Beşiktaş'ın teknik direktörü Tigana için son dakikaya kadar umut taşıyacağım. Sebebi de Fransız oluşundan... Yani Fransız hocaların çağın futbolunu en iyi uygulatan futbol adamları olduklarından... Ancak ne var ki, bu Tigana resmen futbolla, belki de kendisiyle inatlaşıyor. Sen kalk Bükreş'te tek uç adamı ile iyi işler yap, sonra dön Antalya'da yine iki adama geç... Bundan da daha kötüsü; o iki uç adamından birini çıkar yerine, orada hiç oynaması mümkün olmayan başka bir oyuncunu ikinci uç adam olarak görevlendir. Ne demişler; kaka üzerine kaka, yaz kadı efendi yaz! Ersun Yanal ve Ersen Martin palavraları! Başlığım biraz uzun oldu ama, meseleyi taa başından almak gerekiyordu. Bu ülkenin medyasında konuşan ve yazan futbol yorumcularının büyük bir bölümünün, ne kadar bilgisiz, ne kadar temelsiz, ne kadar palavracı oldukları zaman içinde ortaya çıkıveriyor. Hatta hatta art düşünceyle yazıp, konuştukları da... Öylesine ki, bir zamanlar Beşiktaş yönetiminde de bulunan Radikal yazarı geçtiğimiz hafta, "Ersun'un takımları Fatih Terim'in takımlarına fark atar" biçiminde sallayacak kadar bir zavallılık örneği sergilemişti. İşte, futbolumuzun, kendi tanıtımıyla, modern gladyatörü Ersun Bey! O hâlâ futbolun bilgisayardan oynanacağını sansın, aynı medya tiplerinin Hakan Şükür'e tercih ettikleri Ersen Martin de, o hantal fiziği ile ancak koca bir sezonun üç maçlık adamı olduğunu gösteriyor. Böylece spor programlarının, gazetelerdeki köşelerin kimlerin elinde olduğunu iyi anlayın! Ve de futbol meraklısı, bu kafaların dolmuşlarında ziyan olup gidiyor. Martinez'i almayan! Sakaryaspor'un puan cetvelindeki yeri pek iç açıcı değil ama, öyle bir kalecisi var ki... Aman aman! Şu anda ligin en az gol yiyen kalecisi unvanını elinde bulunduruyor. Hem de, Dörtler içinde sadece G.Saray'la oynanmadığı halde... Ben de diyorum ki, bizim transfer ukalalarının gözlerinden kaçırdıkları ama Sakaryaspor'un bulduğu bu Martinez'i almayan enayidir. Ziya hoca; sen ne yaptın? Bu uygulama galiba Beşiktaş'ta zamanında oynamış, şimdi hocalık yapanların hemen hemen hepsinde var. Rıza kardeşim de, Ankaraspor'a gittiğinde bu üçlü savunma modeline başvurmuştu. Şimdi de Ziya Doğan... Sakarya'daki takıma bakın! Fatih, Stepanov, Çağdaş... Yani üçlü savunma... Yahu Ziya hocam; eskiye rağbet olsa, bit pazarına nur yağardı. Bırak, kaybedeceksen, 2006 yılı modelle kaybet! Yoksa Trabzonspor 10 yıl geriye gider. Sen çok yaşa Kazım Kanat! Kazım Kanat kardeşim, Bükreş'deki maçtan sonra bir yazı yazmış... Aman ki aman! Tigana boşuna, "Futboldan anlamayan yazarlar var" demiyor. Yazının bir yerinde, "Koray'ın ikinci ön libero oynatılması doğru" diyor Kazım babamız, iki cümle sonra ise "Koray neden sağda oynatıldı?" diye soruyor. Vallahi de, billahi de iki cümle de aynı yazıda... İnanmayan 3 Kasım Cuma günkü Sabah'ı okur... Arda, tek başına değil! İşte bizim futbolun, daha doğrusu bizim futbolcunun temel sorunu bu... Dolmuşa çabuk gelip, kendini takımın her şeyi sanmak...G.Saraylı Arda, artık karşısındaki rakiplerini bitirdikten sonra kafasını kaldırıp, sahanın başka yerlerinde gol için arkadaşlarının, ağabeylerinin de bulunduğunu fark etmelidir. Çünkü çalımlardan sonra auta giden toplara, "Vallahi iyi çalımdı, yarım gol yazalım" denmiyor! Meğer çok işleri varmış! Ben izleyemedim, anlattılar. F.Bahçe'nin müstafi asbaşkanlarından İlhan Ekşioğlu Bey, Telegol'e bağlanıp sözüm ona açıklamalarda bulunmuş. İstifasının gerekçesini de yoğun işleri olarak göstermiş. Ben de çok inandım. Allah'ın işine bakın. Müstafi yöneticinin işleri bir anda Newcastle maçından bir gece önce yoğunlaşıvermiş. İşte F.Bahçe'de tek adamlık devri böyle başlatılmıştır. Teslim olanın başına neler geleceğini kim bilebilir ki? Şimdi diğer müstafi, dededen ilkeli Rahmi Eyüboğlu acaba ne söyleyecek? Hadi bari onu da merak edelim. Ama civciv ve kuş çıkacağı kesindir. Bürokrasiyi bilen adam! Sabah'ta eski bir bürokrat spor sayfasında yazar. Geçtiğimiz hafta da, Futbol Federasyonu'nun olağanüstü kongreye götürülüp, Ulusoy'un düşürülmesi yolunda yazmış. Hem de bürokrasiden bilgiler aktararak. Yani hepimize ders vermeye çalışmış. Belli ki gazetesinin Ulusoy operasyonunda o da yer alıyor. Hem de üyesi olduğu kulübe şirin