Sistem ve zaferleri!

A -
A +

Eski futbolcular olsun, bizim spor medyasındaki "Yıldız budalaları" olsun, futbolda sisteme dayalı kurgulanmanın, çalışmanın, oyuncu seçiminin, transfer yapmanın gerekliliğine, daha doğru bir deyişle, çağdaş düşünce ve uygulaması olduğuna inanmazlar. Onlar şunu savunurlar: "Toplarsın iyi ve formda oyuncuları, yürür gidersin..." Hayır gidemezsiniz. Hele hele 2000'li yıllarda hiç gidemezsiniz. Bu düşünce tarzı, 1950'li yılların Türkiyesi'nde çok geçerliydi. Taaa 1980'li yılların sonuna kadar yaşadı ve en azından üç çok değerli kuşağın harcanmasına, tek bir apolet dahi takamadan emekliye ayrılmasına sebep oldu. Okurlarım hatırlayacaktır; geçtiğimiz haftanın başında "Milli felaket kapıda mı?" başlıklı bir yazı yazmıştım. Korkum, Milli Takım'ın, Fatih Terim'den sonra yaralanan, ama Şenol Güneş'in eline geçtikten sonra yeniden sağlığına kavuşan sisteminin ve oyuncularının arızaya uğramış olması idi. Bu oyuncuların büyük bir çoğunluğu takımlarında yedek kalmışlar, kimi yedek bile olamamış, bir kısmı da formsuzdu. Acaba demiştim, sistem ve kuşağının sonu mu geliyordu? Ama baktım ki, Terim hoca öyle temel atmış ve Şenol hoca buna öyle sadık kalmış ki, dolayısıyla korkularım boşunaymış. F.Bahçe'nin en çok eleştirilen, formsuzluğu, dağınıklığı yüzünden sigortası atan ve sık sık kırmızı kart gören futbolcusu Fatih bile, Okan çıkana kadar Real Madrid'i çiğneyen Fatih'e yakın bir çizgideydi. Neden mi? Çünkü sistemi oynamasını çok iyi bilen - ki bu maçta çok da hata yaptı - Alpay ve Okan'ın arasındaydı Fatih... Lobanovski'nin Dinamo Kiev'inin bugüne aktardığı "Her yerde üçgenler" felsefesi, tabii ki dörtlü alan savunmasının da içinde yatmaktadır. İşte, önden Okan, solundan Alpay ve Fatih Akyel... Okan çıktıktan sonra biraz o bölgede deprem yaşandı ama, yine de korkularımın erken olduğu gerçeğiyle el sıkıştığım için mutluyum. Birkaç çok önemli konuya daha değinmek istiyorum. Bunların başında, topla kalecinin üstüne, çabukluğu, sürati ve bacaklarının gücü ile çok sık gidebilen Nihat, bu pozisyonlarda gol yapmasını beceremiyor. Nedeni de, sadece sağ ayaklı olmasına rağmen, kaleciye köşe boşalttıramıyor. Yani kendisine, topu göndereceği açıyı genişlettiremiyor. Baktım da, ünlü futbol münekkitlerimiz Hakan Şükür'ü yine eleştirmişler. Bence liglerdeki konuma göre çok iyi oynadı. 90.dakikada kendi savunmasından çıkıp, rakip cezasahası içindeki pasa vole attı. Yani Nihat kadar hızlı ve çabuk geldi. Eh, üç-dört nefis gol asisti yaptı. Daha ne istiyordunuz ki?.. Sergen gibi plajda sakatlanıp, İlhan gibi iki günde bir ıskartaya mı çıksaydı? Ey vicdan, gel de şunlara üç defa vur! Şimdi hem Yıldıray, hem de Okan yok.... Zaten Şenol da onların yerine Tayfun ve Volkan'ı oyuna aldı. Bence Volkan'da biraz daha düşünmeli. Ya da Volkan'a futbolun bir kişilik oyun olmadığını anlatmalı. Ama ne olursa olsun, korkularım boşunaymış. Benim süper kuşağım, hâlâ yaşıyormuş. Hocası da bu kuşağı hâlâ yaşatabiliyormuş... Oh be!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.