Selçuk, Terim'le ne güzel!

A -
A +

Selçuk, Terim'le ne güzel! Milli Takımlar Teknik Direktörü Fatih Terim, F.Bahçe'nin kulübeye mahkum ettiği veya savunma sağ kanat, orta alan sağ bölgede görevlendirip yerlerde süründürdüğü Selçuk'tan mükemmel bir ön libero yaptı. Ne tuhaf ki, o Selçuk, "Taktikler Padişahı" hocası tarafından Schalke maçında yine sağ kanada çekilerek hem taraftarın, hem rakiplerinin gözünden düşürüldü... Malın değerini düşüren, malın patronundan müsamaha görürse ne olur? Patrona sorun! Doğan Ersavaş bu işte ama... Doğan Ersavaş, Tercüman'da 20 yılı aşkın süre birlikte çalıştığım arkadaşımdır. O Ankara'da, ben merkezde... Doğan, bir çok ses getirici habere ve onca yoruma imza atmıştır. Ama bu defa meclisin, futbolun kirlenmesi ile yaptığı araştırma dosyasını ele geçirmiş. Büyük habercilik. Kutlarım!. Ancak o rapor da, diğerleri gibi tozlu raflarda yerini alacaktır. Çünkü bu ülkede malum firmaların "DOKUNULMAZLIKLARI" sürmektedir. Ayrıca Nişantaşı ile Bilecikspor'dan başkaca da "Şaibeli takım" yokmuş.... Ne yazık! Bir büyük kulübün başkanı da teşviki yasal görmüş... Ne tuhaf! Cengiz Çandar da mı? Cengiz Çandar, ekranların dış politika için bilgisine başvurduğu birkaç isimden biridir. 1984 Avrupa Futbol Şampiyonası'nı da spor yazarı olarak izlemişti. O zamanlar Tercüman büyük gazete idi. Biz de Cengiz'e bir hayli destek vermiştik. Şimdi aynı Cengiz çıkmış diyor ki, "Yabancı sınırlaması AB'nin hukukuna aykırı..." Yahu Cengiz; Türkiye AB'nin neresinde ki... Kuleleri yıkılan, metrosu bombalanan ABD ve İngiltere, terörden korktukları için bize yol verir gibi oldular. Şimdilik... Ne hukuku? Tamam hasta bir Fenerlisin ama, olmayanı var gibi göstermen çok ayıp! Biz de kimleri dinleyip, dışarıda neler olup bittiğini anlamaya çalışıyormuşuz... Tigana ile Daum arasındaki ince fark! Beşiktaş'ın yeni hocası Fransız Jean Tigana, ilk idmanda futbolcularına kolye, künye takmayı yasak etmiş. Yüzüklerin de ancak bir bantla kapatılarak takılmasına izin vermiş. Oysa F.Bahçe'de futbolcular, bırakın idmanı, Şampiyonlar Ligi'ne bile mücevher dükkanı gibi çıkıyorlar... Eh, kaderi sadece ve sadece futbolcularının ayaklarıyla, şansa kalmış bir hocadan ne beklenebilirdi ki... Kamerunlular da kaçarsa! G.Saray'ın Kamerunlu iki ası Song ve Saidou, ödemelerin sürekli aksaması sebebiyle, ara transferde ayrılma izni istemeye hazırlanıyorlarmış. Her iki futbolcu da menajerlerini İstanbul'a davet etmişler... Şayet, "Paralarımız ödenmiyor, biz de gidiyoruz" kararı keşinleşirse, Ribery davasından on para alamayacağı gibi, G.Saray artık, açlıktan ölmeye dayanmış ülke futbolcusunu bile zor transfer eder... Zaten etmeye de kimin niyeti var ki, desenize... Atilla Gökçe ve Hıncal Uluç! Sevgili Attila Gökçe geçen çarşamba günü köşesinde Hıncal Uluç'un, televizyonda Milliyet'i "Amigo yazarlık" çerçevesinde eleştirişine çok kaliteli bir karşılık vermiş. Katılıyorum... Ancak benim de söyleyeceklerim var... Hıncal Uluç, 1980'li yılların ortasında, rahmetli Ercan Arıklı'nın Söz Gazetesi'nin spor müdürü olmuştu. Attila, Tercüman'dan ilk transfer idi. Bana da teklif geldi. Attila, Temel