Tahir'in 'Extra'sı... Bizim tehlikeli gazeteci sınıfından Tahir Kum, uzun bir uğraş sonrası Futbol Ekstra adlı bir dergiyi piyasaya sundu. Harika bir eser diyebilirim. İçerik ve baskı olarak gerçekten uzun zamandan bu yana hasret kaldığımız türden... Gelecek sayıların merakı içinde Tahir ve emeği geçenleri kutluyorum... Biz mi UEFA normlarına ulaşacağız? Chelsea'nin teknik patronu Portekizli Mourinho, Barcelona maçı sonrasında veya devre arasında, maçın hakemi Frisk'i, rakip takımın teknik patronu Rijkaard'la konuşurken gördüğünü mânidar bir şekilde dile getirmişti. Vay sen misin? UEFA önce küplere bindi, sonra da Mourinho'nun tepesine... Bize göre incir çekirdeği doldurmayacak böyle bir demeç için hocaya 2 maç ve 16 bin dolar ceza geldi. Kulübe de 36 bin dolar... Bizde ise, özellikle son haftaki kulüp başkanlarının demeç savaşına ne geldi? Futbol Federasyonu Başkanı'ndan zengin mönülü bir ziyafet... Hiç olmazsa objektiflere poz verirken, hani espri anlamında kulaklarını çekseydi bari... Ya da ağızlara biber sürseydi... Hoş bunu yapsaydı da, yine de eksik kalacaktı ya... Bunu bilir, bunu söylerim; Türk futbolu bu başkan ve yönetimiyle bir yere gidemez... Çünkü ayrımcı ve ayrılıkçı davranmaktadır. Daha da kötüsü; pısırıktır... Digitürk tam dağıldı! Diyarbakırspor - Beşiktaş maçını izliyorum... Alt yazılardan da ligde o sırada oynanan diğer maçların sonuçlarını... Şöyle bir bant geçiyor: Trabzonspor: 0 - B. B Ankaraspor: 2... Oysa sonuç 1-2... Hemen düzeltilmek adına yeni bir bant... Trabzonspor : 1 - B. B. Ankaraspor: 3... Allah Allah! Yine yanlış... Hemen yenisi başlıyor... Trabzonspor: 2 - B.B. Ankaraspor: 2... Bakıyorum olacak gibi değil, Trabzon'dan bir dostu cebinden arayıp gerçek sonucu öğreniyorum... 2-2 devam... Sonra da, otobüs duraklarında, "Denemesi bedava" reklamı... Eeeee, ben maçı Saint - Joseph'te bedava izledim ama, bana uymadı... Rıza'nın beklentisi ne? Hep söylüyorum, hep yazıyorum; Beşiktaş'ta hiç bir hoca böylesine rahat çalışma ortamı bulamadı. En kötü dördüncülük garanti... Denizlispor'un kupayı kazanma şansı da çok az olduğuna göre, Avrupa bileti de hazır... O zaman sormazlar mı; Rıza hoca, geldiğin yerden senin yerine çıkacak adam yok mu diye... Sorarlar. Ben sorarım. Sinan Vardar da sorar... Ama başka yöneticiler veya Beşiktaş yazarları nedense, hâlâ geri üçlü, orta alan presi, Carew falan deyip duruyorlar. Rıza, bir oyuncu keşfetse bile, bana Avrupa biletinden de daha önemli bir iş yapmış olur... Hooijdonk'u riyakâr mı sandınız? Hani şu her şeyi kendi kafasına ve isteğine göre görmek isteyen taraftar toplulukları var ya... Hah işte onlardan F.Bahçeli olanları, G.Antep maçı öncesi Daum'la Hooijdonk'u el ele tribünlere çağırdı. Daum hazırdı ama, Hooijdonk gerçek profesyonel, gerçek sportmen, gerçek futbol adamı ve çağdaş insan olduğundan bu çağrıya itibar etmeyip, yedek kulübesine yöneldi. Bu Hollandalı iki ay sonra Türkiye'den ayrılacak. Arkasında da yukarıda saydığım özellikleri bırakarak... Tabii faydalanabilirsek ne mutlu! Ya Kadir Çelik rövanşa soyunursa? Kadir Çelik, televizyon dünyamızın önemli isimlerindendir. Geçenlerde FBTV'den gelen davet üzerine gitmiş ve bir söyleşiye girmiş. Bant çekmişler ve falanca gün yayınlanacak demişler. Kadir beklemiş beklemiş, yayın falan yok. Sormuş ve G.Saraylı olduğu için kasetin yayınlanmayacağını öğrenmiş ve tabii ki veryansın etmiş. Haber bütün internet sitelerinde var... Bence buna en çok, FBTV'deki hasta G.Saraylı iki eleman üzülmüştür. Mahir'i anma! Geçtiğimiz hafta bizim Kadıköy'ün Altıyol meydanında bir pankart asılıydı; "Mahir'i; Onlar'ı unutmadık..." Pankartın sahibi ÖDP... Yani Özgürlükçü Demokrasi Partisi... Üf be! Bu anılanlar, bu devletin polisine, askerine yaylım ateşi açanlar değiller mi? Peki, ben gazeteci veya televizyoncu olarak "Gık" desem yeni yasayla içeri alınacağım, ama bu partiler mâlum eylemlerle kan akıtanları andıklarında alkış alacaklar... Yağma Hasan'ın böreği... Bari bütün siyasi suçluları, katilleri, teröristleri çıkarın, yerlerine bizleri alın... Bakarsınız ülke bir anda günlük gülistanlık olur... Olur ya... Eller yaya, Ersun aya! 