Biz, bazı ve mâlûm özel televizyonların kalitesiz yayın politikasından bıkmış bir toplum olarak, daha doğrusu toplumun toplum gibi kalanı olarak, TRT'den medet ummaktaydık. Ama bakıyoruz da, TRT de avuçlarımızın içinden uçup gidiyor. Gazeteye ilân vermişler... Demişler ki; "Almanya - Hollanda maçı saat 19.00'da TRT'de..." Ancak teletekste aynı maç saat 21.45'te gözüküyor. Gazetelerin televizyon programlarına bakıyoruz, maç yine 21.45'te... Buyrun bakalım, bu da devlet, yani ciddiyet... Üstelik bu ilân karşılığı o gazetelerin hangi yükü TRT'ye binecek? Teknik direktör fala mı meraklandı? Dün Mustafa Denizli, UEFA Kupası kazanmış G.Saray iskeleti yerine Sergen, Tayfun, Tayfur, Ogün ve Abdullah'ı tercih etmişti, EURO-2000'de... Sonra Scolari, iki sezon üst üste Avrupa'da kupa kazanmış ender takımlardan Porto'nun birazını yedek bankına, birazını da tatile çaktı. En sonunda da, Trapattoni, Milan'ı şampiyon yapan Ambrosini, Pirlo ve Gattuso orta alanını unuttu. Buna kaşınmak değil de, ne denir ki?.. Amerika'yı yeniden keşfetmek kimin haddine ? İbrahim Sadri'ye n'oldu? Vallahi, billahi aklımızdan olacağız en sonunda... İbrahim Sadri'yi ben; şiir okuyan, son derece kaliteli ekran adamı bilirdim. Şimdilerde o da kervana katıldı... Hangi kervana mı? Hangisine olacak?.. Şu kendini, kaç kuruştur bilemem ama, harcayan, onca emek karşılığı kazanılmış kaliteyi kaybedenler kervanı... Tutmuş bu hafta, "Doksan Orhan" diye bir zırva sahneye koymuş. Ben izlemedim. Anlattılar... Beşiktaş Kulübü'nü de hayli hırpalayan bir program olmuş galiba... Bizim fakültenin dekanı sevgili dostum Alaaddin Asna da, Sadri'yi bir kenara bırakıp, "Yahu hocam; gazeteci kendini böyle rezil eder mi?" gibilerinden hayli sert bir taş attı. Onun taşı da, programda Doksan Orhan'ı tasdikler gibi olan Osman Tamburacı ve Adnan Aybaba'ya idi... Önce bu arkadaşların gazeteci olmadıklarını bir kere açalım... Yahu arkadaşlar; hani televizyona hiç çıkmasanız, hevesimiz kursağımızda kalmasın dediniz desek, o da değil... Çünkü her ikiniz de, en çok izlenenlerde, öyle veya böyle konuşuyorsunuz. Ne işiniz var, tulûatta? Başkan Yıldırım'a geçmiş olsun! F. Bahçe Başkanı Aziz Yıldırım, galiba Düzce'de, tansiyon düşüklüğü nedeniyle fenalaşmış ve doktorların müdahalesi ile kendine gelmiş. Şimdi de dinleniyormuş... Ben bunun tansiyon değli, şeker düşmesi olduğunu tahmin ediyorum. Neyse, geçmiş olsun başkan! Artık, derneklere falan koşuşmayı başkalarına devret! Herşeyden önce eşini ve çocuklarını düşünmen gerekiyor... Eleştiriyi yaparız, ama iş sağlığa geldi mi de akan sular durur bizde... Hakan Şükür ve Ümit Özat'ın imzaları! Hakan Şükür, G.Saray'a futbol ömrü kadar imza atarken, F.Bahçe kaptanı Ümit Özat da, 1 yıl ve arkası sonsuza kadar sözleşme yeniledi. Yönetici Mahmut Uslu da, Ümit'in ömür boyu F.Bahçe'de oynayacağını açıkladı. İyi, güzel de, ben bir şeyi anlayamadım. Hakan'ın imzasında yıl yok, Ümit'inkinde (1 yıl) var... Bu ne demek? Bravo Mehmet Atalay! Geçenlerde bir televizyon kanalında, GSG Müdürü Mehmet Atalay'ın, Kayseri'de bir kilisenin spor salonu haline dönüştürülmesine gösterdiği tepkiyi izledim. Bravo Mehmet! Yahu beyler; Kayseri'yi seller mi aldı ki, spor yapmak için kiliseye sığındınız?.. Yapmayın Allah aşkına... Mehmet'in, orada spor yapanlara hakiki bir spor alanı veya salon vaad ettiği de haberin içinde yer aldı. Mehmet sözünde durur, kilise de kurtulur! G.Saray'ın falı! Hâlâ başkanın gezileri, Hagi'nin yurt dışı buluşmaları, Gürsoy'un telefon trafiği aynı hızı ve rengiyle devam ediyor. Bu trafiğin sonunda, inşallah, maşalallah G.Saray yeni yabancılar alacak. Ne zaman mı? Aceleye ne gerek var? Daha transferin bitimine çok var ya... Bu kadar fal da açılmaz ki... Gallardo'yu alırsın... Bir de Danimarka savunmasının göbeğindeki Laursen'i, olur biter... Sonra da, "Fatih hoca takıma adam doldurdu, bizi iflâs ettirdi" diyorsunuz... Peki, sizin çabanız ne? Tahkim Kurulu'nun