Sayın Murat Özaydınlı kaç yaşında? Geçtiğimiz hafta, NTV ekranlarında F.Bahçe asbaşkanlarından sayın Murat Özaydınlı ile bir tartışmamız oldu. Fazlaca konuşuldu. Sayısız e-mail, telefon ve faks aldım. Çoğunlukla da lehime mesajlar vardı. Ben bu meselenin üzerinde fazla durmak istemiyorum. Ancak bir yere takıldım; o da sayın Özaydınlı'nın sıkça, "Ben 50 yaşındayım" vurgusu idi. İyi güzel de, madem o kadar yıl yaşamış bir kişi neden kendisini çıkıp da konuşmuyor, vekil kullanıyor? Sonra ben de toplantıda hep vardım diyor ama, işin gerçeği, sadece toplantının başında çekilen fotoğrafta olduğu ve de başkan çağırdığında odaya alındığı... Hiç 50 yaşlık bir yaşam biçimine benziyor mu bu? Haaa bir de şu var; Sayın Özaydınlı konuşmadım dediği sezonda, o kadar çok konuştu ki, örneğin son Malatyaspor maçından sonra bile maçın hakemini eleştirecek kadar... Üzerinde fazla durmadım ki, F.Bahçe'de yapıştığı görevden olmasın diye... İşte Haşmet ve Beşiktaş'ın rakipleri! Beşiktaşlı Haşmet Babaoğlu, hani şu Hıncal Uluç'un NTV ekranındaki onaylayıcısı, diyor ki, "Her şey Sergen'e bağlı... Sergen isterse, Del Bosque mahkumdur..." Vah vah vah! İşte, Beşiktaş'ı geçen sezon şampiyonluktan eden, dağıtan, olağanüstü kongreye kadar taşıyan zihniyet... Şayet Demirören ekibi de, son Hertha maçının skoru telaşına kapılıp, aynı suya girerse, boğulmak kaçınılmazdır. Ancak bu defa yapılacak transfer de, para da kalmadı, onu da iyi bilesiniz ha! Cumhur çok kızgın! Bizim en küçük bacanak Cumhur hem eski profesyonel bir kalecidir, hem de hasta bir Beşiktaşlı... Pazartesi sabah sabah aradı: "Ağabey, durum felaket... Bu Beşiktaş, Lucescu'yu daha çok arar. G.Saraylı ve F.Bahçeli manüplatörler yapacaklarını yaptılar. Bu takımın defansını iki, orta sahasına bir, hatta olursa iki adam şart... Yoksa geçen sezondan beter oluruz..." Ben bir şey demedim. Sadece, profesyonel kalecilik yapmış (Kasımpaşa ve Alibeyköy Adalet) bir Beşiktaşlı'nın görüşü bu... Sunulur! Schalke başkanı da Daum'u yalanladı! Daum'un, Alman Milli Takımı'nın başına veya herhangi bir kulübün takımının başına getirilmesinin mümkün olmadığını, haberlerin en sık kullanıldığı dönemde bile yazan, söyleyen belki de tek spor yazarı idim... Ama yedirdiler bir kere... Olan da F.Bahçe camiasındaki huzura ve kulübün kasasına oldu. Alman Futbol Federasyonu Başkanı çıktı, "Yalan... Hiç düşünmedik bile" dedi... Şimdi de bir iş için Zonguldak ilimize gelen Schalke 04'ün başkanı Gerhard Rehberg açıklama yaptı. Ne mi söyledi? Aynen şöyle: "Daum'u takımın başına getirmeyi aklımızın ucundan bile geçirmedik. Çünkü takımımızın başında tanınmış, kariyer sahibi bir hocamız var... Zaten Daum, hiç bir kulübe gelemez..." Buyrun burdan yakın! Bunu, deneyimsiz, futbolla uzaktan yakında ilgisi olmayıp telaşlanarak Daum'la atışan F.Bahçeli yöneticilere söylüyorum... Ali Sami Yen yeni mi yapıldı? Yahu bu ülkede hiç mi hafızası sağlam adam kalmadı? Ünlü futbol otoritelerimiz, hatta hatta devletin bazı kademelerinden şöyle bir feryat yükseliyor bir haftadır; "İmdat! Ali Sami Yen tehlikeli! Burada maç nasıl oynanır?" Allah Allah! Depreme karşı dayanmazmış stad... Peki yahu, deprem ne zaman oldu? 17 Ağustos 1999'da... G.Saray, Ali Sami Yen'den ne zaman taşındı? 