Gerçekten de bizim ülkede ne kadar yabancı veya yerli teknik adam varsa yeniden sınava tabii tutulmalı... Çünkü aralarından bazıları boşu boşuna futbol kahrı çekiyor ve çektiriyor. Oysa onlar tiyatroya yönelseler belki de isimleri daha bir anlam kazanır, kim bilir belki de bu alanda devrim bile yaparlar. Nereden mi geldim? Şuradan; Pereira adlı zat, Portekizlidir. Diego Ribas ve Souza da Brezilyalı... Bunların ortak dili Portekizcedir. Peki, maçı 4-1'e getirmişsin, bitime de on dakikacık kalmış, nedir o sahaya sürdüğün Diego'nun eline tutuşturduğun kâğıt parçası?.. Bunlar dilsiz mi ki? Ya sen Ümit Hoca! Hem iftiharla 17 yaşındaki bir genci sahaya süreceğini söylüyorsun, sonra da genç iki gol yedirdikten sonra 28.dakika afişe edercesine oyundan alıyorsun... Haaa bu arada Pereira-Van Persie şampiyonluk golü (!) sonrası kucaklaşmayı unutuyordum. Eh, Hollanda'ya da bir sanatkâr gerekebilir...
Kendinize gelin be!
Fenerbahçe ile Galatasaray kadın voleybol takımları karşılaşıyorlar. Hem de sezon şampiyonluğu için... O da ne? Tribündeki çirkinlikler yüzünden hakemler maçı durdurup soyunma odasına gidiyorlar. Sonra salon boşaltılıyor. Ve maç neredeyse bir saat aradan sonra büyük bir sessizlik içinde devam ediyor. Defolup gidin salonlardan! Futbol sahalarını kirlettiğiniz yetmiyor mu be?
Kupa falım mı?
Ben yazıyı, zorunlu olarak, gönderdiğimde henüz bizim kupanın yarı final ayakları oynanmamıştı. Galatasaray bu hali ile finale kalır mı? Kime sorsam yüzde doksan hayır der. Konyaspor ne yapar diye sorsanız, sonuna kadar mücadele eder diyorlar. Peki, benim görüşüm ne mi? Görüşüm şu: Fenerbahçe-Rizespor final oynar... Kim mi kazanır? Varın onu da siz tahmin ediniz!
Hoca dediğin!
Kimseyle tartışmam... Sanırım kimse de tartışmaz zaten... Son beş yılın futbolun dünyadaki en büyük teknik direktörü Diego Simione'dir... Sen İspanya liginde Barcelona ve Real Madrid saltanatının dibini dinamitle, yetmiyormuş gibi Şampiyonlar Ligi Kupası'na da musallat ol... Üstelik her sezon en az iki önemli futbolcunu satıp kulübün kasasını da doldur... Size birini de hatırlatıyor mu, acaba bu Arjantinli hoca Diego? Örneğin Terim hariç, ünlü (!) hocalarla çalışmış Galatasaray'a... Örneğin bir on yıl saltanat süreceğine kendi ipini kesen Beşiktaş'a...
Naklen yayını sıradan bir haber kuşağı keser mi?
Evet, bu da oldu dostlar! NTV Spor'da Galatasaray-Vakıfbank final grubu maçını izliyorum. Setlerde Galatasaray 2-0 önde... Büyük sürpriz... Sonra mı? Pat diye yayın üçüncü set başlamadan gitti. Yaklaşık 10 dakika bekledim. Tık yok... Anons mu, hayır! Bu süre sonunda bir alt yazı; "Elektrik kesintisi sebebiyle maça ara verildi..." Tamam... Bu arada sıradan bir haber bülteni, bir gencin 5-10 dakikalık tıraşı falan... Vay be dedim, bizim o ilde demek ki medeniyet daha yok... Aaa o da ne? Meğerse maçın üçüncü seti oynanmış ve Vakıfbank almış seti... Aaaa o da ne? Dördüncü set de oynanıyormuş ve Vakıfbank 10-4 önde imiş... Nereden mi öğreniyorum. GS TV'den alt yazı ile... Sonra yayıncı kuruluş sağ olsun dördüncü setin ortasından itibaren devam ediyor... Ayıp mı desem, ne desem! Kelime bulamıyorum...
Boks masalları dizisi!
Nereden çıktı bu anlayamadım. Hani Muhammed Ali bir fenomendi, sabahladık kaç defa... Sonra bir iki tane daha dişe dokunur eldiven falan... Ya şimdikiler? Yoksa bir ivme ile dünya şampiyonu falan mı hazırlıyoruz çaktırmadan? Acaba bizim atletizmde durum ne? Cimnastik falan ne alemde? Haaa millet dövüşmek için gösteri mi istiyor? Bakın bunu bilemem...
Siz benim babamı tanıyor musunuz?
Benden Aziz Yıldırım'ın sözüm ona basın toplantısı ile ilgili geniş yazılar bekliyordunuz değil mi? Neyse... Ben o gün bir arkadaşın tavsiyesi ile ünlü markaymış, bir jilet aldım. Ve de evde öyle bir tıraş oldum ki, sormayın. Tam sinekkaydı... Başka mı? Siz benim babamı tanıyor musunuz? Başka mı? Büyük (!) ve muhteşem (!) televizyon programlarına bakayım dedim de, 15 yıldır neredeydiniz diye sorasım geldi be...
Zafere giden son yol kaldı!
Benim bu köşemi takip edenler iyi hatırlayacaklardır... Ne yazmıştım Fenerbahçe basketbol takımı için, daha birinci grup aşamasında? Demiştim ki; "Bu takım Final Four'a rahat kalır, orada da kupayı kaldırır..." Birinci grup bitti. İkinci grup da... Sıra gelmişti son yolculuk biletini almaya... Onun için de Real Madrid'i kolay yiyecekler diye yazmıştım. 3-0 oldu be! Peki, kupa için kim var zorlu? Bence sanki yok gibi... Şayet bir takımın, bugün için tek uzunu hariç, bütün oyuncuları büyük şut yüzdesi ile oynayabiliyorsa, her maçın favorisidir. Düşünsenize Antic bile dinlemiyor mesafe... O halde; haydi kupaya!