Siz hiç Trabzonspor'u böyle gördünüz mü?

A -
A +

>>> KEMALB boşluk yorumunu yaz Turkcell, Telsim, Avea 2866'ya gönder (4 SMS/ 8 Kontör) -------- Yok yok Trabzonspor'un neredeyse 20 yıldan fazla bir süre şampiyon olamadığından söz etmeyeceğim... Ne de günümüzde küme düşme potasının çok ama çok yakınında oluşundan... Peki, ne diyeceğim... Şunu diyeceğim, Trabzonspor, ülke futbolunda yepyeni bir cephe açarken, yepyeni bir heyecan olurken, günümüzdeki gibi çok problemli, çok çağdışı bir kulüp fotoğrafı vermemişti. Polonya Milli Takımı'nın futbolcusu Szymek gitmiş, dönmeyeceğini ve hatta futbolu bırakacağını bildiriyor. Alman liginde önemli işlere imza atmış Brezilyalı Marcelinho, adeta kaçarcasına altı ayda kulübü terk etmiş. Hollandalı Musampa koca bir meçhul olarak ortada mı, yoksa kayıp mı, belli değil... UEFA Kupası ve dünya üçüncülüğü apoleti taşıyan Fatih Akyel var mı, yok mu, olacak mı, olmayacak mı, belli değil... Eller isimli bir Brezilyalı, Kıtalararası Kulüpler Finali'nden sonra Trabzon'a uğradığına pişman mı, değil mi, kalacak mı, gidecek mi? Bu arada Erdinç, Sakarya'dan döndü diye naralar atılıyor. Vah ki vah! Ya Trabzonspor'u, en azından eskisi gibi kulüp yapın, ya da... Ağır yağ kokusu var! Son günlerde, F.Bahçe'yle ilgili yazılan haberlerin tek birinde dahi "kara" yok. Hep bembeyaz... Hatta hatta dünkü kara haberciler bile bugün kar beyaz... Sabah'taki Deniz Derinsu de liste başı... Bizim Emre Bol ise hâlâ dimdik kara... Araştırdım ve şunu öğrendim. Efendim; F.Bahçe'yle ilgili kara haber yapanlar derhal kara listeye alınıp, kendilerine röportaj izni verilmiyor, hatta antrenman bile izlemeleri yasaklanıyormuş. Beyaz habercilere ise her türlü izin çıkabiliyormuş... Eee dünya kulübü de böyle olunuyor zaten... Hele hele iletişim işi işin üstatlarına teslim edildikten sonra... Beşiktaş'ın senatosunu kim kurdu? Beşiktaş kongresine az bir zaman kaldı. Karşımıza, düne kadar pek rastlanmamış bir "Beşiktaş senatosu" çıkıverdi. İstanbul Üniversitesi Rektörü, adam gibi adam, espri kralı Prof. Dr. Mesut Parlak da bu senatonun başındaymış. Güzel! Ancak kongre işlerini çok iyi bildiğimden, bu işten huylanmadım da değil hani... Gerçi Başkan Demirören, "Haberim var. Destek oldum, istedim de..." diyor ama, ben yine de yanık kokusu alıyorum... Çünkü senatonun içinde öyle isimler var ki, sanki malum gazetenin, malum ismini ne yapıp edip Beşiktaş'ın başına dikecekler gibime geliyor. Bugün değilse, yarın... Hatta belki de yarından da yakın... Benden söylemesi... G.Saray'a devlet kuşu! Hani derler ya, başına bir kere devlet kuşu konmasın diye... İşte bugün de G.Saray'ın başına böyle bir kuş konmak üzereymiş. Gazetelerde, İliç'e Monaco'nun talip olduğu haberleri yer alıyor. Hatta G.Saray'a 3,5 milyon euro da bonservis ödeyeceklermiş. Vallahi piyango diye buna denir işte... Fiziksel zafiyeti yüzünden bir yüksek kalite futbol mücadelesi hiç mümkün olmayan İliç'i bu paraya