Özalak'la eve kadar gelip beni de götürmek istedi. Direndim ama, yine de centilmenlik yapayım ve biraz da hanımı kırmamayım diye görüşmeye gittim. Orada Hıncal Uluç bana "F.Bahçe'yi sen yazacaksın" dedi. Ben de, zaten gelmeye niyetli olmadığımı, hele hele böyle bir kulübe bağlı gazetecilik yapamayacağımı belirttim. "Yahu, F.Bahçe, G.Saray veya Beşiktaş'la oynarken, diğerlerini de yazmış olursun" diye yeni bir kulvar açıp, güya gevşetmeye çalıştı ama, iş olmadı. Rahmetli Arıklı ile de odasında bir çay içip Tercüman'a döndüm. İşte o yıllarda Hıncal Uluç dostum, sarı-kırmızı kaşkolu ile tribünlere gelmeye başladı. Ve de Attila'nın yazısında yer verdiği, bugün alabildiğine tırmanmış ve ülke futbolunu olumsuz etkileyen amigo yazarlık işte o yıllarda dünyaya getirilmişti. Ne diyeyim; ben bu işte yokum, olmadım, olamamam da... Çünkü ben voleybol, basketbol ve futbol oynamış eski bir sporcuyum, gazeteciyim, spor yazarıyım... Forma ise saf beyazdır... Aksini inkar edenin de alnını karışlarım... Kanal D doğru yolu buldu! Kanal D'de yayınlanan "Hayaller Gerçek Oluyor" adlı program, kanalın yönetimi tarafından aşırı derecede olumsuz tepki alındığı için yayından kaldırılmış. Haber güzel! İşte Türk toplumu böyle olacak... Dibine dinamit koyanı asla ve asla hoş görmeyecek... Hadi bakalım, daha sırada çok program var. Tigana formayı giymeli! Beşiktaş, Malatya'da bana göre yenik durumdan kurtulmuş gibi gözükmesine rağmen, maçı kaçıran taraftı. O baskı ve Akın'ın şut şovu tabelaya ancak Ahmet Dursun yardımı ile bir kere yansıdı... Beşiktaş, oturaklı bir takım konumuna doğru yol alsa bile galiba, "Tigana"nın futbolculuğuna daha çok ihtiyaç duyacak... Ne dersiniz? Büyük usta bir onbeş dakika oynamaz mı? Olmaz... O halde, ocak Beşiktaş'ın kurtuluş ayı olabilir... Tabii "SADECE TİGANA" tasarrufu ile... Gerets'in son oyunları! Hani kumarbaz batmaya yüz tuttuğunda rest üzerine rest çeker ya... Gerest de aynı... Diyarbakırspor'a karşı bir aralık, Necati, Hakan, Ümit ve İliç aynı takımdaydılar... Sonra Hasan Kabze girdi, Hakan çıktı aynı oyun devam etti. Ama şu biline ki, bu kafayla devam edilirse, ufukta çok acı yenilgiler olabilir. Yani Gerets'in bunlar son oyunları olmalı... Çünkü baba maçlar yeni yeni geliyor... Üçlü orta alan ve gerisi İliç'li çift uç adamına dönülmezse, Terim hocanın yaşadığı kasım darbeleri kaçınılmazdır... Çocukların oyuncağı futbol! Özellikle çocuklar, hatta koca koca adamlar internette değeri önceden belirlenen takımlar kurup, maç yapıyorlar. Bizim spor basını da oradan alıntılar yapıp maç oynamıyor ama, gazeteye derleme yaparak fanatik taraftarları yanlış yöne çekiyor. Bizim Ankara'daki tiryaki okurumuz da, "Bak hocam, Schalke, Fener'den daha pahalı" diye mesaj atıyor... Peki, doğrusu ne? O internet oyunlarında Schalke kalecisinin değeri 5 milyon euro olarak gösterilmiş...Adama destur derler... Acaba Schalke o kaleciyi 500 bin euroya satmaya çalışsa kim alır? Bordon, 13.5 milyon euro olarak geçiyor... O zaman Lucio kaç para eder? Kaç para ettiğini arayıp sorun, sevgili Ankaralı dostum... Öyle her oltaya atlamayın! Ben de diyorum ki, F.Bahçe'nin