görünmek için kalem oynatıyor. Ama aynı emekli bürokrat, devletin malının birileri tarafından para kazanılan bir yer haline getirilişinin açılış kurdelesini, hem de bürokrat iken kesmişti. Ata'nın kızları! Filenin Sultanları, bizim bayan voleybol takımı için çok şık bir apolettir. Japonya'daki şampiyonada, ben bu satırları yazarken, ikinci tura yükselmiştik. Kutlarım... Kolay iş mi, hayır! Ama, Mısır'ı yendikten sonra "Ata'nın kızları" başlığı hiç hoşuma gitmedi. Yani türbanlı, eşofmanlı rakipleri yenince Ata'nın kızları, Peru'yu yenince Filenin Sultanları... Yok öyle çifte standart... Yüce Atatürk de sanırım, bundan hiç hoşlanmıyordur. Spordan öte arızalar! Bu haftaki köşede en az spordaki kadar dikkatimi çeken arızalara yer veriyorum. Böyle yaptığımda da olumlu yankılar alıyorum. Bakın; liseli bir kız nişanlanınca, çok kişi ayağa kalktı. Ama sonra olur böyle vakalar dendi. Hatta çağımızda uygun da görüldü. Eh, bir de evlenip hamile kalsaydı bari... Ne güzel olurdu, tarih dersini karnı burnunda kalkıp anlattığında... Nerelere geldik yahu? Eve Dönüş filminin oyuncularından bazıları ki, bunlar devrimciymiş, Kenan Evren'in yargılanmasını istemişler. Eeee bu ülkenin sokaklarında her gün binlerce kişinin ölmesine yol açan, o dönemin siz ve sizin gibi kafaları taşıyanlarını kim yargılayacak? Yılmaz Aydoğan'ın mektubu! Eskişehir'den bir okurum aynı zamanda da izleyicim gönderdiği uzun mektupta, beni överken, hayretle izlediğini ve okuduğunu da yazmış. Sebebi şuymuş; Üç Büyükler hakkında, hiç kimsenin cesaret edemeyeceği o eleştirileri nasıl oluyor da yapıyormuşum... Sağolasın Yılmaz kardeşim... Aynı yolda devam... Potada yeni bir şeyler mi oluyor? F.Bahçe, süper kadrosuyla, Telekom da takviyeleri ile şimdilik yenilgisiz gidiyorlar. Düne kadar sezonu yenilmezlikle kapatan Efes'in iki yenilgisi var. Banvit taş gibi... Beşiktaş da öyle... G.Saray sallandı ama, sayı makinesi Amerikalısı yeniden form tutunca sahne alacak gibi... Tofaş, TED Kolejliler her an can yakar... Bir bakarsınız, bu defa çok sürpriz bir dörtlü play-off bile oynarız. Ama bir şeyi vurgulamakta yarar var. F.Bahçe'nin yıldızlar takımı, Avrupa Kupaları'nda biraz daha pota altı oynamalı... Kim bilir belki de Mrsiç'e teşekkür edip, bir pota altı devi daha almak doğru olmaz mı? Efes de, ya Antony Granger'i salona döndürsün, yok bu iş daha zaman alacaksa, yenisine baş vursun. Harlem eziyeti! Harlem, benim çocukluğumda da İstanbul'a gelmiş, doya doya bu sihirli takımı, hem de neredeyse ellerine, kollarına değecek yakınlıkta izlemiştik. Geçtiğimiz hafta da Harlem, Türkiye turunu İstanbul'da tamamladı. Ama benim foto muhabirlerim Abdi İpekçi'de keyif değil kahır yaşadılar. Organizatör, medyamı bir potanın arkasına tıkarak, gösterileri de diğer potaya aktarıp iş (!) yaptı. Sonra da yakınanlara, "Seyredin, vakit geçirin" dendi. Eh ne de olsa, bunlar kendi ekranlarındaki yorumculara bile sansür koyan kafalardır. Normal değil mi? Zenga'ya soruldu! G.Antepspor'un teknik direktörü Walter Zenga malum kişi... İtalyan milli takımının ünlü eski file bekçisi... Eh, G.Antep de sessiz ve derinden gidiyordu. Ama o da ne? Kirita'dan tandem, Göksel'den sol kanat oyuncusu olur mu? Olur derseniz, sonuç da öyle olur. > Ayıp olmuyor mu, F.Bahçe? Gazetelerde bir haber okudum ve inanmak istemedim. Araştırdım, doğruluk payı çok yüksek çıktı. Efendim; F.Bahçe yönetimi, stadın ısıtılması işleminin çabukluk kazanabilmesi veya başlanıp bitirilmesi için Futbol Federasyonu'ndan 1,5 milyon euro yardım talebinde bulunmuş... Hani şu, F.Bahçe düşmanı Federasyondan... Oldu mu şimdi? Onca parayı kulübün tarihinde ilk defa banka kredisi ile kullan ve "Ben yaptım" diye, Seyrantepe'ye taş koy, sonra ısıtmak için, kamuoyuna düşman ilan ettiklerinden yardım iste... > Canaydın nerede? Rize'deki yağmur banyosunda G. Saray Başkanı Canaydın'ı görmeyenler, neden gelmediğini sorduklarında aldıkları cevap çok ilgi çekici idi; "Başkan, yurt dışında çok büyük bir iş bitirmek üzere, o yüzden burada yok." Allah Allah! Kimilerine göre, Riva'yla ilgili bir gelişmeymiş bu... Kim bilir? Ama bir gerçek var ki, o da G. Saray'ın altın, petrol mü bulur bilemem ama, takıma bir hakiki ön libero almasıdır. Hatta bir de yarım Hagi...