Şirin Berber de boşuna yorulmuş! Futbolu yazanların içinde en iyilerinden biri olan Şirin Berber, geçtiğimiz Perşembe günü, Şenol Güneş'i temel alan harika bir yazı yazmış. Nerede okuduysa, kim yazdıysa onu belirtmemiş ama, Bülent Korkmaz'ın, adamını kaçırdığı için kale içinde bulunduğunu, bu yüzden golleri çıkardığını iyi iş olarak göstermeyen bir zavallıdan bahsetmiş. Yahu Şirin, sen kimin evini soruyorsun? Allah aşkına, bu saçmalıkları kimin yazdığını bana ilet... Çünkü bu kadarı da artık çok fazla yani... Şirin, yazısının devamında, Şenol Güneş'in ceketini ve kariyerini beğenmeyenlere de şu soruyu soruyor: "Ey vatandaş, koca Real Madrid'in başına getirilen sadece yardımcılık yapmış hocayı tanıyor musunuz? Barcelona'nın başına kondurulan Rijkaard'ın ne gibi hocalık kariyeri var?" Şirin; kendini fazla yorma... Artık bu toplum da, kimin ne olduğunu, geç de olsa anladı. Hâlâ anlamayan varsa, onları bizim Darıca'daki Hayvanat Bahçesi'ne davet ediyorum... Daum, Nihat beyi nasıl etkilemiş! F. Bahçe'nin yeni prenslerinden - zaten camia çok sık ve bol sayıda üretir - Nihat Özdemir Bey, geçtiğimiz cuma günkü Sabah'a şöyle bir demeç vermiş: "Daum, karşımıza beş ayrı raporla çıktı. Takımı hangi sistemle oynatabileceği şeklinde beş ayrı raporla geldi. Brezilya, Almanya, Arjantin, Hollanda, Afrika ile Kuzey Avrupa ülkelerinin oyun sistemleri ve bunlara uygun istediği oyuncuları ayrı ayrı belirtti. Sonuçta Brezilya sisteminde karar kıldık. Daum bizi çok etkiledi..." Vah vah vah ! Şayet haber doğruysa, gerçekten vah vah vah! Dünya futbol tarihinde, bugüne kadar bir teknik adam, yönetimlere böyle bir fal, böyle bir işporta açtıysa, benim haberim yok, lütfen beni bilgi sahibi yapın. Yahu tıpkı şapkadan tavşan çıkaran adam gibi... Tıpkı, efendim pantolon uyduramazsak, yerine güzel bir gömlek olabilir gibi... Vah vah vah! Nihat Bey ve arkadaşları da çok etkilenmişler. Eh bir şeyden haberiniz olmazsa, böyle ağzı açık dinler ve kendinizden geçersiniz. Vah vah vah! Şimdi F.Bahçe'nin futbolda neden bir türlü başarılı olamadığını anlayabildiniz mi? Vah vah vah! Allah'tan korkmak! İstanbulspor'un en ama, en üst kademelerinden meydanlara sık sık "Allah korkusundan" bahsedilir durulur... Ama perşembe günkü Fanatik'te şöyle bir haber vardı: "İstanbulsporlu futbolcular paralarını alamadıkları için idmana çıkmadılar. Sonra başkan Adnan Sezgin araya girip, isyanı yatıştırdı..." Daha ne yazayım ki?.. Aurelio'nun belgeleri! F. Bahçe'nin bu sezonki ilk transferi Brezilyalı Aurelio'nun elinde şimdi iki belge var. Biri, F. Bahçe'nin, Türkiye Futbol Federasyonu'ndan aldığı lisans... Diğeri ise, Aurelio'nun Brezilya'daki kulübü Olaria'nın elindeki 31.12.2003'e geçerli olan sözleşme... Burada anlayamadığım, bizim federasyonun nasıl lisans verdiği... Çünkü temiz kağıdı olmadan lisans vermek mümkün değildir. G.Birliği de, kendilerine aynı oyuncunun imza attığını iddia ediyor. Galiba bizim federasyon arada yanacak... Bekleyelim, görelim... Görelim görmesine de, bu Aurelio, belli ki imza atmayı çok seviyor. İlhan bombası da patladı! Geçen sezon boyunca yazdık... Beşiktaş'ın en büyük ve en ciddi rakibi içindeki saatli bombalardır diye... Bunlar patlarsa, dışarıyı değil içeriyi harap ederler diye... Nouma patladı ve gitti. Şimdi İlhan Mansız'ın sırası... Beşiktaş tarihinde, hele hele Seba dönemiyle birlikte böyle çok yıldız mezarlığı var. Ama hep yıldız diye geçinenler zararlı çıktı... Lucescu, saatli bombalarla dolu bu takımı şampiyon yaparken, ne büyük iş becermiş, şimdi daha iyi anladınız mı? Ali Eren de gidiyormuş. Etti mi, üç... Geriye az bir şey kaldı. Sonra Beşiktaş tertemiz, pırıl pırıl, bombasız ama düştüğü yeri bomba etkisiyle yıkacak güçte olacak... Rüştü de, Kalkavan da çok geç kaldı! Önceki