Fenerbahçe'nin Yüksek Divan Kurulu toplantısında Yıldırım Yönetimi, ülke ekonomistlerinin çok dikkatini çekeceğini umduğum, hükümetin dudağını uçuklatacak ustalıktaki, hatta günümüz global krizinin bir çözüm formülü (!) olabilecek 4 yıllık gelir-gider tablosunu sundu. Bir alkış, bir alkış... Ancak ne var ki, yönetimin bizzat açıkladığı üzere Emre'nin 4 yılık maliyeti 20 milyon euro, Güiza'nınki 28,5 milyon euro, Aragones ve ekibi iki senelik 6,5 milyon euro, Burak da 3 milyon euro... Etti mi 58 milyon euro... Yani yaklaşık 125 milyon YTL... Bu da, toplam borçmuş... Gelir de fazla olunca, al sana artı 41 milyon YTL... Eeee, geri kalan futbolcular bedava mı oynayacaklar? Deplasman giderleri, otel masrafları olmayacak mı? Sayıları 150'ye varan personel aç mı yaşayacak? Su, elektrik, doğalgaz, formaların yıkanmasındaki deterjan, çim bakımı vs. bedava mı? Sigorta, vergi, hükümetçe kıyak altına mı alındı yoksa? Bir alkış da benden... Kime mi? Yiyenlere... >> Skibbe piyangoyu nasıl düşürdü? Galatasaray'ın şu teknik direktörü bir alem vesselam... Lincoln olmayınca fırsat bu fırsat yine çift uç adamına döndü... Tabii ki takımın da başı... Tam Nonda sakatlanmış, yani doğruyu bulmak için piyango vurmuşken, sen tut bir başka uç adamı Ümit'i oyuna al... Peki, "Sen olsan ne yapardın" derseniz... Mehmet'i alır Meira'nın yanına koyar, Ayhan'ı da Baros'un arkasına, yani Lincoln rolüne iterdim... Unutmayın; maç o sırada 2-1 Galatasaray'ın lehine dönmüştü... Eeee, çapınız bu kadarsa piyangoyu da düşürürsünüz, takımı da... >> Çarşı'nın duruşu! Beşiktaş'ın en etkili taraftar grubu Çarşı, geri çekilip döndükten sonra ilk ciddi tavrını Teknik Direktör Mustafa Denizli'ye koydu... Stadın her tarafı "Denizli, Denizli" diye inlerken, Çarşı'dan çıt çıkmadı... Dikkat! Sinan'a da "hayır" demişlerdi. Dedikleri oldu... Acaba sırada kim var dersiniz? >> Milli maç biletlerinin akıbeti nedir? Şansal Büyüka kardeşimiz, Bosna maçında 3 bin 500 biletin bedelsiz dağıtıldığı şeklinde bir haber duyurmuş... Vay sen misin? Bursa'da postaneler üç beş yıldır grevde olduğu için (!) malum dosyaları bana gönderemeyen Levent Kızıl dostumuz "Hayır, yalan" diye feryat etti. Ardından da Federasyon... Eeee bakalım Şansal, ne diyecek? Sizce? Bence "tıs" çıkmaz... Tıpkı, kesilen kabloların hesabının yarım kaldığı gibi... Yaşasın ticaret! >> Hürriyet kimlerin elinde? İnanılır gibi değil... Bu ülkede hükümetler indirmiş, hükümetler kurmuş koca Hürriyet'te, sözüm ona, maç kritiği yazanlar hakemlerin isimlerini bilmiyorlar... Kimisi de, futbol adına büyük bir ayıp işleyip, Uğur Boral'ın Tuncay'dan iyi oyuncu olduğunu yazıyor... Destur! Aynı Hürriyet, bir zamanlar bir gol kralının verem olduğu haberini duyurmuş bir ağırlıktı... O veremli gol kralı da, ne yazık ki, hakemin ismini karıştırmış... Acaba diyorum bu amigolar yan yana mı maç izliyorlar? Tamam da, yok mu Hürriyet'te birileri, bu fahiş yanlışları gazeteye girmeden önleyecek? Vah ki vah! >> Spor yazarlığı ayaklar altında! Bizim Tahir Kum, Sabah'taki köşesinde harika bir yazı yazmış... Bazı anekdotların yer aldığı yazıda, dün spor yazarlarının yüzüne telefon kapatan, "Sizinle konuşacak bir şeyim yok" diyenlerin, bugün köşe başlarında yorum yaptıklarına değiniliyor. Bravo Tahir! Yazıklar olsun böyle basın anlayışına! >> Paşanın isyanı! Genelkurmay Eski Başkanı Büyükanıt Paşa, Bursaspor maçında hakemin kararlarını tepkiyle karşılamış... Gazetelerde fotoğraflandı... Ah keşke, omuzlarında apoletleri olduğunda da bu kadar hassas davranabilseydi... Ne demek mi? Anlayanlar anladı... >> Kim bu büyük centilmen? Bendeki bilgisayar çıkışında üç buçuk sayfa olan Sayın Ali Koç'un Divan'daki konuşmasının bitimine doğru şöyle bir pasaj var: "Eleştiri ile iftirayı, hakareti birbirine karıştıranlar... Bu anlayış Fenerbahçe'mizin geleneğinde ve geleceğinde olmamalıdır." Yahu, ben bir maç sonrası, "Şerefsizler, hırsızlar, kupamızı çaldılar" diye bir eleştiri hatırlıyorum... Siz de hatırlıyor musunuz, ey gelenekçiler ve geleceğe bakanlar? >> Yine antu.com! Antu.com 'da, Arsenal yenilgisinden sonra, yüzde yüz katıldığım, yönetime bir muhtıra vardı. Ama sonra yine demokrasi, cumhuriyet falan derken, vida gevşetildi... İyi güzel de, kulübe satılan villalarla ona buna bulaşacağınıza, bir tüzük bulsanız da okusanız diyorum... 68. maddenin B paragrafını... Şayet okuduğunuzu anlayabiliyorsanız tabii...