Futbol dünyası artık çok farklı skorlarla bitecek maçlara zor şahit olur. Televizyon yayınlarının dünyanın dört bir tarafına saldığı futbol dersleri küçük - büyük farklılığını neredeyse yok çizgisine ulaştırmıştır. İşte dünya üçüncüsü Türkiye de bu gözle görülür, elle tutulur futbol gerçeğinden yediği çelme ile Portekiz'in dışında kalmış, onun yerine düne kadar ismi - cismi olmayan ama yukarıda değindiğim olgularla süratli bir şekilde takım oyunu oynamaya yapışmış bir rakibe elendi. Buraya bir parantez açmak istiyorum; maç 2-2 olduktan sonra uzatması hariç 10 dakikası kalmış bir oyunda, oyuncularımızın çoğunda görülen teslimiyetçilik bana göre dün akşam isyan edilecek sahadaki Milli Takım görüntüsüydü. Yoksa her türlü riski alarak oynamaya gayret eden takım tam bizi keyiflendirirken, futbolun uzatmalarla kaçıncı dakikaya kadar sürüklenebildiği dersini bir gün önceki Alman Ümit Takımı'ndan da almayışları hayret vericidir. Bizim medyanın başta her maçı Türk takımlarının lehine 5-0'la tahmin edip, R.Madrid'i bile bizim altımızda gösteren Hıncal Uluç'lar, yeni yeni derslerle inşallah eğitilmeye başlanmışlardır. Şenol Güneş bana göre İlhan hariç, sahaya doğru isimlerden kurulu ama bana göre bazıları yanlış görevlere itilmiş bir kadroyla çıktı. Benim düşüncem, Nihat'la Tümer'i Hakan'a yakın oynatıp, rakibin geri dörtlüsüyle orta blokunun arasındaki bölgeden yararlanmak olurdu. Ama ne var ki; bu iki oyuncu kanatlara sarkıp, ortası Tugay'la Emre'ye bırakılır olmuştu. Sanıyorum, buradaki düşünce, rakibin savunma bloklarını açıp, yan toplarla pozisyon bulmaktı. Ama böylesine dirençli, rakibiyle top arasına vücudunu iyi sokan oyunculardan kurulu savunmaya bu plan işlemezdi. İşlemedi de... Ümit Davala'nın lejyonerler arasında banko adam oluşu avantaj diye beklenirken, hiçbir sağ kanat varyasyonu gerçekleştiremedik. Çok topla oynadık ama çok zengin düşünceler içine giremediğimizden fazla pozisyon üretemedik. Attığı şık gol dışında İlhan'ın 90 dakikayı tamamlaması ciddi bir teknik direktör uyuşukluğuydu. Aynı İlhan, Hakan Şükür'ü de, oraya duvar pasına gelmeye niyetlenenleri de adeta marke ederek rakibin tandemini zayıflatan oyuncumuzdu. Bu arada maçın hakemini daha sahaya çıkmadan hain ilân edenler, sanıyorum maçtan sonra da utançlarından yüzlerini sokacakları yer aramışlardır. Futbolda ileri gidiyoruz diyoruz ama maç başlamadan hakemlerin maçı aleyhimize çevireceğini iddia etmek gibi yüzyıl öncesinde kalmış zihniyetlerle de hareket edebiliyoruz. Fazla söylenecek şey yok. Futbol dünyası, Letonya gibi yeni yeni güçlenmiş zayıfları tanımaya devam edecektir. Tıpkı bizim gibi...