Tencere ve disiplin!

A -
A +

F.Bahçe'yle G.Saray arasında daha maç gününe bir hafta kaladan başlayarak, maçın içine ve sonrasına da sıçrayan saha dışı seviyesiz atışma ortamı, ne yazık ki, iki güzide kulübümüzün de tarihlerine hiç yakışmamaktadır. Bu oluşumda, hiç kuşkusuz, bugün kulüplerin yönetimlerinde bulunan ve adresi yeni öğrenip ahkâm kesenlerle, rayting ve tiraj peşinde koşan medya tüccarlarının payı çok büyüktür. Yüzyıla yakın tarihleri bulunan, topluma mâl olmuş bu iki büyük kulübün maç sonrası birbirlerine seviyesiz deklarasyonla saldırmalarını, birbirlerini suçlamalarını şöyle bir dikkatlice incelersek, ortaya "Tencere dibin kara, benimki senden kara" oluşumunun çıktığını görmemek mümkün değildir. Ve en önemlisi, bu iki büyük kulübün futbol takımlarının Türkiye ve lig mücadelesi var oldukça, daha yüzlerce, binlerce defa karşı karşıya geleceklerinin kaçınılmazlığıdır. Yani, Suphi Batur, İsmet Uluğ, Fikret Arıcan, Faruk Ilgaz, Selahattin Beyazıt, Prof.Dr. Ali Uras gibi tarihte sayıları çokça bulunan kulüplerin kökünden kaynaklı başkanları yerine sonradan kulüplü olma başkanlar ve yöneticiler koltuklarda oturdukları sürece, atışmalar, seviyesiz çıkışlar süregelecektir. Bu arada günümüzün F.Bahçe Başkanı Aziz Yıldırım ise eskiyle yeni modelin tam ortasında bir yerde bulunmaktadır. Kendisini yanlışlara sürükleyenlerden sıyrılabilirse eskiler kervanına katılabilir. Bir başka pencereden bakılırsa, son yılların sembol yöneticisi Süleyman Seba tipi başkanlar bulunamazsa, olaylar daha da tırmanacak ve toplumun dejenerasyonunun yansıması daha da şiddetli şekilde hissedilecektir. Peki, bu çağ dışı ve iki büyük kulübün tarihine hiç yakışmayan ortamdan eski günlerin seviyeli ortamına dönmek mümkün müdür? Tabii ki... Önce tüccar medya, eskiden olduğu gibi önce gerçek dördüncü kuvvet stratejisine dönecektir. Bunun yanı sıra, Futbol Disiplin Kurulu, varsa, yönetmeliğini UEFA standartlarıyla değiştirecektir. Yani, bir - iki milyar gibi komik cezalar yerine, saha kapatma, seyircisiz oynatma ve sık sık UEFA'dan patlayan ve 50 bin dolara kadar çıkabilen caydırıcı para darbeleri vurmak mecburiyetindedir. Düşünün bir kere, sahaya yağmadık cisim kalmıyor, futbolcular soyunma odası koridorlarında saldırıya uğruyor, seyirciler bloke edildikleri tribünlerde hayat mücadelesi veriyor, oyun sahasına yakıcı maddeler yağdırılıyor ve ceza olarak sadece bir milyar kesiliyor. Bu çağdışı ortama Ali Sami Yen'de, Şükrü Saraçoğlu'nda, Avni Aker'de ve daha bir çok stadda rastlanıyor. Ve Disiplin Kurulu yürekli davranamazsa, belki de ateşli silah bile kullanılacaktır. Futbolu özerk konuma kavuşturmak adına verilmiş büyük mücadelenin sonunda bu kadar aciz kalınıyorsa, o mücadelenin ta içinde bulunmuş bir kişi olarak ben ve benim gibiler pişmanlık mı duymalıdır? Kimden ve kimlerden korkulmaktadır? Elinde kapı gibi bir yasası bulunan bu kurum bu kadar aciz mi kalmalıdır? Şayet bu denli pısırık davranılmaya devam edilecekse, koltukların yüreği olanlara devredilmesi kaçınılmazdır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.