hakkını verelim! Tahkim Kurulu, bana göre, Futbol Yasası'nın en önemli içeriğidir. Böylece, ülke futbolu dün olduğu gibi mahkeme kapılarında sürünmekten kurtulmuştur. Bu kurul, yasa çıktığından beri de, seçimlerde "Özerk seçilir". Günümüz Tahkim Kurulu'nun başkanı sevgili dostum Türker Arslan, "Yasadaki değişiklik içinde, bizim kurulun da özerk biçimde seçime gireceği yer alıyor diye yazıyorlar. Bu yanlış. Biz, kanun çıktığı günden beri 'özerk' seçiliyoruz" diye bir hatırlatma yaptı. Sonra da bana Tahkim'in harika bir kitabını yollamış. Okumaya başladım. Bazı yöneticiler vardır, onlardan ömür boyu yararlanmak gerekir. Arjantin'in bir dönemki Futbol Federasyonu Başkanı, yanlış hatırlamıyorsam, 50 yıla yakın bir süre görevde kalmıştı. İşte, ben olsam Türker'in de yakasını bırakmam... Üç Gökdeniz'i siz neden tercih etmediniz? Gökdeniz'in imzası ile ilgili geçtiğimiz hafta içinde bir yazı yazmıştım. Çok telefon ve mail aldım. Ama o yazıda bir şeyi unutmuşum. Onu da okurlar hatırlattı. O da şu: "Hani F.Bahçeli uzaktan kumandalı müthiş yazarlar, Trabzonspor'a 'Gökdeniz'i satın, yerine o parayla 3 oyuncu alırsınız' diye muhteşem (!) bir öneride bulunmuşlardı ya... Eeee, peki, neden 'Aynı paraya F.Bahçe'ye üç oyuncu alın' uyarısında bulunmadılar?" Fıkralar sadece Temel'e mâledilmez ya... Bazen böyle İstanbul tarafına da düşüyor. Elvan'ın rengi! Elvan, 5000 metrede dünya rekoru kırdı. Rüyamda görsem inanamazdım. Film senaryosu oldu, ağır eleştiride bulunurdum. Ama oldu... Bal gibi gerçek... Ancak birileri, Elvan'ın renginden dolayı öyle pek memnun görünmediler... Tamam Elvan'ın dini, dili, rengi bizden değil... Ama bütün uluslararası kuruluşların anayasanının birinci maddesine şöyle der: "Dil, din, renk ayrımı yapılamaz..." Baksanıza, Fransa Milli Takımı'nın iki beyazı var, Barthez ve Lizarazu, onlar bile İspanyol kökenli... Diğerleri zaten kömürlükten kaçmış gibi... Beyaz tenli, sarı saçlı olması gereken İngiliz ve Hollanda takımlarının ağırlıklı rengine bir bakın bakalım... Spor evrenseldir, bu nedenle Elvan'ı bir kere daha alkışlayalım. Önemli olan "Beyaz Elvanlar" bulup, yetiştirmektir. Sezer onaylayınca! Cumhurbaşkanı Sayın Necdet Sezer, 3813 sayılı yasadaki değişiklikleri onayladı, Şimdi akla bir soru gelmiyor mu? Ne mi? Şu; "Federasyon başkanlıkları için yüksek öğrenim şart mıdır, değil midir?" Eeee, tabii, Sayın Sezer yasa geri çevirince, 'Mutlaka doğru yapmıştır' diye bu ülkede göbek atanlar oluyor da... Tebrikler Onur Belge! Bizim TSYD'nin başkanı Onur Belge, Balkan Spor Yazarları Birliği başkanlığına, Murat Ağca da genel sekreterliğine seçilmişler. Bir zamanlar Avrupa Birliği için adaylığı kabul görmüş bir kişi olarak iki meslektaşımı da kutluyorum. Bu unvanları, umud ederim ki, derneğin giderek kaybolmaya yüz tutmuş itibarını da yükseltmiş olsun... Bir Ali Güneş mi? Şu F.Bahçe tuhaf denilince, bize kızıyorlar... Baksanıza, geçen sezonun, bana göre, Van Hooijdonk'tan sonraki en başarılı futbolcusu Ali Güneş'ti. Arka sağda, arka solda ve ön sağda oynadı... Bu zamanda bu kadar alternatifli kullanılan oyuncu bulmak o kadar kolay mı? Ama nedense, kulübü Ali'yle anlaşamadı. Oysa Batı'da, geçmiş sezonun kriterleri çok önemlidir. Leyla Zana ne demek istedi? Tahliye edilen DEP'lilerin mitinginde Leyla Zana , PKK'ya çağrı yaparak, ateş kesi bir altı ay daha sürdürmelerini istemiş. Neden bir altı ay daha? Neden ömür boyu değil? Acaba AB'nin, görüşmeler için gün verme ayı olan aralık mı dikkate alındı? Gün alamazsak, Leyla Zana "Ateş" mi diyecek? Ben bunu anlamakta güçlük çektim... Del Bosque neden yayılıyor? Bakıyorum da Beşiktaş, şayet haberler doğruysa, ona yakın oyuncu alacak. Hani n'oldu Hıncal Uluç'un Real Madrid'i? Demek ki, Beşiktaş takımını Lucescu yürütüyormuş... Öyle olmasa idi, iki oyuncu koca Real Madrid'e yetmez mi? Hatta belki de, hiç bir oyuncu da gerekmeyebilir... Haaa bu arada şayet Luccin olduysa, iyi transfer...