Milli Takımlar Teknik Direktörü Fatih Terim, 2008'in kamp süresinde, maçları sırası medya ile bazı sürtüşmeler içine girdi. Kimilerinden de Türkiye'ye dönüşte hesap soracağını dile getirdi. Hatta öylesine söylemlerde bulundu ki, sormayın... Yine kimileri tarafından kurulmuş idam sehpalarını tekmelediklerini bile söyledi. Peki, sevgili hocam, ya sana da birileri çıkıp, "Böyle milli takım hocası olur mu? Bu ne biçim kravat? Hiç o renk gömleğe, o renk pantolon giyilir mi? O cekete öyle kravat hiç uyar mı?" diye sözüm ona futbol eleştirisinde bulunsaydı? Yaaa hocam, bu ülkenin böyle spor gazetecileri de vardır... Hem de hala en kral ekranlarda, en kral gazetelerde... Bu nedenle sen dua et de, Hamit'in yeri ile, Nihat'ın rolleri eleştirildi... Çift veya tek ön libero tercihleri üzerinde duruldu... Yani çıkıp, hakiki futbol eleştirilerine cevap verebilmen için ne sehpa kuruldu, ne de tuzaklar... Bilmem anlatabildim mi? Haaa ceketi, kravatı faul o teknik direktör mü? Dünya üçüncüsü oluverdi... Sonra mı? Bu ülkeden çoook uzaklara kaçtı... Ama şunu unutma ki, futbolun oynandığı ilk günden bugüne, ne teknik adamlara sehpalar kurulmuştur... Sen ise kravatın ve ceketinle şimdilik kurtarırsın... >> Zico'nun anahtarı! Fenerbahçe'nin artık eski teknik direktörü dediğimiz stajyer Zico, eşyalarını toplamak için İstanbul'a geldi... Geldi de, bir zamanlar arkasında fena halde duran kimseleri bulamadı. Örneğin, ilk imza günü duran Murat Özaydınlı Bey falan gibilerini... Hatta öylesine ki, iki yıldır oturduğu evin anahtarlarını kime teslim edeceğini bilemedi... Yaaa işte böyle... Ben hep söyleyip, yazmıyor muyum, dünya kulübü böyle olunuyor diye (!) Allah'tan antu.com varmış da, Zico karşısında öyle veya böyle bir Fenerbahçeli bulabilmiş... Hadi bakalım aslan parçası medya, yapsana eleştirini... Ah ah ah, nerede o yürekler, nerede o meslek ilkesi? >> G. Saray'da değişen kaptan profili! Galatasaray, hocasını seçip kamuoyuna tanıttıktan sonra, takım kaptanını da belirledi. Kim mi? Gece kulüplerinin çıkışında elinde sigarası, bazı mekanlarda elinde içki bardağı ile görünen Ümit Karan... Değişim diye buna derim işte... Evinden Florya'ya, Ali Sami Yen'den evine giden, 16 sene içinde bir kere Ümit Karan tablosunu vermeyen, ama namazını kılan, mümkün olduğunda orucunu tutan Hakan Şükür'ün yerine Ümit... Artık Fatih Altaylı başta olmak üzere, bütün laikler rahat edebilirler... Hatta ben onların yerinde olsam Galatasaray Lisesi'nden Taksim Anıtı'na kadar yürürüm... Bakalım bu büyük değişim Galatasaray'a ne kazandıracak? Öbür türlü kazanılmışlar çok var da... >> Fahri Somer denince... Sevgili büyüğüm, bu ülkenin futbol yöneticiliğinde ilk devrimi gerçekleştirmiş, Adalet takımını "üç büyükler"in başına bela eden, statülerin büyük alimi Fahri Somer Ağabeyin vefatının 15 yılındaymışız... Torunu Sabah'ın spor servisinde... Gazetelere ilan vermiş... Aferin evlat! Fahri Baba, aynı zamanda futbolcudan müthiş anlayan bir spor yazarıydı da... Hiç unutmam, bir cumartesi, "Kemal, gel İnönü'de Feriköy-Adana Demirspor maçı var, ona gidelim... Sana Adana takımında bir oyuncu göstereceğim" demişti. Kalktık gittik... Statta toplam on kişi falan idik, bu ikinci lig maçında... Bana gösterdiği oyuncu, Adana takımının santrforu Fatih Terim idi... Nur içinde yat, sevgili üstat! O klasik öksürüğünü hiç unutmadım... >> Fenerbahçe üyeleri sürgüne mi? Yok canım o kadar da değil tabii ki... Kimin haddine Fenerbahçe Kulübü Üyelerini sürgüne göndermek... Ama önce Sosyal Tesislerden ki, adını bile bu yüzden Faruk Ilgaz Tesisleri olarak bıraktılar, sonra da o yerin havuzundan Dereağzı'na... "Üyelere açtık" diyorlar Dereağzı'nı... Yani ne demek istiyorlar? Şunu; siz, artık pahalı yiyecek içeceğin olduğu yere de gelmeyin, havuza da... Zaten Fenerbahçe Burnu'ndaki havuzun da, lokanta kısmının da gazetelerde halka açık olduğuna dair ilanlar bile var... Fütursuzca... Yani parası olana... Eh, bir de butik otel yapılıyor yanı başına... Gitti mi dersiniz, Fenerbahçe Burnu, Fenerbahçe'nin elinden... Pardon Fenerbahçelinin elinden... >> Sadık Müdürün doğru adresi! Bizim Sadık Söztutan Müdür, Hırvat maçı akşamı TGRT Haber'de şöyle demiş: "Milli Takım'ı ilahi bir güç finale doğru çekiyor..." Doğru söze ne denir? Dört maçta rakip kalelere yedi şut atıp, altı gol yapan başka takım var mı? Siz hiç bizimkilerin gol kaçırdığını hatırlıyor musunuz? Ya bizim kalelerin direklerine vuranlar... Bizimkiler ise vurup vurup gol oldu... Bize karşı kaçırılan pozisyon sayısı kaç ki? Güç mü? Bence Hakan Şükür'ün kandırdığı (!) çocukların gücü... >> Deme beee, Sayın Demirören! Efendim; Beşiktaş'ın Sayın Başkanı Yıldırım Demirören, Avrupa Futbol Şampiyonası maçlarını izledikten, hele hele de bizim Hırvatlarla oynadığımız maça tanık olduktan sonra, Olic'i çok beğendiğini söylemiş... Vay be, görüşe bak! Şimdi anladınız mı, Beşiktaş'ın futbolda nasıl başarılı olduğunu? Daha doğrusu, transfer kompedanı olduğunu? >> Trabzonspor patlar mı? Vallahi, yeni oyuncularıyla Trabzonspor'un, bu sezon ligde patlama yapıp yapmayacağını bilemem ama kadronun otuz beş oyuncuyu bulduğu söyleniyor... Zaten yirmi beş civarında oyuncu vardı, bunlara on beş kadar daha eklendi... Giden var mı? Duymadım... Belki de daha gelen olacak... Ersun Yanal'ın şimdi daha da zor... Bekleyin, Karadeniz'de dalgalar bir hayli yükselecek... Altında kim kalacak, göreceğiz...