satabilirse, bu, Başkan Canaydın'ın büyük başarısı olur. Bennu Yıldırımlar! Asla bir dizi yanlısı değilim... Hele hele eskilerin kırmızı ceketli kovboyları gibi "kısım tekmili birden" halini aldıkları için midem kalkıyor... Ama üstat Reşat Nuri Güntekin'in Yaprak Dökümü olunca iş değişiyor tabii ki... Diziyi kaçırmamaya gayret ediyorum. Orada da ailenin büyük çocuğu Fikret'i oynayan tiyatro sanatçısı Bennu Yıldırımlar'ı çok takdir ediyorum. Daha doğrusu, günümüzde her ailenin böyle bir çocuğa sahip olmasını dilediğimden, bu müthiş oyunculuk yeteneğini yüreğimden alkışlıyorum. Üstat Güntekin bile yazarken, böyle bir Fikret'i kafasından, yüreğinden geçirmemiştir. Ne bileyim işte; eskiyiz ya... Basketbol, futbolu solluyor! Hiç kuşkusuz, ülkenin en popüler sporu futboldur. Ama ne var ki, son tatsız gelişmeler büyük kitleleri futboldan soğutmaya başladı. Çok şükür ki, ikinci sıradaki basketbol ciddi şekilde futbolun sevgi, ilgi potansiyelini süratle emmeye başladı. Geçtiğimiz hafta sonundaki Beşiktaş-Banvit ve F.Bahçe Ülkerspor- Türk Telekom maçlarındaki heyecan, mücadele, söyler misiniz, yarısını geride bıraktığımız bu sezonki futbolun neresinde vardı? Hadi o zaman salonlara... F.Bahçe taraftarının peşinden gidelim... Çünkü bugün için doğru adres salonlardır... Haaa az kalsın unutuyordum. Salondaki yumruklaşmaya dokuzar maç ceza çıkmıştı. Futbolda olsaydı, kaçar maç alırlardı? Emre'ye haksızlık! İngiltere'de Emre'nin ırkçılık yaptığı öne sürülüyor. Futbol Federasyonu da soruşturma açmış. Ayıp be! Emre'nin en yakın arkadaşı, İnter'den gelen siyahi Martins... Alpay'ı da kaçırmışlardı. Allah Tugay'ı korusun! Eeee ne de olsa İngiliz bunlar... Dünyayı birbirine katmada üzerlerine, hem de, hiçbir dönem kimse geçememiştir. Bülent Akın'ın tavukları! Geçenlerde gazetedeydim. Bizim Cahit, sayfaların başındaydı. "Abi, eski G.Saraylı Bülent Akın'ın harika bir röportajı var elimde... Bizim Mustafa Karagöl yaptı. (Şike ve teşvik her zaman ve her yerde var) diyor. Ayrıca, G.Saray'dayken, yemekte ikinci bir tavuk budu istemiş, (sayılı geldi veremeyiz) demişler... Hale bak" deyince, "Teşviki, şikeyi falan bırak aman tavuk işini başlık yap Cahit" dedim... O da yaptı. Çünkü G.Saray'ın son beş-altı senesini bundan daha iyi anlatabilecek bir malzeme olamazdı. İki gün sonra bütün gazeteler bizim o röportajdan alıntı yaptılar... Tebrikler Karagöl! Mutfağın katkısını da unutmayalım. Tebrikler Cahit! Ne mutlu Müdür Sadık'a... Ne çorabı, ne kuruluşu, ne kurtuluşu! Olacak şey değil... Yahu, en azından ülkenin tarihine saygılı olun be! Konu ne mi? Efendim; Siyah Çoraplılar diye bir oyun var. Bu oyunda, F.Bahçe'nin kuruluşu ve Kurtuluş Savaşı'ndaki rolü canlandırılıyormuş. El insaf! Hadi kulübün tarihini, orasına burasına palavraları sokarak alabora ettiniz de, bari ülkenin tarihine dokunmayın! Siyah Çoraplılar 1889 yılına ait... Bak; F.Bahçe tarihi... Peki, kulüp ne zaman kuruldu? 