Transfer aklı!

A -
A +

Lig heyecanının yanı sıra futbolsever, yönetici ve futbolcu, hiç kuşkusuz, aynı duyguyla transfer döneminde de yüklüdür. Gerçi transfer artık Ocak aylarının ortalarına kadar açıktır ama, yaz sıcağında en hareketli dönemini yaşadığı da bir gerçektir. Şimdi özellikle ülkemizdeki büyük firmaların transferlerine, hatta hatta geçen sezon flaş yapanlarınkine de bir göz atalım. Lig şampiyonu F.Bahçe, G.Birliği'nden Ümit Özat'ı, Siirt Jetpa'dan Ceyhun'u renklerine bağladı. Ümit, daha çok savunma ağırlıklı oynayan takımların son adam rolüne çıkan ve bunu becerebilen bir futbolcudur. Bir başka bakışla, fazla adamla hücuma kalkan, dolayısıyla savunmasında geniş alan bırakan takımlarda ne derece başarılı olur, bunu kestirmek mümkün değildir. Ancak yine de Denizli eski model üçlü savunmayla oynatacağına göre, kendi düşüncesinde doğru bir transfer yapmıştır. Ceyhun ise topla rakibi oyundan düşüren, kaleyi gördüğünde çok büyük bir isabetle vuran bir futbolcudur. Buna paralel, arkadaşlarını, demarke kaldıklarında paslarıyla buluşturabilmektedir. Sanırım Ceyhun'un tek eksiği yüksek düzeyde mücadele vermektir. Bu da sağlandığı takdirde maç kurtaran oyuncu rolüne bile soyunabilecektir. Hakan Bayraktar'ın transferi gerçekleşirse, orta alandaki dinamizme hem takviye gelmiş olur, hem de olumlu top kullanma oranında bir artış sağlanır. G.Saray ise tam bir garabet görüntüsü vermektedir. Daha önce denenmiş ve Terim'in otoritesinde bile verimli olamamış Sergen'i, Beşiktaş'ta yıllarını boşa geçirmiş Ayhan'ı düşünmüş olmak bile G.Saray'ın sanki bir yerlerden "Geriye marş marş" komutu aldığı izlenimini ortaya çıkarmaktadır. Serkan ve bir yerlere gitmesi pek mümkün görünmeyen Jardel varken, Berkant'ın transferi, Ümit Karan ve İlhan'ın peşinde koşulması ise çok şaşırtıcıdır. Okan, Emre ve Hagi gibi orta alan elemanlarını kaybetmiş bir G.Saray'da bu kadar çok aynı tip forvet oyuncusunu acaba kimler topla buluşturacaktır? Üstüne üstlük, Lucescu'nun son maçlarda da sahaya yansıttığı üçlü savunmaya dönüş hazırlıkları, insanın aklına "G.Saray kaç yıl geriye dönüyor?" sorusunu getirmektedir Beşiktaş ise bir zamanlar Süleyman Seba'ya transferde yapılan bütün eleştirileri temcit pilavı örneği sofraya sunmaktadır. Alman Ligi'nin yaşlıları, bizim ligin orta sıra takım oyuncuları Kartal Yuvası'nda konuşlandırılmak üzere gündeme düşmektedir. Sabit fiyat, kulübün kesesine göre tutum onaylanacak bir tasarruftur ama, aynı yola gitmiş olan Seba'ya veryansın edenlerin şimdi neden boyunları büküktür? Bununla da kalmamakta, mütevazı kadro çığlıkları atabilme yüzsüzlüğünü de gösterebilmektedirler. Hani Briegel Beşiktaş'a hafifti? Hani Seba'nın boyunu günümüz futbol dünya görüşü aşmıştı? Haaa... Ya diğerleri? Geçen ligde ses getirmiş bazı takımların teknik direktörlüklerine çok garipsediğim isimlerin getirildiğini görüyorum. Demek ki, bazı kulüplerimizde hâlâ çağdaş kulüpçülüğün yerinde yeller esmektedir. Trabzonspor ise adı - sanı duyulmamış yabancıları ithal etmede yediği kilometreleri inşallah lig sürecinde kusmaz. Burada şimdiki başkan, Özkan hocanın görüşlerine inanabilmek bence Trabzonspor'un şu günlerdeki tek güvencesidir. Ama ya markasız maya tutmazsa?.. Transferlere bir başka endişe edici açıdan daha bakmakta yarar vardır. O da G.Saray'ın da dörtlü alan savunmasından vazgeçip, Şenol Güneş'in Milli Takım'daki yenilikçi hareketinin önünün kesilme tehlikesidir. Gerçi Okan, Emre, Hakan Şükür, yeni hocaları Hector Cuper'le aynı sisteme devam edecekler, Alpay ve Tugay Ada'da kaldıklarından ve Fatih de Mallorca'da oynayacağından ana kadronun yarısına yakını sistem içinde olacaktır. Ama diğer büyük parça adam markajlı eski sistemde futbol hayatını sürdürecektir. İnşallah endişelerim boşa çıkar.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.