2005-2006 sezonu planlaması toplantısına teknik direktörler, kulüplerin futbolla ilgili yöneticileri, hele hele F.Bahçe neredeyse malzemecisi ile bile katılmışlar... Yani sorumlular, yetkililer arayış içinde, öneri zenginliğinde... Ama Milli Takım'ın patronu orada yok... Hani olur ya, "Şu tarihe özel maç koyacağım, şu tarihe özel kamp" diyecek ve tartışma, değerlendirme ortamı çıkacak... Amaaaaan ben de amma ayrıntıcıyım yahu... Nasıl olsa, rakibin biri çıkıp ilk beş dakikada kendi kalesine iki gol atıyor, bir diğeri aynı süreçte iki oyuncusunu birden sedyeyle hastaneye taşıyor... Yani Jerry Lewis'in sihirli kutusu gibi, salla salla nasıl olsa şekiller yerini bulur... Hagi, faciaya sebep olabilirdi! G.Saray Teknik Direktörü Hagi, Kayseri'de az kalsın faciaya sebep olacaktı. Hem saha dışında, hem de saha içinde... Cep telefonunun çalındığı iddiası ile otobüsten sarkan Hagi'yi, hırsızlık zanlılarından biri yakasına yapışıp aşağıya alsaydı, otobüsteki futbolcular da aşağıya atlayıp, taraftara dalsaydı... Olmaz olmaz demeyin... Burası Türkiye! Hadi bu senaryo oynanmadan, yani başlamadan bitti. Ya maç? Ribery oyundan çıkar mı? O oyundayken, Kayseri'nin 21 numaralı oyuncusu Ergün ve Cem Karaca kaç defa çıkabildi? Ama aynı Ergün, Ribery çıktıktan sonra çok geldi ve ilk golü attırdı. Bakın Hasan için söyleyecek hiçbir şeyim yok ama, takımı çok çabuk rakip sahaya taşıyan oyuncu, ne kadar büyük oynamıyorsa da, hele hele böyle oyunlarda, çıkmaaaaaaz... Bravo Kızlar, Efes ve Ülker! F.Bahçe'nin bayan basketbol takımı, Final Four'un finalinde ev sahibine kaybedip ikinci oldu... Bu takımın bence F.Bahçe'de özel bir yeri olmalı... Çünkü bir kaç yıldır F.Bahçe diğer branşlarında sancılar çekerken, bu takım hep unvan kazandırdı. Hatta bir defasında ezeli rakibini bir ay içinde üst üste dört defa yenmesine rağmen, masraf olur diye Avrupa Kupası'na akredite edilmemişti. Neyse... Takımı bütün emeği geçenlerle birlikte gönülden kutluyorum. Efes'le Ülkerspor da, çeyrek finale kalarak ülkeye büyük gurur ve sevinç getirdiler. Onları da kutluyorum... Amaaaaa bir de şu basketbol maçlarının hakiki seyircisi salonlara gelebilse... Tek sıkıntım bu şimdilik... Daum'un son marifeti! Tam köşenin yazılarını noktalarken, bizim Naci Arkan önüme bir son dakika haberi attı. Haberde Daum, Stuttgarter Zeitung'a özetle şöyle diyor: "Türkiye'de yaşayan gazeteciler her zaman uyduruk haberlerle biraz daha ek para kazanmaya çalışıyorlar. Bu nedenle haberlerle ilgili ciddiyet düzeyi sürekli düşüyor. Hakkımdaki iddialar böyle ortaya çıktı... Kısa zamanda ulaştığımız hedefler çok olumlu. Biz şampiyonluk unvanını koruyabilen Avrupa'daki nadir takımlardan biriyiz..." Herr Daum, hakkınızdaki hangi iddialar böyle ortaya çıktı? Hangi olumlu hedeflere ulaştığınızı açıklar mısınız? Şampiyonluk unvanını korumak da ne demek? Siz boksör müsünüz? Haaa, 21 yıl sonra üst üste ikinci defa şampiyonluğu bir marifet gibi size aktardılar, ona mı kandınız da, bunu söylediniz? Cordoba'ya endeksli oyun! Acaba diyorum, Beşiktaş sahaya teknik direktörsüz, antrenörsüz çıksa ve de herkes ayağına gelen topu kaleci Cordoba'ya döndürse... Eeee sonra diyeceksiniz? Sonrası şu: Cordoba kaleden nasıl olsa mesafe gözetmeden, herkesin ayağına, kafasına, göğsüne top indiriyor. Böylece Beşiktaş zahmete girmeden, yani taktik ve sistem olmadan rakip kaleye yüklenir... Sonra? Eeee Cordoba kaleden gelip bir de attığı topa vurup gol yapacak değil ya... Hani, Rıza'yla birlikte Beşiktaş gol sıkıntısı çekmeye başladı ya, belki ilaç olur dedim... Bu da Vural'ın sistemi! Yılmaz Vural arkadaşım, TRT'deki programlarda sık sık Daum'un çok sayıda hücum oyuncusu sahaya sürerek takımın yerleşim planını arızaya uğrattığını ve dolayısıyla da F. Bahçe'den hâlâ takım yapamadığını vurgulayıp durdu. Yılmaz iyi hocadır. Zaten bu yorum, aynı zamanda benim de yorumumdu. Ama gelin görün ki, aynı Yılmaz, Ankaragücü'nü Sakaryaspor'a karşı sahaya sürerken, aynı onbirde hem Umut, hem Cenk, hem de Augustine'e yer verdi. 28. dakikada da bunlara Effa'yı katarak Daum'la buluştu. Haaa sonraki saldırı mı? Eeee bu yanlışa düşersen, o hale de düşersin...