Maç kadroları elimize ulaştığında Beşiktaş Teknik Direktörü Lucescu'nun çok büyük bir yanlış yaptığının farkına vardım. Sistemin ön liberolarla ön orta saha ve ileri uç arasında bütün bağlantılarını kuran, her yere yardım yetiştiren ve de bütün bunları yaparken gol becerisi de olan Pancu yedek kulübesinde oturuyor; Beşiktaşlı çok bilmişlerin Sergen - Tümer ikilisi sahada görünüyordu. Buna karşılık Daum, dörtlü alan savunması sisteminde elindeki oyuncularla çift ön libero ile oynanmasının G.Saray maçından sonra bir kere daha farkına varıp, Beşiktaş'ın sahaya çıkarken yapılmış tertip hatasından da faydalanıp, oyunda top yapma, etkili olabilme şansına sahip oluyordu. Bu çok önemli oluşumlar maçın da aynı zamanda şifresiydi. Ama tabii bir önemli şifre daha vardı ki; o da F.Bahçe'nin maçı kalecisiz oynayacağı idi. Nitekim, Sergen'in göğüs stopu ile bile önlenebilecek frikiği Recep tarafından kaleye kabul edilince, Lucescu'nun yanlış kurgusu sanki primlenir gibi oldu ama F.Bahçe'nin maçı bırakmama inadı sahada dolaşmaya devam ediyordu. Her ne kadar Daum, Ümit'i savunmanın sağ kanadına çekmiş olsa da... Tabii bu arada Beşiktaş'ın ciddi zaafları arasında bulunan uzak direklere kaldırılan yüksek toplar, bu defa da F.Bahçe avantajı olarak sahaya gollerle iniyordu. Van Hooijdonk'un mizacına uymayan rollerin dışında kalenin yakınlarında dolaşma olan klasiğinden de iki gol birden üretiyordu F.Bahçe. Tabii, yine de maçın en can alıcı, en çarpıcı şifresi Sergen'le Tümer'in aynı 11'de ve de Pancu'suz bir Beşiktaş'ta sahada oluşları idi. Lucescu gibi herşeyi çok ince eleyip, sık dokuyan dikkatli bir hocanın sezon başında beri ilk defa böyle bir seçim yapması da anlaşılır değildi. F.Bahçe takımının maça yürek koyuşu, özellikle ikili mücadelelerde herşeyi göze alarak rakibin top kullanma isteklerine saldırışı, skordaki önemli sebeplerden biriydi. Finalde Lucescu maça başlarken yaptığı yanlışın üstünü kapatmak adına, tabii gitmek üzere olan maçı da çevirmek için topunu - tüfeğini, yani rakip sahada etkili olabilecek bütün elemanlarını sahaya sürdü. Tabii Sergen'i dışarı alıp, Tümer'le oynayıp, yani iki solaktan birini eksiltip, hakiki Beşiktaş formatına döndü. Bu dönüş, F.Bahçe'yi tam coşmuşken durdurup, sallayıverdi. Daum ki, maçın bizim gibi en rahat seyircilerindendi. Beşiktaş'ın yaptığı değişikliklere karşı kılını kıpırdatmadan inanılmaz bir boyun eğiş gösterdi. Yani oyun okumada bir kere daha sınıfta kaldı. Bir söyleyeceğim de, F.Bahçe Yönetim Kurulu'nadır. Daha doğrusu başkanınadır. Rüştü'nün gideceğini 1 yıl önceden bilenler, F.Bahçe gibi büyük firmanın kalesini çocuklara teslim etmek gibi futbol tarihimizde ve de özellikle bu kulübün tarihinde rastlanmamış bir eser sunmuşlardır. Hep söyleriz, hep yazarız ve de bu futbol dünyasının kuralıdır. Büyük takımın büyük kalecisi olur. Az kalsın unutuyordum. Beşiktaş santrfor transfer etmemekle daha doğrusu yönetimin ısrarcılığına Lucescu'nun dün takımını resmen 10 kişi oynatan İlhan güvencesi galiba boşa çıkmaktadır.