yapıyor... O yönetici şuraya, bu yönetici oraya... Futbolcu izleme komiteleri falan... Ortalık yalan haberden geçilmiyor... Taaa Makalele, taaa Helguera'ya kadar... Sonra güüüüm! Anlaşılan o ki, Beşiktaş'ta birileri var, görevi, Fenerbahçe'nin çevresinde soteye yatmak... Orada canı sıkılanı kapıp getiriveriyor. Bir zamanlar, eski transfer kuralları işlediğinde, futbolcu kapkaççıları vardı... Şimdi de Beşiktaş'ta bunların modernize edilmişleri var her halde... Kafayı Fenerbahçe'den dışarı çıkartan olmasın bir kere... Peki, Galatasaray'ın da çevresinde dolaşan var mı? Bilmem, varsa yakında o da çıkar. >> İhaleden nem kapanlar! Ben bu ülkeyi çözemedim vesselam... Birileri çıktı, Fenerbahçe'nin kuruluş tarihi diye, rakamların ışığında, 19 Temmuz'u kuruluş günü ilan etti. Yahu ne haddinize! Siz kimsiniz ki, yüz yıllık tarihi tahrif ediyorsunuz? Yani 19.07... 1907 oluyor ya... İşte böyle bir yalanın içine şimdi de, Galatasaray'ın Seyrantepe ihalesinin 19 Temmuz'da yapılacağı ilanı girmez mi? Al başına derdi... Yaygaraya bakın; "İhale tarihi değişsin... Çünkü Fenerbahçe'ye kasten ihale tarihi o güne rast getirildi." İnanılır gibi değil... Ve Fenerbahçe'nin yönetimi çıkıp da, "Yahu beyler böyle bir tarih yok... Bizim kuruluşumuzun yılı belli ama, günü ve ayı belli değil... Yapmayın, etmeyin" demiyor, diyemiyor... Galatasaray'da da, gazetelerden okuduğuma göre, yönetici Işın Çelebi, ihaleye 20'sine alalım bari diyor. İster misiniz, ihale günü salonda veya önünde bir eylem olsun... Sonra neymiş, demokratik, laik, sosyal, hukuk devleti... Acaba mı? >> İşte Ortega F.Bahçe'nin 7.5 milyon dolarlık zararına neden olan ve asla transfer edilmemesi gerektiğini vurgulayan bir kişi olarak bu futbolcunun ipliğinin pazara çıktığını görüyoruz. Lorant onu Feyenoord'la Hollanda'da oyananan maçta ilk on bire neden almamıştı biliyor musunuz? Çünkü Ortega, maçtan bir akşam önce otelin koridorlarından birinde sarhoş vaziyette halının üzerine yatmış olarak bulunmuştu. Yani. forma satmakla, reklam yapmakla transferde isabet sağlanamıyor. >> Galatasaray'ın nefesi kesilir mi? Futbol Federasyonu Disiplin Kurulu, rötarlı mötarlı, benim beklediğim dozda bir ceza kesti Galatasaray'ın pet ve koltuk yağmurcu tribünlerine... Şayet Tahkim -ki hiç beklemiyorum-, cezada indirimine gitmezse, Galatasaray, sezona çok sıkıntılı girecek... Bu sürece bir de beş deplasman koyarsanız, neredeyse ligin üçte birine yakın bir bölümünde, Kalli'nin takımı tam anlamıyla sırat köprüsünden geçecek. Özellikle yeniler, takıma girecek gençler için hayati bir süreç... Adnan Polat, bundan sonra gazoz parasına seyirci almayacağız derken, çok haklı değil miydi? Ama şu da unutulmamalıdır ki, yağmurcuların arasında nice nice mürekkep yalamışlar da vardı. Bu ağır ceza da başta kaynağı olmak üzere ülkenin bütün futbol seyircilerine örnek olmazsa, çekin kuyruğundan gitsin. >> Hey gidi günler hey, Sayın Yıldırım! Fenerbahçe'nin Sayın Başkanı, geçenlerde bir panelde, "Tahkim ve Disiplin kurullarında ve yönetimde değişikliklere gidilmezse, bu federasyonla işler zor yürür. Beş maç veriyorlar, bire iniyor... 200 milyar diyorlar, 10 milyara iniyor" demişler. Doğrudur... Ama rekor indirim, Sayın Başkan hatırlar mı bilemem, şu anda kendisinin asbaşkanlarından biri Futbol Federasyon ikinci başkanıyken, Semih'in üç maçlık cezası Tahkim Kurulu'nun sıfırlayışı ile gerçekleşmişti. Hem de, bu ülkede teröre karşı silahlı ilk çatışmaya girmiş, iki ilimizde emniyet müdürlüğü yapmış, eski futbolcu ve kulüp başkanı, bir emniyet müfettişinin raporuna rağmen... Asıl bu bir rekordu... Hem de Fenerbahçe'nin iki santrforunun birden sakat ve cezalı olduğu bir hafta öncesinde... O hafta cezası sıfırlanan oyuncu, iki gol atmıştı yanlış hatırlamıyorsam... Var mı itirazı olan? Haaaa!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.