2003'te... Peki, aradaki 4 yıllık süreçte G.Saray maçlarını nerede oynadı? Patagonya'da mı? O zaman neden deprem çığlıklarını atmadınız? Yoksa, büyük depremlerden sonra 4 yıl başka büyük deprem olmaz gibi bir bilgiçlikte mi taslayacaksınız? Vallahi sizden o da beklenir... Yüz bin genci ne çaktırdı? Acı ama gerçek... ÖSS ve LGS sınavlarında 32 bin artı 64 bin 598 öğrenci, yani toplam 100 bine yakın öğrenci sıfır çekti... Bu, Cumhuriyet tarihinde ilk defa yaşanan bir felaket... Nedeni mi? Gayet basit... Sebebini öyle eğitim sisteminde, öğretmenlerin maaşlarında falan aramayın sakın ha... Peki, nerede mi? Şayet bir ülkede televole tipi magazin programları en çok reyting alıyorsa, gazete ve dergilerde, ekranlarda hergün aşk - meşk haberleri ön planda tutuluyorsa, genel yayın yönetmenleri çıplaklık ve seks ağırlıklı programlardan yana ise, gençlik ders çalışıp da ne yapsın? Şayet bir ünlü aktör eşini, hem de alem yaparak aldattığını açıklıyor ve buna rağmen köşe yazarlarından aferin alıyorsa, siz gençliğin bu sınavlardan başarılı çıkmasını nasıl beklersiniz? Şayet barlar, gece kulüpleri naklen yayınlara girebiliyorsa bu gençler sınavlara hazırlanmak yerine o işlere kafa yormazlar mı? Daha bu iyi günlerimiz... Seneye de bu sefil ve rezil düzen devam etsin, sayı ikiye katlanacaktır. Erman giderken, ırkçlığa sarıldı... Türkiye Süper Ligi karşılaşmalarının yayın hakkını yine Digitürk aldı ama, Şansal ağabeyle, Erman hocanın "Maraton"u bitti. Bu, Türk hakemliğinin kurtulduğu anlamı taşımaktadır. Artık hakemler maç sonrası evlerine maçı unutmuş bir rahatlıkla gidecekler. Ama Erman hoca, bu bitişin ardına ırkçılık falan gibi tuhaf iddialar atmaya başladı. Allah Allah! Meğerse Türkiye'deki hakem camiasında neler varmış neler... Bir bakarsınız yarın birilerini terörist ilan eder, bazı hakemleri kafatasçı, kimini komünist, kimini faşist... Ben öteden beri demiyor muyum, malzemesi sadece hakemlerin hatalı düdükleri olanlar, fazla yaşamazlar diye... Zaten bu ekip, yayın hakları başka kuruluştayken, iki sezondan fazla bir süre porgram da yapamamıştı... Ama dedik ya, son 15 yıldaki medya patronları açık ve net pek de akıllı değiller... Luce düşmanları; Okan'la Sinan nerede? Lucescu'yu savunmacı diye eleştirip, Beşiktaş'ın kuyusunu kazan başta Hıncal Uluç ve Kazım Kanat olmak üzere, spor yazarlarına şimdi sormak isterim; Nerede, Lucescu'nun harcadığını öne sürdüğünüz Okan ve Sinan? Haaa, neredeler? Del Bosque de mi yanlış gördü? Daha çok ararsınız Lucescu'yu... Dua edin de, Del Bosque elindeki taşları yerli yerinde kullansın... Önce patronlar, sonra ben! F.Bahçe Başkanı Aziz Yıldırım, F.Bahçe'deki haberlerden sorumlu bütün muhabirleri toplayıp, sabah kahvaltısı yapmış. Bir de fotoğraf çektirmişler... Ben bunu hatıra olarak sakladım... Neden mi? Çünkü başkan Yıldırım, oraya katılanların gazetelerinden okuduğuma göre, "Yalan haber yazarsanız, hatalı yorum yaparsanız, önce patronlarınız katında girişimde bulunacağım, orada bir sonuç alamazsam, kendi metodlarıma baş vuracağım" demiş. Demiş de, ne olmuş... Hiiiiiç... TSYD, Levent'teki havuzda güneşleniyor... Şimdi