günkü Vatan'da, hastaneden yeni çıkmış olsa gerek, Ferudun Niğdelioğlu bir bomba patlatmış. Şadan Kalkavan dostum, Rüştü'nün, Pendik faciası sonrası uğradığı saldırının perde arkasını anlatmış. Kalkavan, Rüştü'nün olaydan sonra kendisine yakınmalarını ve ifşaatını 3.5 sene buzdolabında tutmuş. Şimdi Rüştü bu açıklamalardan sonra bir görüş bildirecek mi? Onu bilmem... Ama haberde yer, gün ve saat var. Ama bir şey daha var... O da çooook geç kalınmış olduğu... Böyle olaylarda anında hesaplaşacaksın ki, bir değeri, bir sonucu olsun... Derken Sergen... Hafta sonuna girmeden bizim köşenin İlhan'a kadar olan bölümünü yazmıştım. Devamını da pazartesi getirecektim. Ve Sergen bombası patladı. Hazretleri bilmem ne kadar vermezseniz, ben Kore'ye gitmem demişler. Yapar mı yapar... Peki, Beşiktaş ne yapar? Hiiiiç... Neden mi? Eh, hazretleri Samsun'daki son maçta arkadaşları ter dökerken, o Güney'de güneşleniyordu... Yani geçen sezon defalarca ne demiştik; Beşiktaş'ta çok saatli bomba var... Lucescu buna rağmen bu takımı şampiyon yaptıysa, başarının büyüklüğü de ortadadır. Bakın peş peşe patlıyorlar. Nouma, İlhan derken Sergen... Ali Eren'le yollar zaten ayrılmış... Kala kala bir buçuk bomba daha kaldı. Onların adını da açıklamak istemiyorum. Ama yakında sesleri gelir... Tekrar ediyorum: Lucescu'nun değerini şimdi daha iyi anlıyor musunuz? Amerika ne sinyali verdi? Politikayı sevmem, anlamam da... Hele hele Amerika'nınkini... Ama mesele emperyalizme gelince, insan bir şeyler kestirebiliyor. Ben diyorum ki: Amerika, Irak'tan sonra, İran, Suriye, Azerbaycan'a da herhangi bir sebeple dalıp, kendisine silah çeken, pardon ekonomik özgürlük fiyakası çeken Avrupa Birliği'ni kıskaca alacak. Bu arada bir tek Türkiye kalıyor... İşte bu yüzden durum hem bizim için, hem Amerika için, hem de Avrupa Birliği için en stratejik konumda bulunan ülke Türkiye... Benim aklım bu kadar kesiyor. Yoksa durup dururken benim subayımı, astsubayımı neden müsadere etsinler... Eh, diğer taraftan da Avrupa Birliği askersiz müsadere ediyor... Ne dersiniz? Hooijdonk ve Andersson! Şu F. Bahçe alem vesselam... Bu satırları Pazartesi günü yazıyorum. Gazetelerde, özellikle de Doğan Grubu'na ait olanlarda, Hollandalı Van Hooijdonk amca, "F.Bahçe, beş yıldır bana aşık. Bu yüzden onları kıramadım" demişler. Nasıl kırsın ki?.. Yıllık 2.5 milyon Euro emeklilik primi... Madem F.Bahçe bu futbolcuya beş yıldır aşık, neden 29 yaşındayken almadı? Hatırlarsanız; Andersson da, bonservisi dahil 10 milyon dolara gelmişti. Bir sene oynadı. F.Bahçe, Avrupa'sız ligde şampiyon oldu. Sonra Şampiyonlar Ligi'nde sıfır çekti. Andersson da emekli olup gitti. Sizce bir benzerlik var mı? Bence çok ama çok var... Keşke Hollandalı, şu beş yıllık aşktan bahsetmeseydi. Neyse; Avrupa'da, Afrika'da, Latin Amerika'da, bu paranın beşte birine o kadar çok genç santrfor var ki... Allah aşkına, doğruyu söyleyin! G. Saray'la ilgili, gerek gazetelerde, gerekse televizyonlarda, her gün "Anderson masalları", "Overmars hikayeleri" yer alıp duruyor. Başkan Canaydın, güya, gün aşırı Fransa'ya ve İspanya'ya gidip duruyor. Fatih hocadan çok demeç çıkmıyor ama, yine de ufak tefek bazı sözler çıkıyor. Belli ki, spor medyası G.Saray haberi kullanmak adına yüzde seksen oranla atıyor. Ama parasızlıktan inleyen G.Saray cephesinden de sallamalar olmuyor değil... Biz de bir gün birilerinin çıkıp doğrusu budur demesini büyük umutlarla bekliyoruz. Dilek Sancılı diye biri... Sabah'ın geçtiğimiz Pazar'ki ekinde, Dilek Sancılı isimli bir bayan meslektaş, herhalde çiçeği burnunda olsa gerek, Hagi ile harika bir röportaj yapmış. Kutluyorum. Koca Hagi, Türkiye'ye teknik direktör olarak dönmüş, bizim anlı şanlı spor medyasında tıs yok... Neden? F.Bahçe, G.Saray veya