1907'de... Kurtuluş Savaşı ne zaman başladı? 19 Mayıs 1919'da... Bunun adı rezillik, uyutma, kandırmacadır... Bak; yukarıdaki tarihler... Trabzon'daki yürüyüş! Trabzon'da, Haluk Ulusoy taraftarları yürüyüş düzenledi. Sayıları 500'e yakınmış. Hayli yüksek bir rakam... Bazı pankartlarda da, Bursaspor Başkanı Levent Kızıl'la, F.Bahçe Başkanı Aziz Yıldırım'ı beraber hareket etmekle suçlamışlar. Yok canım... F. Bahçe Başkanı öyle şeyler yapar mı? Hele hele Levent Kızıl... Ayol beyefendi koyu bir Ulusoy taraftarı değil mi? Bu yüzden adamlığını bile ortaya koymadı mı? En çok neyi merak ediyorum, biliyor musunuz? Levent Kızıl Başkan'ın, kongre salonuna girdiğinde kopacak alkışların, protestoları geçip geçmeyeceğini... O gün de, Genel Kurul'un adamlık gradosunu göreceğiz.... Melih Gökçek ne olsaydı! Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Melih Gökçek, şayet politikaya girmeyip de, basketbolcu olsaydı, ne feykler atıp, ne sayılar bulurdu. Ya da futbolcu olsaydı, ne çalımlar atarak, ne goller sıralardı... Tabii bu kadar kıvraklıkla başka meslekler de yapılır da, hani biz sporcuyuz ya, ondan basketbolu ve futbolu gösterdik... Müthiş davacı! İzmirli avukat Mehmet Ali Tuncay, F.Bahçe'nin lig şampiyonluğunu ve de UEFA Kupası'nı kazanamaması halinde başkan ve yönetimi dava edecekmiş. Şimdiden de suç duyurusunda bulunmuş. Gerekçe olarak da, dolandırılmayı gösterecekmiş. Neyse uyanan biri çıktı. Aynı avukat, hukuk adamı olarak, bir de kendisinin ötesinde kulübün kaç para içeri atıldığını öğrenme hakkını kullanabilse... >>> Çulcu ve Yıldırım! MHK Başkanı Mustafa Çulcu, Antalya'daki TSYD seminerinde, şayet alabildilerse, baykuşların hepsine ders verdi. Aynen devam... Bu arada Bülent Yıldırım ki, benim bir numaralı hakemim, sadece sahada değil, kendisinden futbolun bir çok ünitesinde de yararlanılabileceğini o seminerdeki konuşmasıyla adeta haykırdı. Tebrikler! Allah nazardan ve kem gözlü yöneticilerden ve de amigo yazarlardan korusun! >>> TSYD'den müthiş atak! TSYD, yani Türkiye Spor Yazarları Derneği, müthiş (!) bir atak yaparak, Sabah'ın muhabiri Yaşar Yalçın'a hakaret ettiği gerekçesiyle G.Saraylı Necati'yi kınamış... Vay be! Aynı kınama üstatlarına bir sorum var; Spor muhabirlerini idmana almayan, yazdıkları haberlerin kara veya beyaz durumuna bakarak onlara röportaj imkanı veren veya vermeyen, takımı tiyatro gibi bir kültür yuvasına girerken, bu tabloyu görüntülemeye çalışan 300 milyon maaşlı kameramanı, "Seni döverim" diye tehdit eden kulüpleri, onların başkan ve yöneticilerini de kınayabilir musunuz? Nerde o yürek, nerde o ilke... Bir teknik adam, lig başlamadan ağır hasar göreceği korkusuyla başkanını 40 yıllık TSYD Kupası'na katılmamaya zorlayıp, ikna ettiğinde, neredeydiniz beyler? Namık Sevik'in kemikleri sızlarken, Necmi Tanyolaç'ın yüreği acırken rahat uyuyor muydunuz? Ben bu yüzden ve de ne yazık ki Necati'nin yanındayım...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.