Trabzon'a da, Trabzonspor'a da yakışmadı!

A -
A +
Trabzonspor-Gaziantepspor maçı sonrası maçın hakemi ve yardımcılarının talimatla soyunma odasında 4 saat rehin tutulması ne medeniyetle, ne spor ahlakı, ne de insanlıkla bağdaşabilir. Ben bu eylemi bu ülkede 'İstanbul Saltanatını' yıkan kulübe yakıştıramadım. Ne de buna izin veren Trabzonlulara... Tabii ki insan hayatından, güvenliğinden sorumlu olan devlet güçlerine ve makamlarına da sorarım; Siz ne işe yararsınız diye... Zaten bu ülkede çok suç cezasız kaldığından bunlar olmaktadır... Vali, Emniyet Müdürü kimse, güvenlikten, insan hayatından sorumlu, buna nasıl izin verdi, şaştım doğrusu... Asıl cezayı yönetici mi yese, yoksa bu eyleme göz yumanlar mı? Usta'ya 1,5 yıl, Başkan'a 280 gün falan verildi. Ya başkaları?
Kaza golleri!
Galatasaray kaybetti. Üç gol de kaza eseri. Benfica'nın attıkları ona buna çarpıp atanın ayağına indi. Yani direkt yan top ve ilk temas eseri değil... Galatasaray'ınki de, Bilal çevirip vuracaktı, Podolski'nin önünde öldü... Neyse... Ben Sneijder'in bu maçtaki ilk görevini anladım. Rakip ön liberolara baskı ve kapabileceği toplarla kontra başlatmak... Tamam da... İkinci yarının büyük bölümünde rakip ceza alanına bu kadar uzak kalışı neyin nesiydi? Bitmedi. Denayer asla savunma kanat oyuncusu değildir, biline... Burak, sakatlıktan sonra çok sarsılmış. Selçuk kaptanın da, o yetkiyi hakemle doğru kullanması gerekir. İkisi de hakemin bizden olmadığını değerlendirmeliydi. 
Okudum da inanamadım!
Efendim; Fenerbahçe-Galatasaray derbisinin gözlemcisi eski hakem Yunus Yıldırım kardeşimiz, raporunu hazırlamadan önce bir kaç hakeme Fenerbahçe'nin golünde ofsayt var mı, yok mu diye sormuş. Sonra da raporu tanzim edip, yanlış hatırlamıyorsam hakeme 8,5'i basmış... Eh, deveye sormuş o da cevaplamış, "Nerem doğru ki..."
Ünlü yorumcu böyle derse...
Efendim; üç büyüklerin sorumluluğunu yüklenmiş, şampiyonluklar yaşamış, Milli Takım'da Avrupa Şampiyonası vizesi almış Mustafa Denizli Hoca şöyle konuşuyor, "Donk'un penaltı yapmak gibi bir düşüncesi gözükmüyor..." Yapma be hocam! Hangi futbolcunun penaltı yapma düşüncesi olur ki? Yani penaltılık pozisyonları, "Düşüncen var mı yok mu diye" oyuncuyu sorguya çektikten sonra mı çalacaklar? Volkan'ın Melo'nun üzerine, kaçan penaltıdan sonra 500 metre kare insansız alan varken, sıçrayışı da kambura yatmak gibi tam komedi ile yorumlanırsa, izleyici çağdaş izleyici olarak kalabilir mi? Tribün terörü biter mi?
Üç büyükten kısa kısa!
Fenerbahçe'de Pereira, gazetelerden okuduğum kadarı ile Nani'yi, tek başına, bencilce oynadığı gerekçesiyle Ankara'ya götürmemiş. Geldiğinden beri ilk doğru icraat... Galatasaray'da Hamza Hoca tandemi tamamen bozup, üstelik Selçuk'un yanına da hiç oynamamış Jem Karacan'ı koyarak Es-Es'e buyurun dedi ama direkler ve hakem dostum idare etti. Beşiktaş, Kasımpaşa'dan ürkmüştü ki, Necip-Atiba'yı kurmuştu. Sonra Şenol Hoca baktı ki, korkunun ecele faydası yok, hem Sosa'yı, hem de Gökhan'ı sürdü... 
Müsaadenizle iki satır siyaset!
Sanırım meslekte, yani gazetecilikte 48. yılı sürdürürken iki satır son siyasi fotoğrafı çekme hakkım vardır. Müdürüm Ercan'dan özür dileyerek... Efendim; pazar akşamı 21.00 sularından bu satırları yazdığım ana kadar ekranlarda çok düşmüş surat gördüm ve gazete sütunlarında yerle bir olmuş çok kalemşor okudum... Dolmuşa binerek, birilerini yeme uğruna yalan yazıp, art düşünceli konuşmak ancak böyle bir sonuç verirdi. Şayet utanmanız, arlanmanız varsa bundan böyle ne siyaset yazmalısınız, ne de konuşmalısınız. Ne mi yapmalısınız? Sizi bu çukura çekenlere sorun! Allah hiçbir meslektaşımı bu hallere düşürmesin! Muhalefet olmak başka şey, kasten, art düşünceyle, kanıtsız sallayıp yazmak, konuşmak başka şey! O zaman yüklen Devlet Bey'e... 
Bravo Arif!
Yok, yok bu futbolcu Arif falan değil... Bu Arif, gazetecilerin akredite olmasına rağmen stada alınmayış olayına içinde bulunduğu TYSD yönetiminin tutumuna karşı çıkarak görevinden istifa eden Arif... Nereden nereye geldik... Dönemin başbakanı rahmetli Özal gibi, "Ben yaptım oldu, iyi de oldu" diyen bir otoriteyi ayağına kadar getiren TSYD nerede, nerede şimdiki gibi ayağa giden TSYD?
Üstün Akmen'in azizliği!
Tiyatro, basın ve benzeri ne kadar üst düzey katman varsa hepsinde imzası olan 55 yılık arkadaşım Üstün Akmen'i kaybettik.  Salı günü namazını kılıp toprağa verdik. Nur içinde yatsın. Arkadakilere sabırlar! Ah Üstün ah! Biz Şakirpaşa'da Türkiye'de ilk gece minyatür maçına çıkarken, sen de teknik adamdın ya... Hepimize o zamanların ünlü ilacı Kapsolin'i tüp tüp sürüp, sahada top kovalamadan önce takım halinde gece yarısı yanarak denize koşmamıza sebep olmuştun...        

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.