Beşiktaş'a düşmedi diye... Bursaspor düşman takım mı? Hayır... Eeee, o halde neredesiniz? Dilek kardeşim, kalemini de iyi kullanmış. Hagi'nin nefis mesajlarını yerinde vurgularla aktarmış. Ama Hagi kim, bizim spor medyası kim? Tabii ki elin parmakları kadar olanları ayırıyorum. Bravo Dilek kardeşim! Şike Tahkik Sulandırması ve Ali Aydın! Şike Tahkik Komisyonu demeye dilim varmıyor. Zaten Ata Aksu kardeşim de, açıklama yaparken hafiften sulandırdı. Efendim; sinyaller alınmış ama, delil yokmuş. Tamam; hukuk, karar için sağlam delil istiyor. İstiyor da, resen karar verme yetkisi yok mu? Var... Onu da bir kere hatırlıyorum. Sahir Gürhan ağabeyimiz Altınordu - İskenderun maçında Erdoğan Şenay'la birlikte "Bu maç şikedir" diye karar verip, uygulamaya koymuşlardı. Şimdi ben başka bir yere gelmek istiyorum. Hani şu bizim çok delikanlı hakem Ali Aydın var ya... Acaba, neden o muhteşem (!) Elazığ golünden sonra, maçı durdurup takım kaptanlarını çağırmadı ve "Beyler, bu maç hoşuma gitmiyor. Harbi oynayın, yoksa düdüğü çalar giderim" demedi... Denmişi var mı? Var tabii... Sorarsanız, bir gün onu da anlatırım. Nur içinde yat 17 branşın hakemi Nazif Oturgan ağabey! Aferin Gökdeniz! Trabzonspor'un genç yıldızı Gökdeniz, babasının telkinleri sonucu, sözleşmesi bitene kadar, yani iki yıl daha, Trabzonspor'da oynamaktan mutlu olacağını açıkladı. Hatta hatta belki de daha uzun yıllar daha... Aferin Gökdeniz! Aileye bağlılık, büyüğe saygı, paradan da, şöhretten de daha değerlidir... Bizim toplum son yıllarda bu değerlere hiç önem vermiyor. Ama eksilmeler başlayınca da çok geç kalınıyor. Ben Gökdeniz'in büyük futbolculuğuna, şimdi felsefi değerler de kattığını görüyorum. Alnından öpüyorum Gökdeniz! Sen çok yaşa emi... Seni örnek alabilenler keşke çoğalabilse... Perez'den Pratez'e!.. Hiç unutmuyorum; G.Saray'ın Perez'li kadrosunun özel oyunlarında, televizyonda yorum yapanlar, "Bu Perez gibi bizim amatör kümede bile yüzlerce oyuncu var. G.Saray bunu nereden buldu?" diye ötmüşlerdi. Sonra aynı yorumcular, Perez takıma büyük katkıda bulundukça, "Vay be, ne adam. Kulvarında sürekli gidip, geliyor..." diye teslim oldulardı. Hatta G.Saray Perez'i tutmayınca eleştirmişlerdi. Şimdi aynı yorumcular, Pratez'e, Perez'e ilk gün yaptıkları yorumla yaklaşıyorlar. Demek ki, Pratez de G.Saray'a çok yararlı olacak. Allah razı olsun, bu yorumcular sayesinde bize de kafa - göz yormak gerekmiyor. Gözünaydın Türkiye! Pazartesi akşamı geç vakitlerde televizyonların spor haberlerine dikkat kesilmişken, yerimden hop diye fırlamışım. Evdekiler de telaşla ne oluyor diye ayağa fırladılar. "Korkmayın size göre bir şey yok, ama diğer takımlar yandı. Çünkü Hakan Şükür, G.Saray'a imza atmış. Sevincim ondandır" diyecek oldum. Sana ne, dediler. Bana ne olu mu? Ben herşeyden önce bir Türk'üm... Milli Takım'ın Hakan'a, futbolu bırakana kadar her dönemde, her şartta ihtiyacı vardır. G.Saray gibi bu ülkeyi son 6-7 sezondur harika bir şekilde temsil eden, ülkenin propaganda aracı olan bir takımın "yarısının" geri dönmesi açısından önemliydi bu imza... Terim gibi bir efsanenin yara almasına da üzülürdük. Ona da büyük destek geldi şimdi. Üstelik bedava da... Hatırlarsınız, yaklaşık üç-dört hafta öncesinde "Hakan Şükür'ü almayan enayidir" diye bir yazı yazmıştım. Demek ki, G.Saray enayi değilmiş... Tıpkı, Beşiktaş'ın Lucescu'yu aldığında olduğu gibi... Torba dolusu döviz saçıp, elin yabancısının peşinde koşanların Hakan Şükür faktörünü bir daha yaşadıktan sonra acaba kafalarını hangi taşlara vuracaklarını çok merak ediyorum doğrusu... Haydi aslan oğlum; ölmediğini dosta düşmana bir kere daha göster... Hem G.Saray'ı, hem de Milli Takım'ı 7-8 sezon taşımış olmanın keyfini çıkar.... G.Saray da kombine satmanınkini çıkaracak...