fotoğrafa bakıp bakıp, kimlerin eksildiğini tesbit edeceğim, sezon boyunca... Ne hale geldik değil mi, sevgili Öcal Uluç? Yunanistan'ın hücumları! Geçen hafta ve bir çok defa TRT 3 Yunanistan - Portekiz finalini verdi. Daha bir dikkat kesilerek izledim. Sürekli not aldım, banttan defalarca durdurarak izledim. Vatandaşlar, ünlü otoriteler, ünlü yorumcular; Yunan takımı, her türlü hücum denemesinde ortalama 7 futbolcu ile rakip sahayı kullanmış... Hani şu defans oynayarak futbolu çirkinleştiren Yunan takımı... Siz de seyredin, bilginiz artar hani... Yattara, tek adam! Bugün Türkiye Süper Ligi futbolcularının arasında öyle tek futbolcu var ki, sahaya çıktığında, takıma alındığında onun oynadığı takımı tutan tutmayan ekrana büyüleniyor. Bu isim, Trabzonspor'un Gineli oyuncuyu Yattara... Son Skonto Riga maçında da bitime 9 dakika kala girip, hep stadı, hem de Türkiye'yi ayağa kaldırdı. Anlayamadığım şu; Samet Aybaba da, Ziya Doğan hoca da, bu Yattarı'yı bir kaç dakikalık futbolcu olarak kullandılar, kullanıyorlar. Tamam, takım savunmasına katkıda bulunmayanlar, artık takımlarda zor yer buluyorlar ama, sonucu direkt olarak etkileyen bir tanesi de forma giyebiliyor. Van Hoojdonk gibi, Hagi gibi... Samet, Villarreal'i elinden kaçırdı, bari Ziya, Şampiyonlar Ligi'ni kaçırmasın... Ali Aydın yeni Erman mı olacak? Eyvah ki eyvah! Geçen sezon Türkiye Ligi'nin kaderi üzerinde büyük rol oynayan ve bana göre de yaptığı büyük hatayı hemen itiraf etmeyip, beş saat sonra tuhaf gerekçe göstererek bende kaşıntılar oluşturan Ali Aydın, TRT'ye geçen Maraton tipi programın yorumcusu olacakmış... Vay vay vay! Biz, hakem kararlarını durdurup durdurup eleştirmeyin, hakemliği öldürüyorsunuz diye Erman'a çatmıştık, şimdi ister misiniz Ali bey aynı silahı kullansın? Eeee, TRT de yoldan çıktı diye kaç kez yazmadık mı? Anlaşılan bu ülkede bütün raylar bozuk be... Savunmanı garantiye alırsan... G.Saray'ın en büyük açığı savunmasının göbeğinde idi... Bu yüzden, Hasan, Hakanlar, Ergün, hatta hatta tek kaldığından Bülent bile hayli ısdırap dolu bir sezon yaşadılar. Şimdi ise Song ve Tomas var... Bu müthiş bir ikili... Şimdi bu oyuncuların nasıl bir performans göstereceğini sorarsanız, hemen şu cevabı vereyim; Bunlara kimse yaklaşamaz... İkisi de çok sert, acımasız ve çok deneyimli... Savunma oyuncusu dediğin, rakip hücumcuları korkutacak, bölgesine yaklaştırmayacak... Bu iki transfer, yukarıda sözünü ettiğim eskilerin de ateşleyecileri olacaklar. Ne dersiniz? Ergun beyin ofisi mi? Geçen hafta, Ergun Gürsoy'la Hagi'nin arasına giren Ayhan Akbin karakedisinin G.Saray'da yeni bir depreme sebep olup olmayacağını merakla beklediğimizi yazdık. Bunu yazarken de G.Saray'ın Ergun beyin ofisi haline sokulduğunu dile getirdik. Çünkü, Ergun Gürsoy, "Ayhan'ın maaşını ben veriyorum" gibilerinden düne kadar G.Saray tarihinde rastlanmamış bir acı açıklama yapmıştı. Ne yazık ki, Canaydın başkan da, "Öyle şey olmaz. G.Saray'da resmi görevi olanlar aylıklarını G.Saray'dan alırlar" diyemedi. Yani, son özel galibiyetler şimdilik tekneyi dengede tutuyor. Ama ilk kötü sonuçta, nasıl bir dalga olur ki, bilinmez... Gemi batar mı, yüzer mi, o da bilinmez...