maliyeti Schalke'den, mutlaka ama mutlaka fazladır. Alex, Anelka ve Appiah'ın maliyetleri 70 milyon dolara yakın... Acaba Schalke'nin toplam maliyeti kaç dolar?... Arayıp, kurt menajer Assauer'den sorun! Allah Terim hocanın yardımcısı olsun! Gerçi Terim hoca böyle temennileri sevmez ama, yine de biz edelim... Çünkü, yakında Terim hoca, yardımcıları Müfit, Oğuz, Şifo Mehmet'le milli formayı giymek zorunda kalabilir. Tabii yetki onda olduğuna göre, F.Bahçe başkanını, yardımcısını, milli marşımızı söyleyebilen teknik adamını da kadroya çağırabilir. Öyle ya, daha şimdiden elimde iyi ki gurbetçiler ve lejyonerler var diye dua ediyordur. Florya'da savaş mı? Bir gazetede, Hakan Şükür'ün, Song ve Tomas'ı eleştirmesiyle Florya'da iç savaş çıktığı şeklinde bir haber vardı. Haberin yer aldığı gazete, tam bu işlerin yayın organı... Yani kuşlar haberi getirmiştir. Artı, Hakan, Necati'yi de kendine destek olmadığı için suçluyor... Tevekkeli G.Saray geri saymaya başladı. Otorite olmayan yerde, başarı da bulunmaz... Herr Daum; doğru Ağlama Duvarı'na F.Bahçe'nin teknik patronu Daum, her yabancı maç yenilgisinden sonra, yabancı kontenjanından yakınıyor. Hatta bu defa dozu kaçırarak, cezalı veya sakat yabancıların yerine elde yedek yabancı bulunmamasından yakındı. Adama destur derler... Eeee hani sen ve başkanın ümit takımının yarısını transfer ederken, geleceğin takımını kurduğunuzu söylemiştiniz. Nerede o gelecek? Demek ki, o da bir parmak balmış! Öyle ya, arızalı yabancının yerine sağlam yedek yabancı olmamasından yakınılırsa... Acaba kim ülke sporuna ihanete çanak tutuyor? Yarın Milan'a karşı, Aurelio ile Luciano'nun yerine oynayacak benim çocuklarımdan performans beklemek biraz ayıp olmaz mı? Yöneticiye bakın! Ama mesele o değil... 100 milyon doların üzerindeki maliyetli takımın Avrupa'da muhtemel bir başarısızlığına kamuflaj... Devam! Nasıl olsa yağdanlık yarışına girişmiş bir spor basını var... Ah Abdullah Çatlı ah! Fehriye Erdal için Nato'nun merkezi falan olan, demokrasi başkentlerinden Belçika, yargılanamaz kararı aldı. Alırlar... Çatlı sağken alabiliyorlar mıydı? Ya da Fehriye Erdal ve benzerlerinin borularının sesleri neden çooook uzun bir süre kesilmişti... Siz daha derin devlet falan aramaya devam edin... Adamlar bizim devletin en derin yerine bile indiler, haberiniz yok! Bizim ve onların hakemleri! Onların hakemleri kimseden korkmadan kartını da kullanıyor, düdüğünü de çalıyor. Ama ya bizimkiler? Ailton, Malatyalı futbolcuyu tabanıyla eziyor, bırakın kırmızıyı, faul bile yok... Aurelio, biri 23'te, diğeri 28'de el-kol iki sarı kartlı hareket yapıyor, yani kırmızıyı davet ediyor... O zaman son dakika pozisyonu olmayacak bile... Ama tık yok... MHK'nın eski başkanı, Arzuman için "ilk yarı hatasızdı" diyor... İşte o zaman da, Edirne dışında şaşkınlık yaşıyoruz. Daum yine sallıyor! Alman DPA Ajansı'ndaki bir habere göre, Daum, çok sinirli ve sıkıntılıymış ve gitmeye niyetliymiş... Buyurun! Buna kim inanır? Hiç Daum'a yılda 2.5 milyon euro verecek başka bir kulüp var mı? Ama bizim spor basını var ya...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.