Efes-Fenerbahçe, play-off finalinde, bence, bütün zamanların en çekişmeli, basketbola en çok benzeyen serisini oynuyorlar. Ben bu satırları yazarken, Abdi İpekçi'de altıncı maç oynanacaktı. Yani belki de Efes şampiyon oldu, belki de Fenerbahçe işi son maça taşıdı. Bana ne? Ama gelin görün ki, Ayhan Şahenk'teki beşinci maçın bitimine doğru, başhakem Söylemezoğlu'nun bütün herkese ders niteliği taşıyan müthiş kararı on beş dakikalık bir duraklamaya neden oldu. Vay sen misin? Murat Özaydınlı'nın bir basketbolla ilgili racon kesmediği kalmıştı, onu da yaptı. Anca gidersiniz! Ardından SkyTürk'teki programda Mustafa İyi isimli kardeşim, "Kural var. Karar doğru. Ama keşke çalınmasaydı" demez mi? Yahu siz ne dediğinizin farkında mısınız? Basketbol yayınlarına para döktüğünüz için tebrikler de, bu kepazelik de neyin nesi? Ne demek, "Kural var, karar doğru ama verilmeseydi keşke..." İşte vatandaş; Türk sporu bu merkezdedir. Yazık kere yazık! Demirören nasıl sınıfta kaldı! Mehmet Topuz transferinde sınıfta kalan Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören, sanki bundan ders almamış gibi, tuttu bir de Nihat için İspanya'ya uzandı. İnanılır gibi değil... Yahu futbol Nihat'ı bıraktı, siz hâlâ farkında değilsiniz. Acaba hiç düşündünüz mü, Villarreal Nihat'ı neden durup dururken satışa koydu? Bu arada Nihat da "Gelemem" demez mi? Al sana, duble çakış! Kupalarda duble yaptıktan sonra sınıfta duble yapılır mı? Demek ki yapılabiliyormuş. Demirören'in şampiyonluk duygularına yaklaşım başka, bu başka... Bizde böyle... Topuz'un transferinde ne eksikti? Mehmet Topuz'un, Kayseri bağ evindeki yapılan çok konuklu toplantı sonucunda Fenerbahçe'ye "evet" dediğini gazetelerden okuduk. Toplantıda milletvekilleri, Topuz'un yakınları, yani kimi ararsan varmış. Şimdi ister misiniz Topuz, "Ben milletvekili olmadan, yakınlarım bulunmadan oynayamam" desin. Biz de ekranlardan tribünlerde "Özel Topuz seyircisi" ile tanışalım... Çocuk be çocuk! Andıç ve Sarızeybek! Dedik ya, maçlar bitti, biz de biraz sporun dışına çıkacağız diye... AK Parti ve Gülen'i silmek için hazırlanan planlar ele geçmiş. Eeee ne var bunda? Hulki Cevizoğlu'nun iki hafta önceki programında, 1960 öncesinin bir rütbelisi çıkıp da, "Hücre kurduk, çalıştık" diye açıklama yapmadı mı? Haaa bir de Kanal A'da bir haber dinledim, cumartesi öğlen vakitlerinde. Sarızeybek Bey, hani şu Ali Kırca dostumun program gediklisi, içerideki bir sendika liderinin danışmanlarındanmış. Ayda belli bir miktar da maaş alıyormuş... Vah benim işçim vah! İşte suçlu; Cevat Güler! Ben de bu Galatasaray bu sezon neden çuvalladı diye düşünüp duruyordum. Meğerse kabahat Cevat Güler'de imiş. Seni gidi Cevat Hoca seni... Bir de seni son şampiyonluktaki gizli kahraman olarak biliyorduk. Neyse ki, sözleşmeni yenilememişler. Böylece Galatasaray'ın önündeki en büyük engel kalkmıştır. Şimdi Adnan Beyler, Haldun Bey falan, Cevat Hocasız ortalığın tozunu atarlar. Vefa mı? O bozası ile ünlü bir semttir. Bırakın vefayı da, bilgi bile iflas ettikten sonra... Zaten Cevat Hoca yılda 3 milyon euro alıyordu. Eh, bu krizde olmaz idi... Tebrikler Polat Yönetimi! Trabzonspor patinaj mı yapıyor? Yok Eriksson, yok Zacharoni, yok Fernandez... Trabzonspor bu işi galiba öğrenemeyecek. Yahu gidin Lucescu'ya, tam sizin sosyolojik yapınıza uygun Romanya'dan bir hoca önersin size... Ne yani Romanya kesmez mi? Bakın bakalım, bizim futbol tarihimizde kaç Rumen hoca şampiyonluk yaşamış... Aykut stepne mi? Fenerbahçe bu defa kurnazlık yaptı. Öyle ya bir kere kovulmuş Daum, alışkanlıktan falan yine kovulursa, arada teknik adam arayıp bulmak kolay mı? "Buyurun Aykut Hoca" derler, olur biter... Kurumsallaşmak da böyle olmaz mı? Rıdvan neci? Hıncal Uluç Ağabey sormuş, "Topuz'un işinde yorumcu Rıdvan'ın ne işi vardı" diye... Aaaa ayıp değil mi, Hıncal Usta? O gene inceden girmiş işe... Ya dükkan falan açıp da, araba falan kapıp da sütunlarında, ekranlarda ahkam kesenleri ne yapacağız?